Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları bölümü mezunları ve öğrencilerinden oluşan yeni kolektif paylaşım platformu Fe Hali, yayın hayatına başladı. Sitede, "medyanın sınıfta kalanları", "anlat ablam", "sevgili günlük", "gündem" ve "eleştirel bakış" gibi bölümler yer alıyor.
"İletişim Bakanlığı'nın açıklaması komik"
Fe Hali kuruluşunu da İstanbul Sözleşmesi kapsamında verilen mücadeleye ilişkin bir açıklama ile duyurdu. Mücadelenin içinde yer aldıklarını belirten Fe Hali, yayımladığı açıklamada “İstanbul Sözleşmesi nedir?” ve sözleşmenin iç hukuka etkileri gibi bilgiler de paylaştı.
Fe Hali açıklamasında “Eril şiddeti yok etmeye çalışan mücadelenin bir parçası olmaktan onur duyanlar olarak bir araya gelen ve şiddetsiz, eşit bir dünyayı şiar edinerek bugün yayın hayatına başlayan FeHâli olarak, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediğimizi, fesih kararını tanımadığımızı, sözleşmenin yürürlükte kalması ve hatta tam olarak uygulanır hâle gelmesi için verilecek mücadelenin içinde yer aldığımızı söylemek istiyoruz" dedi.
İletişim Başkanlığı’nın sözleşmenin feshine dair açıklamasında, “sözleşmenin homoseksüelliği normalleştirmeye çalışan bir grup insan tarafından manipüle edilmesi ve bu durumun toplumsal ve ailevi değerlerle uyumsuzluğu” gerekçesini kullanmasına yönelik eleştirilerde bulunan Fe Hali, şöyle seslendi:
“Bu açıklama her şeyden önce komiktir. Tarafının, uygulayıcısının, öngörülen mekanizmaları kurmaya yetkili olanın devlet olduğu bir sözleşmenin “bir grup” tarafından manipüle edilmesi söz konusu olabilir mi? Bahsedilen bir grup hangi olanak, yetki ve güç ile devletin taraf olduğu, kabul ettiği, onayladığı herhangi bir sözleşmeyi manipüle edebilir?
"Bunu yapmak için hangi mekanizmalara sahiptir? Herhangi bir grup, Türkiye’nin hâlihazırda onaylamış bulunduğu sözleşmenin içeriğini, anlamını mı değiştirmiştir de onu manipüle edebilmiştir? Bu neden ve nasıl mümkün olabilir? Cevabı belirsizdir.”
“Sözde mağduriyetlere kurban edilemez”
Fe Hali’nin, İstanbul Sözleşmesi’nin feshine dair eleştirilerinden öne çıkanlar şöyle:
“Fesih kararı sırasında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı olarak görev yapan Zehra Zümrüt Selçuk; kadın haklarının teminatının, Anayasa başta olmak üzere, iç mevzuattaki düzenlemeler olduğunu dile getirmiştir ve ihtiyaca göre yeni düzenlemelerin hayata geçirilebileceğini ifade etmiştir.
"Oysa İstanbul Sözleşmesi’nin amacı zaten tam da budur: Hakların teminatı ve yasal düzenlemelerin yapılması. Üstelik yukarıda belirtildiği üzere sözleşme iç hukuktaki 6284 gibi önemli bir mekanizmanın atıf yaptığı ve dayandığı sözleşmedir. Eğer amaç gerçekten hakların teminatı ve gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi ise sözleşmeden çıkmak tamamıyla manasızdır.
“İstanbul Sözleşmesi; içeriğine dair hiçbir fikri olmadığı hâlde sözleşmeye dair düşmanca bir algı oluşturmaya çalışan kadın düşmanlarının ve bizzat şiddet faillerinin, yani tam da sözleşmenin yok etmeye çalıştığı fiillerin sahiplerinin, sözde mağduriyetlerine kurban edilemez.
“Sözleşmeyi feshetmenin; pandemi döneminde iyice ayyuka çıkan ekonomik istikrarsızlık ve kurumsal çürüme sonucunda oluşan ve gizlenemez hâle gelen memnuniyetsizliğe karşı muhafazakâr seçmen kitlesini yeniden kazanma, sözleşme karşıtlığı sayesinde Saadet Partisi gibi muhafazakâr kitleye sahip yeni müttefikler edinme ya da hiç değilse karşıtları içerisinde ayrışmalar yaratarak sonuçta kendi elini güçlendirmeye çalışma hamlesi olduğu açıktır."
Ne olmuştu?
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 20 Mart 2021 Cumartesi İstanbul Sözleşmesi'nin tek taraflı olarak feshedildiğini duyurdu. Fesih kararı 23 Mart 2021 Pazartesi günü Avrupa Konseyi'ne de bildirildi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada "Fesih kararının" nedeni olarak "Sözleşme'nin eşcinselliği meşrulaştırıyor olması" iddia edildi.
Kadınlar ve LGBTİ+ hareketi, 20 Mart'tan beri Türkiye'nin birçok ilinde İstanbul Sözleşmesi'ni savunmaya devam ediyor.
İstanbul Sözleşmesi hakkında
Tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldı ve ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Sözleşme 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi.
Sözleşme, ''kadına yönelik şiddet'', ''aile içi şiddet'', ''kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet'', ''kadın'' kavramlarını tanımlıyor.
Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şunları içeriyor:
İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor.
Sözleşme çerçevesinde ev içi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor.
Kadınları konumlandırırken "aile" olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.
Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.
Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi, ister kocası, ister babası, ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi'nin tüm maddeleri...
TIKLAYIN - 7 Soru, 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Getiriyor?
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi nedir, ne değildir?
TIKLAYIN - “İstanbul Sözleşmesi 4 partinin de ortak fikriydi”
(BS/EMK)