Gezi davası soruşturmasının açılmasından itibaren 78 ay, Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden 26 ay, iddianamenin açıklanıp dava sürecinin başlamasını takiben 10 ay geçti.
Gezi davasının 24 Aralık’ta yapılacak dördüncü duruşması öncesinde “Gezi Davası Takipçileri” yargılama sürecinin bugüne kadar olan seyrini özetledi. "Gezi davası ya da 78 ay süren hukuksuzluk" başlıklı açıklamada şöyle denildi:
“Gerçeklere, vicdanlara ve hukuka karşı inatla sürdürülen, böyle giderse son AİHM kararına da karşı çıkarak Türkiye’nin adalet siciline kara bir leke olarak geçebilecek bu zorlamadan vazgeçin. Osman Kavala’yı hemen serbest bırakın. Haksız yargılamaya maruz bıraktığınız sanıkların sınırlanmış haklarını bir an önce geri verin.
“24 Aralık tarihinde dördüncü duruşması yapılacak olan bu dava, içerik ve uygulamalar açısından çok çarpıcı boşluklar, hatalar, haksızlıklar ve saçmalıklarla dolu. Sanıklar ve savunma avukatlarından gizlenen ama medyadaki manipülasyonlara servis edilen tartışmalı, çarpıtılmış enformasyonla lekeli."
Hazırlanan metinde Gezi davası süresince duruşmadan çizimlere yer verilerek davası süreci şöyle özetlendi:
METNİN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN
İddianameden önce
*18 Ekim 2017 tarihinde Gaziantep’ten uçakla dönmekte olan iş insanı Osman Kavala, Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındı.
*1 Kasım 2017’de “anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs, hükümeti ortadan kaldırma” suçlamasıyla Kavala’nın tutuklandığı duyuruldu. Tutuklama talebini içeren sevk yazısında, Kavala’nın Gezi olaylarının yöneticisi ve finansörü olduğu iddia ediliyordu.
Gezi Davası olarak bilinen süreç böyle başladı.
*Soruşturma dosyası, tutuklu Kavala ve avukatlarından kısıtlamalarla gizlenirken soruşturma bilgileri medyaya servis edildi.
*16 Kasım 2018’de aralarında Kavala’nın kurucusu olduğu Anadolu Kültür’ün bazı yöneticilerinin de yer aldığı yeni bir gözaltı dalgası yaşandı. Sivil toplum profesyoneli Yiğit Aksakoğlu tutuklandı.
*Daha önce beraat etmiş Taksim Dayanışması üyeleri de ifadeye çağırıldı, medyada daha geniş bir soruşturma listesi olduğu haberleri yayınlandı.
* 19 ay hakim karşısına çıkartılmadan, iddianame hazırlanmadan hapiste tutulan Kavala’nın avukatları bile soruşturmayı basından takip etmek zorunda bırakıldı.
*Yaklaşık 1,5 yıl hiçbir hukuki süreç işletilmeden geçirildi.
İddianameden sonra
*Savcılığın hazırladığı iddianame 19 Şubat 2019 günü açıklandı, 4 Mart’ta mahkeme tarafından kabul edildi.
*Altı yıl önce yaşanan Gezi olaylarıyla ilgili olarak 16 ayda hazırlanan iddianamede, 16 kişi hakkında müebbet hapis isteniyordu.
* İddianame ve eklerinde telefon tape’leri ağırlıktaydı.
*657 sayfalık iddianamenin, çoğu dinleme kayıtlarından oluşan
*8 bin sayfanın üzerinde ek dokümanı olduğu açıklandı.
* 24 Haziran 2019’da davanın ilk duruşmasında ilk savunmalar yapıldı. Tutuklu sanık Yiğit Aksakoğlu tahliye edildi.
* Anayasa Mahkemesi 22 Mayıs 2019’da Osman Kavala’nın bireysel başvurusuna, kendi raportörünün aksi yöndeki görüşüne rağmen, oy çokluğu ile “ihlal yok” kararı verdi.
*24 Haziran, 18 Temmuz ve 9 Ekim’deki duruşmalarda mahkeme Osman Kavala için tahliye taleplerini reddetti.
* Davaya başlandığı tarihten itibaren sanıklar ve izleyiciler üç ayrı heyetle karşı karşıya kaldı. Kavala için tahliye isteyen mahkeme başkanı acilen görevden alındı!
*10 Aralık 2019’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AIHM), Osman Kavala’nın bireysel başvurusuyla ilgili ihlal kararını açıkladı. Üç ayrı gerekçeyle verilen ihlal kararlarının ikisi oy birliği, biri oy çokluğuyla alındı.
* AİHM ayrıca Kavala’nın makul şüphe bulunmadan siyasi gerekçelerle tutuklandığına hükmederek, tutukluluğun derhal sona erdirilmesini istedi. Şimdi, bağlayıcı olan bu kararın uygulanması bekleniyor…
"Neden 6 yıl bekletildi?"
Gezi olayları 2013 yılı yaz başında yaşandı ve yaklaşık 40 gün kadar sürdü. Yani iddianamenin yazılmasından altı yıl önce. avanın cevap veremediği basit sorulardan ilki, bu ağır suçlamaların ve hazırlanan soruşturmanın neden altı yıl bekletilmiş olduğu.
