Fotoğraf: Evrim Kepenek/bianet
Haberin İngilizcesi için tıklayın
İstanbul Cihangir’de Firüzağa Mahallesi’ndeyiz. Kafe ve kahvehanelerin olduğu sokak normal günlerin aksine "koronavirüs" nedeniyle sessiz. Sokağı izlerken, karşı caddeden el arabalı atık toplayıcısını görüyorum.
Arkasından sesleniyorum, kulaklığını çıkarıyor. Kendisi ile söyleşmek istediğimi söylüyorum, gülümsüyor “Ben ne anlatabilirim ki?” diyor. O cümlesiyle söyleşimiz başlıyor.
-Adınız nedir?
Hamza
-Çöp mü topluyorsunuz?
Evet. Mukavva, karton, plastik, teneke, ayrıştırılan tüm çöpü topluyorum.
-Günde kaç saat çalışıyorsunuz? Kaç lira kazanıyorsunuz?
12 saat. Sabah yedide başlıyorum. Kilosu 20 kuruş. Günde değişiyor, 50-60- 70 lira oluyor.
-Hangi bölgelere gidiyorsunuz?
Cihangir, Beyoğlu, Tarlabaşı…
-Nerelisiniz?
Aksaray’dan geldim.
-Ne zaman geldiniz?
Ben yedi yaşındaydım geldiğimde. Beş kardeşiz. 20 yıl olmuştur.
-Nerede kalıyorsunuz?
Geldikten sonra aile olarak tutunamadık, dağıldık. Ben uzun yıllardır tek başıma sağda solda kalıyorum. Bu işe başlayalı da Kasımpaşa’da bir odada kalmaya başladım.
-Kaldığınız yer kalabalıktır o zaman?
Yok, 7-8 kişiyiz. Hem biz oraya para vermiyoruz. Patronumuz ödüyor. Kalanların hepsi çöp toplayıcısı. Sabah yedide çıkıyoruz gece 12’de dönüyoruz. Kimsenin birbirini gördüğü yok, koşularım öncekilere göre çok daha iyi diyebilirim. Benim gibi çalışan çok belki bin, belki iki bin belki üç bin. Çok.
-Sokaklarda gezerken işinizi yaparken ne düşünüyorsunuz?
Hiçbir şey düşünmüyorum. İşime odaklanıyorum.
-Kulaklığınızla ne dinliyorsunuz?
Milletin gürültüsünü dinlemeyeyim diye takıyorum bunu. Ara sıra müzik dinliyorum bazen de aramalar oluyor, konuşuyorum.
“Bu işi yapmaya mecburum”
-Koronaya karşı kendinizi nasıl koruyorsunuz?
Korumuyorum. Öleceksek öleceğiz, yapacak bir şey yok. Hiçbir şeyden korkmuyorum. Ne korkacağım? Sadece rabbim var.
Ben mecburum bu işi yapmaya. Başka iş yok ki. Beni kimse işe almıyor. Eğitim yok zaten. Bizi alacağına başkalarını alıp ucuza çalıştırıyor.
-Peki ne hayaliniz var? Ne olmasını isterdiniz hayatınızda?
Bir hayalim yok. Hiçbir şey hayal etmiyorum, hiç bir şey. Ne hayal edebilirim ki? Hayal kurmak masal gibi bir şey. Ne hayalim olsun? Zaten olmayacak ki. Hayal dediğin olabileceğini düşünürsün ben hiçbir şey olacağını düşünmüyorum.
“Her sokağın çöpü farklı”
-Sokakta size kötü davrananlar var mı?
Var olmaz mı? Ama onlara kulak asmıyorum. Öyle kendini bilmez insanlar var. Onlara kulak asarsak çalışamayız. Yeri gelince yanıt veriyoruz ama çok az.
Belediyenin çöpçüleri ile çok sorun yaşıyoruz. Onlar 4-5 kişi geliyor. Biz bir şey yapamıyoruz.
-Sokaktaki çöpler farklılık gösteriyor mu?
Her yeri biliyorum avucum içi gibi sokak sokak bilirim buraları. Her sokağın çöpü farklı. Evlerin olduğu yerlerden pet şişe çıkıyor ama bar, kafelerin olduğu yerlerden daha çok çöp çıkıyor. Daha kazançlı yani. Ama bugünlerde öyle değil; her taraf kapalı.
Zenginlerle çöplerimiz bile farklı. Onların çöplerinden her türlü yemek içecek kutusu çıkıyor. Daha fakir kötü mahallerin çöplerden de yağ tenekesi.
Yerine göre çöpler değişiyor. Burada çok çöp çıkar üst mahalleye git oradaki çöp dolu. En çok plastik şişe çıkıyor. Ben naylon, demir, kâğıt hepsini topluyorum.
Zengin her şeyi içer yer, fakir ne yiyecek içecek? Zenginler ve fakirlerin çöpleri bile farklı.
-Başka iş yapabilseniz ne iş yapardınız?
Her işi yaparım elimden gelen her işi yaparım.
“İmamoğlu her şey güzel olacak dedi, her şey aynı”
-Sokağa çıkma yasağı gelirse çalışamayacaksınız..
Evet o zaman gidip dükkanda oturacağız ama bu da çok sürmez. Memlekete de gidemem. Memlekete gitmek zaten çok para. Çalışmazsan adam ekmeğini suyunu vermiyor. “Kendin çalışıp kendin kazanacaksın diyor adam. Sen çöp getirmezsen ben sana bakamam” diyor.
-Ankara’da kâğıt toplayıcılarının çalışması bir süre yasaklandı, onlara barınma sağlandı. Bu işi yapmayacaklar siz böyle bir şey olsun ister miydiniz?
Tabi çok güzel olur. Biz çalışmasak da olur. Devletimiz Ankara’da üzerine düşeni yapmış. Ne güzel.
-İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu burada olsa ne söylemek isterdiniz?
Her şey çok güzel olacak dediniz. Her şey aynı. Fakir hep aşağı düşüyor, zengine kimse bir şey diyemiyor.
“Bizi görünce ağzını burnunu kapatanlar var”
-Okurlarımız sizle ilgili ne bilsin? Ne söylemek istersiniz onlara?
Bilmiyorum ki? İlk kez röportaj yaptım seninle. Kimse sormuyor kimse umursamıyor ki.. Biri gelip de "senin ne derdin var" diye sormuyor. Sokakta biz yokuz gibi davranıyorlar.
Sanki kendileri çok temiz gibi bizi görünce burnunu kapatıyor, ağzını kapatıyor. Zaten zor durumda olmasam yapmayacağım. Biz insanoğluyuz senin de başına gelebilir. Mecburuz yapıyoruz. Çalmıyoruz, çırpmıyoruz. Aldığımız parayı bile çok görüyorlar, çok görüyorlar.. (EMK)