Adalar Demokrasi Meclisi, 9 Mart'ta Büyükada'da düzenlediği "Nasıl Bir Yerel Yönetim?" başlıklı "Dertleşelim, Çareleşelim" forumunda 31 Mart Yerel Seçimleri bağlamında temel sorunların nasıl aşılacağına dair kritik sorular sordu, çare üretecek mekanizmalar ve vasıtalar önerdi, bir de bildirge yayınladı.
Forumda yerel seçim kampanyalarında hemen tüm adayların söyleminde yer alan taban demokrasisi, katılımcı yönetim, şeffaf belediyecilik, kenti kentte yaşayanlarla beraber idare etmek gibi kavramların nasıl hayata geçirileceğine dair öneriler tartışıldı.
Forum sonrası hazırlanan bildirgede önerilenlerin bir seçim çalışması olmadığı, seçim sonrası oluşturulması gereken taban demokrasisi için mekanizmalar kurmak çabası olduğunun altı çizildi.
"1 Nisan’dan itibaren işlemeye başlayacak bir taban demokrasisinin gerçek mekanizmalarla, somut yapılarla inşa edilebilmesi için... Sadece Adalar için değil, ülkenin her yerinde tasarlanabilecek ve uygulanabilecek modellerin önünü açmak için…"
Adalar Demokrasi Meclisi'nin özelde Adalar için genelde ise tüm Türkiye için önerdiği mekanizmalar, çözüm önerileri şöyle:
"Yerelsiz" yerel yönetim
Şimdiye kadarki yerel yönetimlerin ortak paydalarını herkes biliyor:
Doğanın ve yaşam alanlarımızın ticarileştirilmesi, kâr kapısı olarak görülmesi. Ve bunun fütursuzca icra edilmesi, “oldu-bitti”ye getirilmesi. Ve hepsinin “uzman”lardan “olur” alınarak, “kitabına uydurularak”, uydurulamadığında “uysa da uymasa da” şiarıyla yapılması.
Herkes biliyor: “Hizmet belediyeciliği”nin Adalar toplumuna değil, iktisadi ve siyasi güç sahiplerine hizmet etmesi.
Herkes biliyor: Her seçim öncesinde, iri harflerle ve böbürlenmelerle “katılım” vaadi yapılması ve fakat seçim sonrasında, katılımın “k”sinin bile anılmaması. “Katılım hani?” diyenlere “uzaylı” muamelesi yapılması.
Herkes biliyor: Karar alma süreçlerinde, Adalıların ya yok sayılması ya da önlerine envai engel çıkarılarak katılımlarının engellenmesi.
Özet: “Yerelsiz” yerel yönetim, “kamusuz” kamusallık!
"Yerelleşmek için 11 işaret levhası"
Adalar toplumu olarak yapmamız gereken belli: “Yerel”i ve “kamusal”ı geri kazanmak.
Peki, nasıl bir yerel yönetim, nasıl bir kamusallık?
Hazırlop cevaplar yok, ama bir çırpıda sayabileceğimiz 11 işaret levhası var:
1- Yöneten-yönetilen ikiliğinin olmadığı bir yönetim. Yönetimi, kişilerin yönetilmesi olarak değil, toplumsal, ekonomik, kültürel, mekânsal ihtiyaçların karşılanmasının yönetilmesi olarak görmek.
2- Yerel yönetimi tek bir kamu kurumu olarak değil, birlikte işleyen, birlikte hareket eden kamusal kurumlar bütünü olarak görmek. Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri’ni, Belediye Meclisi’ni ve Kent Konseyi’ni doğrudan katılıma açık hale getirmek ve işlev kazandırmak.
3- Mahalle meclislerinden ilçe ve kent meclislerine, doğrudan demokrasinin zeminlerini, mecralarını geliştiren, yaygınlaştıran bir yaklaşımla kendi kendimizi yönetmek.