Gezi olayları ilk defa dava konusu olmuyor. Yaşandığı yılda ve sonrasında Gezi ile ilgili çeşitli davalar açıldı. Bugün davanın sanığı olan bazı kişilerin de sanık olarak yargılandığı önceki Gezi davalarının çoğunda beraat kararları alındı. Son olarak AYM, asıl kamu görevlilerinin işledikleri suçlar ve orantısız güç kullanımının soruşturulmadığını belirten bir karar verdi. Aradan altı yıl geçti ve bu ülke mahkemelerinin suç, emniyetinin örgüt bulamadığı olaydan yeni bir dava üretildi.
Önceki kararlarla çelişkili
Önceki Gezi davalarının kararlarında, İçişleri Bakanlığı raporlarına istinaden eylemlerin finanse edilemez olduğu defalarca hükme bağlanmıştı. İfade özgürlüğü ve gösteri hakkı çerçevesinde değerlendirilen eylemlerin kanunda tanımlanmış bir suç teşkil etmediği mahkemeler tarafından söylendi. Protestoların şiddet içermeyen ve barışçıl eylem sayılması gerektiği ve sanıklar arasında bir bağ bulunmadığı, gerekçeli kararlara yazıldı. Buna rağmen yeni dava Türk Ceza Kanunu 312. maddeden açıldı. TCK 312. Madde, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırma veya görevini engellemeye teşebbüsü” düzenliyor. Maddede açıkça belirtildiği ve bütün hukuk otoritelerince kabul edildiği gibi, suçun temel vasfını oluşturan cebir ve şiddet ise ortalıkta yok. Suç tanımı, davadaki hiçbir sanığın iddianamede ortaya konulan eylemlerine uymuyor. (Avukat Can Atalay davada savunma yaparken / Çizim: Murat Başol)
Kıymetlendirme!
(Sanıklardan Mücella Yapıcı savunma yaparken / Çizim: Murat Başol)
Başka kaynaklara başvurmaya gerek olmadan doğrudan iddianamede yer verilen açık bir itiraf var: “Bu soruşturmanın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü militanı oldukları tespit olunan şahıslar tarafından başlatıldığı ve yönlendirildiği” Gezi soruşturmasını başlatan Muammer Akkaş, aynı zamanda 17-25 Aralık soruşturmalarının da savcısı ve halen firari.
Dinleme kararlarını veren, soruşturma izinlerini uzatan belgelerin altında imzası olan hakimler, “FETÖ” sanığı veya firarisi. Dinlemeleri ve teknik takipleri yapan emniyet mensuplarının büyük bir çoğunluğu aynı örgütün üyesi olmakla suçlanmış kişiler.
17-25 Aralık soruşturmasının kapatılmasının en önemli gerekçesi, delillerin hukuki olmayan yollarla ve “FETÖ” mensuplarınca toplanmasıydı. Gezi davasında yasadışı dinlemelerin tapeleri kanıt olarak “kıymetlendiriliyor”, iddianameye giriyor, hakim tarafından duruşmada sanıklara soruluyor.
Kanıtsız yargılar
(Çiğdem Mater savunmasını yaparken / Çizim: Murat Başol)
İddiaya göre, Türkiye hükümetini yıkmak isteyen George Soros, ülkedeki bir ayaklanmayı finanse etmiş ve buradaki bazı isimler eliyle de yönetmiş. Başka ülkelerde benzer faaliyetleri olduğu iddia edilen OTPOR ve Canvas örgütlerinden de bahsediliyor.
İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 80 ilde 3,5 milyondan fazla kişinin katıldığı protestoların, birileri tarafından organize ve finanse edilmesi akla aykırı. Bu akla aykırı durum, pek çok mahkeme kararında, bakanlık raporunda, meclis oturumlarında ve bilimsel yayınlarda kayda geçti.
Gezi’yi organize ettiği iddia edilen sanıkların kanıt olarak sunulan dinlemelerinin tamamı, olaylar bittikten sonraki tarihlere ait. Olaylar, iddialar ve insanlar arasında kurulan ilişkinin kronolojisi tamamen Gezi olaylarının finansmanı başlığında, satın alınmış poğaçalar, bürodan gönderilen bir masa ve tuvalet kağıdı taşınan bir fotoğraf kanıt gösteriliyor. Yapıldığı iddia edilen toplantıların yapılmadığı, görüştü denilenlerin hiç karşılaşmadığı ve çoğu iddianın fiziken imkansız olduğu “açıkça” görülüyor.
"Bağ kurulamıyor"
İddianamede cümle sonlarına yerleştirilen “anlaşılmıştır”, “anlaşılmaktadır”, “görülmüştür”, “tespit edilmiştir” yüklemleri, kanıtsız yargıları “delile” çevirme gayretinin en belirgin örnekleri.
En ağır cezaların istendiği suçların nasıl işlendiği, sanıkların birbirleriyle ve iddialarla bağlantıları bütün zorlamalara rağmen kurulamıyor. Mesela Kavala’nın telefonundan çıkan Türkiye’deki arı türleri haritası, ilgilisine bile sorulmadan “bölünme planı” olarak iddianamede yer bulabiliyor. En ağır cezaların istendiği suçların nasıl işlendiği, sanıkların birbirleriyle ve iddialarla bağlantıları bütün zorlamalara rağmen kurulamıyor.”