Kadınların günümüzde hâlâ eşitsizliklere ve haksızlıklara karşı verdiği mücadele kadınlar için çok önemli bir noktada.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye ve özellikle de Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerde her türlü şiddet ve eşitsizlik devam ediyor.
Tüm kadınlar gibi Kürt kadınları da bütün bu haksızlıklara ve eşitsizliklere başkaldırıyor ve özgürlükleri için direniyorlar.
Bu söyleşimizde feminist aktivist ve yazar Zozan Özgökçe, Van’daki feminist kadın hareketini anlattı.
“Kendine feminist diyen kadınlar hep vardı”
Van’da feminist kadın mücadelesi nasıl başladı diye sorduğumuz soruya Özgökçe, şöyle yanıt verdi:
“Öncelikle feminist hareket şuradan başladı diye bir şey söyleyemeyeceğim. Çünkü elbette ki biz kendimizi feminist olarak tanımlamadan önce de muhakkak kendine feminist diyen kadınlar Van’da vardı. Belki örgütlü değillerdi ama feminist bir tavır gösteren, başkaldıran, yaşadığı şiddete ve ayrımcılığa hayır diyen kadınlar mutlaka Van’da vardı.”
“Kadın derneğini kurduğumuzda tepki ile karşılaştık”
Özgökçe, Van Kadın Derneği’nin kadın haklarını savunması yolunda kuruluşuna ve fikirlerine ilişkin şunları söyledi:
“Van Kadın Derneği feminist, anti militarist ve anti faşist bir örgüttü. Ve kadın olma zemininde LGBT+’lar dâhil olmak üzere biz örgütlü bir harekettik.”
“Kadın Dayanışma Merkezi’mizden tutun, sığınma evimize ve kadın çocuk merkezine kadar hem hizmet veren bir kuruluştuk, hem de aynı zamanda eyleyen, eylem yapan, lobicilik ve savunuculuk yapan bir kadın örgütüydük.”
“Şehirdeki ve aynı zamanda çevre il ve ilçelerdeki kadınlara yönelik bir dolu çalışma yapıyorduk. Bizim dernekten sonra feminizim daha çok gündeme gelmiştir. Biz kadın derneğini ilk kurduğumuzda birçok tepki ile karşılaştık:‘Ne demek kadın derneği kurmak? Neden kadınları ayırıyorsunuz?”
“Neden İnsan Hakları Derneği’nde değilsiniz de kadın derneği diye ayrı bir örgütlenmeye gerek duydunuz?’ gibi tepkiler alıyorduk. Oysa biz kadınların, kadınlar hakkında, kadınlar için çalışan kadın örgütlerine ihtiyaç olduğunu biliyorduk. Ve bizim mücadelemiz de böyle başladı. Bir de feminist hareket topyekün bir hareket değildir, parçalı bir harekettir. Herkesin feminizmi kendine diyelim.”
“Şöyle bir tarafı da var; kendisine liberal, radikal, ekolojik feminist diyen bir dolu kadın var. Bizim derneğimizde de buna farklı bakan kadınlar vardı. Hatta kadın cinsiyeti ile değil cinsiyet kodlarını reddedenler vardı. Tek bir feminist düşünce dernekte yoktu”.
“Kendimizi Kürt kadınları olarak tanımlıyorduk”
Özgökçe, ayrıca şu noktalara da değindi:
“Biz kendimizi Kürt kadınları olarak tanımlıyorduk. Kürt olmak, Kürt coğrafyasında yaşıyor olmaktı. Kendisini böyle tanımlayan kadınlar daha fazlaydı elbette.”
“Ben biliyorum mesela 80’li hatta, 90’lı yıllarda Devrimci Demokrat Kadın Derneği vardı ve benim annem onların üyesiydi. O yüzden feminist hareket bizimle başladı diyemiyoruz. Elbette biz geçmişteki kadınlardan miras aldık, onlardan o bayrağı aldık ve bizim mücadele hikâyemiz böyle başladı”.
Kayyımlar ve kadın mücadelesi
Zozan Özgökçe, feminist kadın hareketinin yaşadığı zorluklar ve özellikle kayyumların etkilerine ilişkin şunları vurguladı:
“Şu anda baktığımızda Türkiye’deki ve Van’daki feminist kadın hareketi en muhalif, en hareketli ve en örgütlü grup diyebilirim. Fakat Van’da bu durum biraz zayıfladı, bunun sebebi de kayyumlar ve 15 Temmuz sonrası.”
“KHK’ler ile kadın örgütleri, çocuk hakları ile ilgili çalışan insan hakları dernekleri ve basın yayın dâhil olmak üzere, onlara yönelik çok ciddi bir tehdit var. Bizim derneğimiz de kapatıldı, tüm kurumlarımız kapatıldı.”
“Yargı tacizine maruz kaldık ve aynı zamanda hayatlarımız gasp edilmeye çalışıldı. Bu zorlu süreçten sonra kadınlar ile olan bağımızda bir kopuş söz konusu oldu. Ama her şeye rağmen yine alanlardayız ve ortak eylemler organize etmeye çalışıyoruz.”
“Genel olarak Türkiye’deki tüm kadınların hakları gasp edilmekte, İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede fesh edilmesinden tutun da şu anda 6284 yasasının uygulanması, mahkemelerde bu yargıdaki cezasızlık meselesi ve bu ağır tahrik indirimi hâlâ devam ediyor.”
“Şiddet ve tacize uğrayan kadınlar ve kız çocukları için çok ciddi önlemler alınmıyor. Bunlar tabii ki biz kadınları çok kötü bir aşamaya ve duruma getirdi.”
“Biz kadınlar olarak daha çok mücadele etmemiz gerekirken, üstüne yoksulluk, kadınların sosyal, ekonomik ve psikolojik olarak yaşadığı zorluklar, aile içinde şiddet, iş yerinde, okulda, cezaevinde yaşadıkları da üzerine eklenince, örgütlü kadın sayısı ve mücadelesinde ciddi bir azalma olduğunu görüyoruz.”
“Ama bir yandan da çok güçlü, alanda hiçbir zaman eksilmemiş, mücadeleden vazgeçmemiş kadın sayısı oldukça fazla. Tabii ki kadınlar üzerinde gün geçtikçe baskılar artıyor.”
“Mesela biz eskiden bölgede kadın eylemlerinde daha çok katılım görüyorduk ama şu anda bakıyoruz ki o kadar değil maalesef. Çünkü baskılar, müdahaleler ve soruşturmalar çok fazla oluyor. Yine de Türkiye’deki diğer muhalif hareketler ile kıyasladığımızda en hareketli, en çoğulcu, en demokratik ve en mücadeleci grup kadın örgütleridir.”
(NK/EMK)