4- Ormanların, denizin, sahillerin hiç kimsenin ve herkesin olduğunu hep hatırda tutmak, talan edilmelerine, işgal edilmelerine, yok edilmelerine müsamaha etmemek. Ormanları, sahilleri, denizi koruyup kollamak, bütün kamuya ve kamunun sorumluluğuna açmak.
5- Büyük bir hoyratlıkla tahrip edilen tarihsel ve kültürel mirası geri kazanmak, korumak, geliştirerek yaşatmak.
6- Ticaret ve kâr eksenli, tüketimi kışkırtan bakış yerine, ekolojik-çevreye saygılı üretimi, sosyal dayanışmayı ve adil paylaşımı gözeten, kooperatifçiliği teşvik eden, kendi kaynaklarını geliştiren ve yeni kaynaklar yaratan, yoksulluğa çözümler üretmeyi hedefleyen bir yerel yönetim tarzı geliştirmek.
7- Katılımcı ve şeffaf bütçe temel haktır. Ve bu konuda öncü bazı belediyelerde yapıldığı gibi, gelirlerin nereye, nasıl harcandığını görünür kılmak önemli bir adım, fakat yetmez. Bütçenin o yereldeki topluluğun (burada Adalar toplumu) belirlediği önceliklere ve ihtiyaçlarına göre hazırlanmasını, kaynakların o ihtiyaçlara göre oluşturulmasını ve harcamaların her aşamada denetlenmesini sağlamak. Bütün bunlara hep birlikte karar vermenin, her birinin uygulanmasının mekanizmalarını kurmak.
8- Cinsel, dinsel, etnik ayrımcılığa izin vermeyen ve yoksullara, kadınlara, engellilere, güçsüzlere, kimsesizlere pozitif ayrımcılık ilkesiyle yaklaşan eşitlikçi, özgürlükçü bir yerel yönetim anlayışını yerleştirmek.
9- Adalar doğal, toplumsal, kültürel yapısıyla, tarihi mirasıyla, coğrafi konumuyla, bir yeryüzü cenneti olmaya namzet iken niye bu halde? Ve neden dünyanın dört bir yanındaki benzer arayışlardaki girişimlere esinlendirici bir örnek olmasın? Bu iki soruyu hep sormak ve cevapları yerel yönetim anlayışında aramak.
10- Türkiye’de ve dünyada benzer arayışlarda olan veya yerel demokrasi yönünde önemli adımlar atan, mesafe alan yerel yönetimlerle, kent hakkı mücadelesi yürüten yerel örgütlenmelerle işbirliği ve dayanışma ağları kurmak, “kardeş ilçe” uygulamasının hakkını verecek ilişkiler oluşturmak ve yeni “kardeşlikler” kazanmak.
11- Bu maddelerin her birinde kadınların sözünü, tercihini öncelikli kılmak.
Nasıl yol alınabilir?
Bu 11 işaret levhasının gösterdiği istikamette hangi vasıtalarla yol alınabilir?
- Halihazırda bazı vasıtalar mevcut, ama çoğu ya köhnemiş ya da asli işlevlerini yitirmiş durumda. Onları yeniden, kuruldukları amaca uygun olarak, işler hale getirmek gerekiyor.
- Yeni oluşturulan, ancak henüz kuruluş amacına uygun olarak işlemeyen vasıtaların raylarına oturtulması gerekiyor.
- Bir de henüz elimizde olmayan, ama dünyanın çeşitli yerlerinde kullanılan vasıtalar var. O vasıtaların kendi yerelimize uyarlanması ya da yeniden yaratılması gerekiyor. Ve elbette, şimdiye dek icat edilmemiş olanları icat etmek gereğini de ekleyelim.
Halkaları genişletelim:
a. Muhtarlıklar ve İhtiyar Heyetleri
Köhnemiş ve işlevini yitirmiş bu vasıtayı nasıl yeniden işlevli hale getirebiliriz? Amaca uygun olarak nasıl dönüştürebiliriz?
