İktisatçı Mustafa Sönmez, yüzde 9.9 olarak açıklanan 2004 yılının büyüme oranını "sahte ve hayırsız" olarak değerlendirdi.
Sönmez, son çeyrek büyümesinin yüzde 6.6 olarak belirlenmesi ve geçmiş çeyrek büyüme oranlarının da revize edilerek yukarı çekilmesinin açıklanmaya muhtaç olduğunu ifade etti.
Yüzde 8.5 olarak beklenen büyümenin yüzde 9.9 olarak açıklanmasını ilginç olarak niteleyen Sönmez, şu sorulara cevap bulunması gerektiğini söyledi:
* İnşaatta birinci çeyrekte yüzde 2.9 olarak açıklanan büyümenin, şimdi yüzde 12.7 olarak revize edilmesi nasıl bir şey?.
* 2004'te elektrik tüketimi sadece yüzde 1.1 oranında artarken, üretimini yüzde 9.8 artıran sanayi sektöründe ise elektrik tüketimi yüzde 3.4 oranında azalmış görünüyor. Ortada garip şeyler var. Madem büyüme var, elektrik tüketimi niye artmıyor?.
* Bu kadar büyümeye rağmen işsizliğin sadece yüzde 0.2 düşmüş görünmesi de tuhaf değil mi?
* Yüzde 10 büyümüş görünen ekonomide işsiz sayısı azalmak yerine 5 bin kişi artarak 2 milyon 498 bine çıkmış. Kentlerde tarım dışı işsizlik oranı yüzde 14.3'te kalmış. Kentlerdeki genç işsiz oranı yüzde 25.2. Sadece yüzde 0.1 azalmış. Nasıl bir büyümedir ki, istihdamsız gerçekleşiyor?
Çalışanlara büyümeden pay yok
Büyümenin "sahte" karakterine "hayırsız" sıfatını da eklemek gerektiğini söyleyen Mustafa Sönmez görüşlerini şöyle sürdürdü.
* Bu büyüme,yüksek faiz ve düşük kur cazibesi ile yüksek reel faiz sağlayan sıcak paranın girişiyle gerçekleşmiştir. Dolayısıyla büyüme, toplumca sıcak para sahiplerine ödenen yüksek reel faizlerle gerçekleşmiştir.
* Büyüme, düşük reel ücretlerle gerçekleştirilmiştir. Çalışanlar büyümeden pay alamamakta, kriz sonrası kayıplarını telafi edememektedirler. Büyümeye rağmen gelir bölüşümü daha da bozulmuştur. O nedenle de bu büyümenin topluma hayrı yoktur.
* Büyüme, istihdam yaratmamıştır; işsizlerin iş arayışına karşılık vermemiş, tersine yedek işçi ordusunu büyüterek, insanları açlıkla terbiye ederek ücretleri daha da aşağıya bastırmıştır.
* Bu büyüme düşük dolar kuru ile beslenmiş, düşük kur ithalatı körüklemiş, düşük kur ihracatın girdilerinin ithalat yoluyla temini teşvik etmiş, sonuçta dış ticaret hacmi büyümüş görünse de, yerli girdi üreticileri, onların yanlarında çalışanlar kaybetmişlerdir. Bu nedenle de bu büyüme hayırsızdır.
* Yüksek büyüme sıcak para ile finanse edilirken bir taraftan da Türkiye'nin borç yükünü kabartmıştır. Toplum yüksek büyüme ile avutulurken önümüzdeki yıllarda ağır bir borç yükü ve onun faizlerini ödemekle yüzyüze bırakılmıştır.
Borç yükü
* Yüksek büyüme tüketici kredileri ve kredi kantı harcamaları ile beslenmiştir. Kışkırtılmış tüketici kredisi ve kredi kartı harcamaları hanehalkını ağır bir borç yükü altına sokmuştur.
* Yüksek büyümeyi besleyen düşük kur, reel sektörü de borçlanmaya özendirmiş ve sonunda finans sektörünü de vuracak bir açık pozisyon ile karşı karşıya bırakmıştır. Ani bir kur artışı ile reel sektörde ciddi bir kriz yaşanacak ve bu zincirleme olarak finans sektörünü de içine alabilecektir.
IMF, son yasal düzenlemelerle böyle bir krizde batacak bankaların olası yükünü yine kamuya, dolayısıyla halka ödettirmeyi garantiletmiş, yabancı kreditörlerin alacaklarını garanti altına almıştır.
* Bu yüksek büyüme temposunu sürdürmeye çalışmak riskli olduğu halde tempo düşürülememektedir. Düşük kur ve onun çektiği sıcak para ile büyüme temposu 2005'te de sürdürülmekte, bu süreç cari açığı büyütmekte, açık borçlanma ile kapatılmaya çalışılmakta ve borç yükü arttıkça IMF'ye teslimiyet, oradan da ABD'nin BOP oyunlarına teslimiyet kaçınılmazlaşmaktadır. Özet olarak, "üstü kalaylı, altı vayvaylı"bir büyüme sürecidir yaşanan.(MS/KÖ/EÜ)