29 Nisan'da düzenlenen Kürdistan Topluluklar Birliği'ne (KCK) yönelik operasyonda gözaltına alınan ve Diyarbakır'da yapılan sorgusunun ardından tutuksuz yargılanmak üzere 02 Mayıs'ta serbest bırakılan Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümü yüksek lisans öğrencisi Nejat Ağırnaslı "polis" olduğunu söyleyen kişiler tarafından kaçırılmak istendi.
Protesto sonrası gözaltı
Bugün İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde konuya ilişkin basın açıklaması yapan Nejat Ağırnaslı, 28 Mayıs'ta Swissotel'de gerçekleştirilen Uluslararası Yükseköğretim Kongresi'ni protesto ederken gözaltına alındığını ve Sultanahmet Adliyesi'ne götürüldüğünü söyledi.
Daha sonra gözaltına alınan dokuz kişiyle birlikte serbest bırakıldığını söyleyen Ağırnaslı, olayın daha önce sorgulandığı KCK davasıyla ilgili olabileceğini söyledi:
* Adliye çıkışı arkadaşlarımla birlikte Sultanahmet tramvay durağından Kabataş yönüne giden tramvaya bindik. Saat 16.00 civarıydı.
* Tramvayda arkadaşlarım konuşurlarken arka taraftan birinin bizi dinlediğini fark ettim. Sonradan bana karşı müdahalede bulunan ve polis olduğunu düşündüğüm bu kişi bizi izliyordu.
"Zorla tramvaydan indirmeye çalıştılar"
* Sirkeci tramvay durağına geldiğimizde kapı açıldı. Arkamdan birinin belime sarıldığını fark ettim. Bu kişi, "Bizimle geliyorsun. Aşağı iniyorsun" dedi. "Ne oluyor" diye sordum. Ehliyete benzer bir kimlik gösterip, "Polis" dedi. Tramvaydan dışarı çıktı ve oradan beni çekiştirmeye çalıştı. Arkadaşlarımda beni tutarak, dışarı çıkarılmama engel olmaya çalıştılar.
* Bu arbede sırasında arkadan bizi dinlerken fark ettiğim kişi arkadaşlarıma; "Bu sizin arkadaşınız mı?" diye sordu. Arkadaşlarımdan "Evet" yanıtını alınca da beni dışarı çıkmaya zorlayan kişiye "Tamam, tamam gidelim" dedi ve tramvaydan indiler. Ben de arkadaşlarımla birlikte yoluma devam ettim.
"Olaydan önce nezaretteydim"
* Yapılan müdahaleden dolayı mağdur edilmiş durumdayım. Olay anında gerek bana gerekse de olayın tanığı durumundaki arkadaşlarıma karşı görevi kötüye kullanma suçu işlenmiştir.
* Polis olduklarını düşündüğüm kişiler hiçbir adli işlemle ilgisi olmaksızın, yasadışı şekilde beni gözaltına almak istemişlerdir. Olaydan kısa bir süre öncesine kadar adliyede ve polis nezaretindeydim.
* Hakkımda gözaltı ya da başkaca bir işlem gerektirecek adli bir vaka olsa idi bu zaman aralığında çözülmesi gerekirdi. Fakat Adliye'den çıktığım ve yaşantıma devam ettiğim bir anda bu müdahaleye maruz kaldım.
"Arkadaşlarım olmasa kaçırılacaktım"
* Kısa bir süreliğine alıkonuldum. Arkadaşlarım yanımda olmasaydı bu durum yasadışı bir gözaltıya, aslında "kaçırma"ya dönüşecekti. Şu haliyle de uğradığım müdahale keyfi ve yasadışı yakalama halidir.
* Durum hiçbir biçimde resmi bir evraka, işleme konu olmamıştır. Beni alıkoymak isteyen polis, durumun buna elvermemesi üzerine hiçbir şey olmamış gibi araçtan inip uzaklaşmışlardır.
* Zor kullanma ve koruma tedbirlerine başvurma yetkisi olan kolluk güçlerinin, kamu otoritelerinin, yetkilerini bu şekilde aşmaları, hiçbir yasal işleme konu olmaksızın, keyfiyetle kullanmaya çalışmaları "görevi kötüye kullanma" suçunu oluşturmaktadır.
* Öncelikle bu kişiler ve onları denetlemekle yükümlü idari amirlerini bu suç nedeniyle İstanbul Savcılığı'na dün şikayet ettim.
* Ayrıca kamu otoritelerinin müdahalelerini kayıtlara geçmeme davranışı, "suç delillerini yok etme" niteliğinde bir suçtur.
"Başıma bir şey gelirse sorumlusu devlettir"
* Türkiye'de yıllardır muhalif insanların kaçırılarak kaybedildiğini veya işkence gördüğünü bilmekteyiz. Bu olay da benzer bir saikle işlenmiş, ancak şans eseri sadece girişim düzeyinde kalmıştır.
* Bu olayın burada kalmayacağının farkındayım. Bundan sonra benim ve çevremdeki insanların başına gelebilecek herhangi bir benzeri durumdan başta İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Valiliği olmak üzere devletin resmi ve varlığını net olarak artık bildiğimiz gayrı-nizami güçleri sorumlu olacaktır. (EKN)