Önerimiz: Mahalle Meclisleri
Her mahallenin bütün sakinlerine açık, her mahallelinin dertlerini dile getirdiği, çareler önerdiği, bu çareleri hayata geçirmek için yasal ve/veya meşru girişimlerde bulunduğu yerel yönetim mecrası, organı.
b. Kent Konseyi
Az önce, “yeni oluşturulan, ancak henüz kuruluş amacına uygun olarak işlemeyen vasıtalar”dan dem vurduk. Bu vasıtalardan biri ve en kritik olanı Kent Konseyi.
Uluslararası sözleşmelerden hareketle düzenlenen ve 3 Temmuz 2005’te, Belediye Kanunu’nun 76. maddesi ile yasal statü kazanarak Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerinde kurulan kent konseylerinden biri olan Adalar Kent Konseyi’nin kuruluş amacına uygun olarak işlediği söylenebilir mi?
Geride bıraktığımız beş yılın karnesine bakıldığında, bazı yüksek notlara rağmen, Kent Konseyi’nin bütünlemeye kaldığı görülüyor.
Peki, sebepler ne? Bu, ciddiyetle ve açıklıkla, enine boyuna tartışılması gereken bir konu. Ama asıl mesele şu: Kent Konseyi’ni gerçek anlamına, tanımına ve işlevine kavuşturmak için hangi adımlar atılmalı?
Önerimiz: Dört adadaki beş Mahalle Meclisi’nin, seçeceği temsilcileriyle (en az yarısının kadın olması koşulu ve dönüşümlülük esasıyla) Adalar Kent Konseyi’nde yer alması bir başlangıç adımı olabilir. Başka hangi adımlar atılmalı? Bunu başlı başına bir tartışma başlığı yapmak gereği apaçık.
c. Belediye Meclisi
Yerel yönetimlerin asli karar alma ve denetleme organı olan Belediye Meclisi de işlevini yitirmiş, “noter” konumuna indirgenmiş durumda. Bu çapraşık bir mesele. Çok-yönlü ve uzun soluklu bir mücadele gerektiriyor. Hangi adımlarla bu yönde mesafe alınabilir?
Önerimiz: İlk adım olarak, her ay “kamuya açık” olarak yapılan Belediye Meclisi toplantılarının gündeminin önceden ilan edilmesi. Belediye Meclisi toplantılarında Mahalle Meclisleri temsilcilerinin ve sivil toplum örgütlerinin söz hakkı olması. Toplantılarda alınan kararların kamuya ilan edilmesi.
d. Adalar Demokrasi Meclisi
Adalar Demokrasi Meclisi, dünyanın birçok yerinde, yüzyıllardır tecrübe edilen bir fikrin, yeniden ve yeniden icat edilmesi gereken evrensel bir tarihsel mirasın güncel ve Adalar ölçeğindeki bir halkası.
16 Nisan 2017 referandumu sürecinde oluşan Hayır Meclisleri’nden biri olan Adalar Hayır’dan referandum sonrasında Adalar Demokrasi Meclisi’ne dönüşen ve yeni içerik kazanan bu meclis Adalar’da yaşayan herkesin, her görüşün meclisi.
Ve her tür parti, örgüt, dernek, vakıf, STK, platform, inisiyatif, kurum-kuruluştan bağımsız olarak siyasal, sosyal, kültürel faaliyetler yürüten bir özne.
Çağrı
Adalar Demokrasi Meclisi bu vasıtalar ve yol haritası için yaptığı çağrıyı şöyle sonuçlandırıyor:
“Dağ gibi yığılan sorunlar”la baş başa olduğumuz aşikâr. “Of” çekerek, şikâyetlenerek çözülen sorun vaki değil, o da aşikâr. O halde ne bekliyoruz?
Peki, nereden başlamalı? Tabii ki bulunduğumuz yerden ve kendimizden. (HK)
(HK)
* Ayrıntılı bilgi için Merve Erol'un birartibir.org'da yayınlanan yazısı.
* Manşet görseli: Juan Genovés