Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) geçtiğimiz yıl düzenlenen saldırının birinci yıl dönümü nedeniyle bir açıklama yapan Bayramoğlu, "11 Eylül 2001'de gerçekleşen trajik terör olayı herkes tarafından yeni bir dönemin başlangıcı olarak nitelendirildi" dedi.
"Varolan dengesizlikler kaldırılmalı"
"Ekonomik, askeri ve siyasal güce rağmen böylesi bir saldırıya maruz kalan ABD, uluslararası terörizmi teşvik eden kışkırtıcı unsurların izale edilmesine yönelik bir çalışmaya öncülük etmelidir" diyen Bayramoğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
* Böylesi saldırılardan korunmanın yolunun güvenlik tedbirlerini artırmak ve kimi ülkelere saldırmak olmadığı artık görülmelidir. Amerika, bu tecrübenin ışığında sivrisineklerle uğraşmak yerine bataklığı kurutmak yolunda kararlı adımlar atmalıdır. Bunun da yolu, terörizmi tetikleyen ekonomik ve siyasal dengesizliklerin izale edilmesidir.
* Ancak süreç, global terörizme çifte standartsız yaklaşıp, dünyada var olan ve gün geçtikçe artan küresel gelir adaletsizliğine çare üretmekle sonuçlanmak yerine, bireysel fantezilerini siyaset teorisi haline getirmeye çalışan Samuel Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" (Clash of Civilizations) adlı makalesindeki yaklaşımın hayatiyete geçirilmesi şeklinde gelişti."
"Farklılıklar çatışma nedeni değil"
"Huntington'un tezinde dile getirilen 'Müslüman ve Hıristiyan toplumların barış içinde bir arada yaşamalarının mümkün olamayacağı' şeklindeki görüş ve bunu hayata geçirmeye çalışan yaklaşım, terörün kalıcı bir biçimde ortadan kaldırılmasını güçleştiriyor" diyen Bayramoğlu, bu yaklaşımın dünyada gereksiz bir korku ve paranoya doğmasına yol açtığını söyledi.
Bayramoğlu, 11 Eylül olaylarının Amerika'nın Ortadoğu politikasına duyulan tepkinin bir sonucu olduğunu da belirtti:
"Biz '11 Eylül'ün kökeninde aslen ekonomik, siyasi, toplumsal eşitsizlikleri yoğunlaştırarak yaygınlaştıran dengesiz küreselleşmenin olduğu kanısındayız. Yaşadığımız bir çok küresel sorunun ve tabi ki terörün temelinde, ulusal ve uluslararası düzeyde "adil bir sosyal ve ekonomik düzen"in gerçekleştirilememiş olması yatmaktadır."
Otoriter rejimlerden arınmış, dengeli küreselleşme
Bayramoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
* 11 Eylül'de yaşananlar eşitsizliklerin gittikçe derinleşmesinin katlanılabilir bir durum olmadığını ve küreselleşmenin lideri konumundaki ülkeleri doğrudan ve olumsuz etkileyebileceğini açıkça ortaya koydu.
* Bu nedenlerle trajik 11 Eylül olayları otoriter rejimlerden arınmış daha dengeli bir küreselleşme sürecinin inşası için bir başlangıç noktası oluşturmalıydı.
* Küreselleşmenin kültürel boyutuna daha fazla duyarlı ve farklı kültürlere karşı daha hoşgörülü olan bir yaklaşımın gerekliliği '11 Eylül'ün beraberinde getirdiği bir gelişme olarak ortaya çıkmalıydı. 11 Eylül'ün ardından ortaya çıkan değişimler daha iyi bir dünya için umut verici potansiyelleri içinde barındırmaktaysa da, yaşanan olumsuzlukların kökeninde bulunan ve eşitsizlikleri derinleştiren temel bazı problemlerin çözülmesi yönünde ABD ve diğer zengin ülkelerde aklı selim irade yeterince sergilenemiyor.
"Küresel irade oluşturulmalıdır"
Bu sorunların temelden çözülebilmesinin, bu yönde bir küresel iradenin oluşmasına bağlı olduğunu vurgulayan Bayramoğlu, "Küresel bir iradenin oluşmaması halinde gerçekleşecek iyileşmeler yüzeysel olmaktan öteye geçemeyecektir" dedi.
"BM İnsani Gelişme Raporu'na göre, 1990'ların sonunda dünya nüfusunun en zengin ülkelerde yaşayan yüzde 20'lik bölümü dünya hasılasının yüzde 86'sına, en alt dilimindeki yüzde 20'si de yüzde 1'ine sahiptir. Dünyada günde 2 doların altında gelirle yaşayanların sayısı 3 milyarı bulmaktadır. Eğer en alt yoksulluk sınırını 1 dolar kabul edersek, 1990'ların ortasında, gelişmekte olan ülkelerin toplam nüfusunun %33'ünü meydana getiren 1.3 milyar insan bu sınırın altında gelir elde etmiştir. Dünyadaki en zengin 200 kişinin sahip oldukları servet ise, yeryüzündeki en yoksul 2,5 milyar insanın toplam gelirinden fazladır."
"Türkiye sağduyusunu kaybetmemeli"
"Türkiye'nin de aralarında bulunduğu, 'yükselen piyasalar' olarak tanımlanabilecek az sayıda ülke, bugün gelişmekte olan küreselleşmeden en fazla fayda sağlama potansiyeline sahip ülkeler olarak nitelendirilebilir" diyen Bayramoğlu, şu noktalara dikkat çekti:
* Ancak Türkiye olarak yaşadığımız ağır ölçekli kriz, kısa vadeli sermaye akışlarının ülkeyi terk etmesi ve yolsuzluklar nedeniyle ortaya çıkan finansal krizler, reel ekonomide kalıcı tahribatlara yol açmıştır.
* Bütün bunlara rağmen, Türkiye paniğe kapılmamıştır. ABD ve Avrupa'dan kaçan Ortadoğu sermayesinin ülkemizce yeterince değerlendirilememesine rağmen, ABD'nin operasyon çabalarında da onurlu ve Türkiye'nin menfaatlerini gözeten tavrımız sürmelidir.
* Türkiye'de ABD ve Avrupa'dan kaçan Ortadoğu sermayesinin çekilmesine yönelik çalışmalar hızlandırılmalıdır. Unutulmamalı ki, bu sermayenin küçük bir kısmı bile Türkiye'nin IMF'den almaya çalıştığı kredilerden çok daha yüklüdür. Ayrıca birtakım bürokratik düzenlemelerle bu sermayeyi çekmek IMF'den kredi almaktan daha kolay olabilir."
Küresel refah için dengeli bir küreselleşme
* Bugün cevap aranması gereken temel sorun, "Beraberinde getirdiği riskleri ve haksızlıkları önleyecek olumlu bir küreselleşme nasıl başarılabilir" olduğudur.
* 11 Eylül olayları, "kazananlar" ve "kaybedenler" arasında büyüyen uçurumun artık sürdürülemez bir boyuta geldiğinin açık sinyalleri olarak algılanılabilir. Bu noktada, küresel refah düzeyini artırmanın yanı sıra sosyal ve ekonomik adaletsizliği de önlemeyi hedefleyecek yeni bir kalkınmacı yönteme yönelinmesinin gerekliliği açıkça ortaya çıkmaktadır. (BB/NK)