"İnsan Hakları Günü'nde, kadının insan hakları açısından en yakıcı ve en temel sorun, hükümetin bu alanda son 10 yılın kazanımlarını yeni anayasa tartışmalarıyla geriye götürmeye çalışması aslında."
Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği'nden Liz Amado, anayasa taslağında kadın-erkek eşitliğini güvence altına alan maddenin çıkarılmasını böyle eleştirdi.
"Kadına yönelik şiddetten, kadın temsiline birçok sorun var ama bu durumda en temel hakkımızı, eşitliği savunmak durumundayız."
Amado, kadın-erkek eşitliğini kağıt üzerinde kalmaktan kurtaracak ve "fiili eşitliğin" hayata geçmesi için gerekli düzenlemeleri güvence altına alacak bir anayasa yerine hükümetin kadına yönelik ayrımcı bakışını ortaya çıkardığını söyledi.
Yine aynı sorunlar: Sömürü, istismar, şiddet, ayrımcılık...
Birleşmiş Milletler bu seneki İnsan Hakları Günü temasını "Hepimiz için Adalet ve Onurlu bir Yaşam" olarak belirledi.
Türkiye'de 2007'de kadınlar seçim sürecinde "siyasette kadın temsili" üzerine çalıştı. Yürütülen kampanyalar seçimlerde kısmen başarılı olsa da fiili eşitlik için bir geçici özel önlem olarak kadın kotası gündeme oturdu.
Kadına yönelik şiddetle mücadele, kadın sığınma evlerinin azlığı, töre/namus gerekçesiyle işlenen cinayetler, hayata geçmeyen 2006 tarihli Başbakanlık Genelgesi de yıl boyunca kadın hareketinin gündemindeydi.
Özellikle Novamed greviyle kadın emeği sömürüsü gündeme geldi.
Kadının insan hakları
"Kadının insan hakları" kavramını BM süreçlerine sokan Haziran 1993 Viyana Dünya İnsan Hakları Konferansı oldu. Konferansın "kadın haklarının insan hakları olduğunu" dünya gündemine taşımak için iyi bir fırsat olduğu düşüncesiyle harekete geçen kadınlar, dünyanın dört bir köşesinden kadın kuruluşlarının ve bağımsız kadınların katıldığı büyük bir Kadının İnsan Hakları kampanyasında buluştu.
Kampanya sonucunda konferans “kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının evrensel insan haklarının ayrılmaz, bölünmez ve vazgeçilmez bir parçası olduğunu" kabul etti. O güne kadar, “özel alan” içinde yer aldıkları için devletlerin yetki alanına girmediği varsayılmış insan hakları ihlalleri, devletlerarası resmi konferansların gündemlerine uluslararası kadın hareketi tarafından sokulmuş oldu.
- Aralık 1993’te özel olarak kadına karşı şiddeti ele alan ilk insan hakları belgesi olan “Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Bildirge” BM Genel Kurulu’nda kabul edildi.
- 1994’te BM İnsan Hakları Komisyonu’na kadına yönelik şiddet konusunda özel bir raportör atanması ve kadın haklarının BM İnsan Hakları mekanizmaları içine dahil edilmesi kararlaştırıldı.
- 1994’te Kahire’de yapılan Nufüs ve Kalkınma Üzerine Uluslararası Konferans (ICPD), 1995’te Pekin’de yapılan Dünya Kadın Konferansı ve 2000’de New York’ta yapılan Pekin+5 BM Özel Oturumuyla süreç devam etti. (EÜ/TK)