Fotoğraf: Utku Uçrak / AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Denge ve Denetleme Ağı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kabul edildiği ve hukuk sisteminde de önemli değişikliklerin yapıldığı 16 Nisan 2017 referandumundan bu yana yargının durumunu mercek altına alan bir rapor hazırladı. “2021’e Girerken Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Yargı” başlıklı rapora göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile beraber yürütmenin yargı üzerindeki etkisi arttı.
Meclis’ten geçen yargı paketleri, kısmi iyileştirmeler sağlasa da uzun tutukluluk süreleri, yargılama süreçlerindeki belirsizlik ve etkin olmayan soruşturma süreçleri gibi temel sorunlara çare olmadı. Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, üst mahkemelerin kararlarının alt mahkemeler tarafından siyasi söylemlerin etkisiyle uygulanmaması normlar hiyerarşisini bozdu.
Tüm bunların sonucu olarak yargıya güven, siyasi görüşü ne olursa olsun toplumun tüm kesimlerinde azalış gösterdi. Yargıya güven probleminin artık partiler üstü bir sorun haline geldiği vurgulanan raporda, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını güvenceye alacak, yargıda likayat ve yetkinliği arttıracak, adil yargılanma ve etkin savunma başta olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlayacak düzenlemeler yapılması çağrısında bulunuldu.
Denge ve Denetleme Ağı’nın “2021’e Girerken Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Yargı” başlıklı raporunda 16 Nisan 2017 anayasa referandumu sonrası başkanlık sistemine geçmiş olan Türkiye’de, yargı alanında ne gibi değişiklikler yaşandığı ve bu değişikliklerin denge ve denetleme açısından nasıl sonuçlar doğurduğu analiz edildi.
Raporda, Türkiye’de yargının dört temel alanda sorunlar yaşadığı belirtilirken, bu başlıklar şöyle sıralandı:
Raporda, Türkiye’nin hukukun üstünlüğü alanındaki bu sorunlu durumunun, uluslararası saygınlığa sahip endekslere de yansıdığına dikkat çekildi.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısında yapılan değişikliklerle, HSK’nın üye kompozisyonunun belirlenmesinde hakim ve savcıların yetkilerinin ortadan kaldırıldığı belirtilen raporda, “Yapılan değişikliklerle HSK’nın üye yapısının belirlenmesinde yasama ve yürütme erklerinin etkisi belirleyici kılınmıştır. Türkiye’deki aşırı disiplinli ve lider kontrolündeki siyasi parti örgütleri dikkate alındığında, Cumhurbaşkanı’nın siyasi partisiyle olan liderlik düzeyindeki kurumsal ilişkisinin devamı, yürütme erkinin HSK üzerinde tam kontrol sağlamasına olanak vermiştir” tespiti yapıldı.
AYM’nin yapısına ilişkin düzenlemelerin de benzer bir sonuç yarattığı vurgulanan raporda, “Yapılan değişikliklerle, demokratik başkanlık sistemlerinde görülen ve yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında sert kuvvetler ayrılığı ve denetlemenin bulunduğu bir sistem yerine, yüksek yargı organlarının yürütmenin kontrolüne girdiği bir yapı oluşmuştur. Bu yönden, yeni sisteme geçiş öncesinde de yargı alanındaki temel sorun alanları, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle beraber artan bir devamlılık göstermiştir” denildi.
Anayasa Mahkemesi (AYM) ve yürütme arasındaki kutuplaşmanın hukukun üstünlüğünü zedeyelen etkenlerden biri olduğu belirtilen raporda, “Bağımsız ve tarafsız bir üst mahkeme olarak AYM, sağlıklı işleyen bir yargı sisteminin vazgeçilmez bir unsurudur. AYM ve yürütme erki arasında çıkan tartışmalar sonucu AYM’nin yapısına yönelik değişiklikler gündeme gelmiştir. Değişikliğin gündeme geliş biçimi göz önüne alındığında, içeriği daha belirlenmemiş bu olası değişikliğin, yargı erkini daha bağımsız ve tarafsız kılmasını beklemek zordur” denildi.
AYM ve AİHM gibi yüksek yargı organlarının kararlarının alt mahkemeler tarafından uygulanmadığı durumların, hukukun üstünlüğü ve normlar hiyerarşisi prensipleri yönünden sorun yaratmaya devam ettiği ifade edilen raporda, “Önceden soruşturulmuş ve haklarında AYM tarafından beraat kararları verilmiş bazı siyasilerin tekrar aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınmaları da hem toplum nezdinde yargıya güveni sarsmaya devam etmiş, hem de yargı erkinin bağımsızlığı ve siyasi tarafsızlığı ilkelerine zarar vererek yargı erkinin siyasi olarak araçsallaştırıldığı algısını arttırmıştır” ifadeleri kullanıldı.
Yargı Reformu Strateji Belgesi çerçevesinde çıkarılan paketlerin etkisinin sınırlı kaldığı belirtilen raporda, şunlar dile getirildi:
“Her ne kadar yargının işleyişine dair bazı iyileştirici adımlar atılmış olsa da, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile temel hak ve özgürlükler önemli sorun alanları olarak kalmaya devam etmişlerdir. Bu sorunlar Türkiye’de sağlıklı işleyen demokratik bir denge ve denetleme sisteminin kurulması önünde temel engeller olarak varlıklarını korumaktadırlar. Bu çerçevede CHS’ne geçişle beraber aşağıda belirlenen sorun alanlarında ilerleme sağlanamamış gözükmektedir.”
Raporda şu tespitlerde bulunuldu:
Raporda, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını güvenceye alacak, yargıda likayat ve yetkinliği arttıracak, adil yargılanma ve etkin savunma başta olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlayacak düzenlemeler yapılması istendi. Bunun için somut önerilerin sıralandığı raporda, bu önerilerin yargıya güvenin yeniden tesisi için yaşamsal öneme sahip olduğunun altı çizildi.
Raporun tamamına ulaşmak için TIKLAYIN
(HA)