Araştırmaya göre, çocuklar dil, kültürel uyum konusunda problem yaşıyorlar. Çoğu çocuk ilkokuldan sonra okumuyor ve çalışmaya başlıyor. Büyük oranı sosyal güvenceden yoksun olan çocuklar sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor.
Göçün yoğun olduğu dönemde çocuk olan gençler daha büyük problemler yaşarken, şu anki çocuklar bir miktar uyum sağlamış durumda. Ailelerin yaşadığı yoksulluk çocukları da çok kötü etkiliyor.
Avrupa Birliği (AB) Türkiye Temsilciliği'nin finansal katkısıyla yürütülen proje kapsamında Doğu ve Güneydoğu'dan zorla göç ettirilerek Kadıköy, Ümraniye, Beykoz, Pendik gibi dokuz ilçeye yerleşen 500 aile ve 369 çocuk ile görüşüldü.
Çalışmalar, sosyal hizmet uzmanı Nazif Dağ, uzman psikolog Pınar Önen ve sosyolog Yıldız Öztürk'ten oluşan uzman ekibi tarafından gerçekleştirildi.
Zorunlu göç
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı'nın (TESEV) 2004'te yayınladığı Zorunlu İç Göç Sonrası Köye Dönüş, Ön Raporu'nda şöyle deniliyor:
"İç göç, devletin 'düşük yoğunluklu savaş'ı önleme politikaları bağlamında uygulamaya konulan ve önemli bir bölümü 1994-1996 döneminde gerçekleşen 'köy boşaltma' uygulamaları ile birlikte yeni bir aşamaya girmiştir. (...) 1990'lı yıllardan itibaren köy koruculuğunu kabul etmeyen köyler boşaltılmaya başlanmış, 1993'te dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş ekibi tarafından uygulamaya konulan 'Alan Hakimiyeti ve PKK'yı Bölgede Barındırmama' konsepti ile birlikte köy boşaltmalara hız verilmiştir. Bölgede koruculuğu kabul etmeyen köylerin yok denecek kadar azalması sonucu köy boşaltmalar 1996'dan itibaren azalmaya başlamıştır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Geçici Göç Komisyonu Raporu'na göre Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da 1993-95 yılları arasında 2 bin 500'e yakın köyün boşaltıldığı tahmin ediliyor.
Aynı raporun zorunlu göçün sonuçları olarak belirlediği başlıklar şunlar:
* Zaten yeterli istihdam alanı olmayan ve düzenli kent halini alamayan bölge kentlerinde bu problemler arttı.
* Göç etmek zorunda akalanlar asgari düzeyde aldıkları eğitimden de mahrum kaldı. Çocuklar aile ekonomisine katkı için çalıştırılmaya başlandı.
* Göç etmek zorunda kalanlar potansiyel suçlu olarak algılanmaya başlandı. Göç alan kentlerde ırkçılık, şovenlik, etnik ayrımcılık arttı.
* Zaten sürgün yeri olarak adlandırılan bölgede kamu görevlileri görev almamak için çeşitli yollara başvuruyor. Beyin göçü, bölgeyi olumlu olarak değiştirebilecek potansiyelin de yok olmasına yol açtı.
Araştırma sonuçları
Ses-Çık çalışmasının sonucunda ailelerin İstanbul'da ikamet etmelerinden dolayı bakış açılarının değişmiş olması, eğitim olanaklarının gelinen bölgeye göre daha gelişkin olması, ailelerin tarımsal iş gücüne ihtiyaç duymaması ve zorunlu eğitim gibi sebeplerin özellikle küçük çocukların okullaşma oranını olumlu etkilediği bulundu.
Araştırma sonuçlarına göre, göç sırasında eğitime yeni başlayan çocuklarınsa eğitimleri aksadı; kızlar ve erkekler arasındaki fark açıldı. Ekonomik zorluklarla boğuşan aileler okula gönderme önceliğini erkek çocuktan yana kullandı.
* Görüşülen 7-12 yaş arasındaki çocukların yüzde 9'u okuma-yazma bilmiyordu. Kız ve oğlan çocukların okullaşma oranı arasında belirgin bir fark yoktu. Engelli çocuklarınsa sosyal güvenceleri olmadığı için özel eğitim kurumlarına gönderilemediği tespit edildi.
* 7-12 yaş grubundaki çocukların yüzde 86'sı öğrenciyken, yüzde 3'ü çalışmakta yüzde 11 ise ne okula gitmekte ne de çalışmaktaydı.
Genç kızlar eğitimden ayrılıyor
* Çalışan çocukların hemen hemen tamamı konfeksiyon atölyelerinde çalışıyordu. Eve yakın olması, işin vasıflı emek gerektirmemesi, akrabalardan birinin aynı işte çalışması bu duruma yol açan en belirgin sebepler.
* Görüşülen 13-18 yaş grubundaki çocuklarınsa yüzde 14'ü hiç okula gitmemiş; yüzde 13'ü ilkokuldan terk etmişti. Yüzde 17.4'ü ilkokul mezunu; sadece yüzde 0.5'inin lise mezunuydu.
* Bu yaş grubunda kızlar ve erkekler arasında eğitim açısından fark ortaya çıktı. Kızların yüzde 19'u okuma yazma bilmezken bu oran erkeklerde yüzde 5'ti.
* Çocukların yüzde 29'u çalışırken yüzde 48'i eğitimine devam ediyordu. Kızlar genelde konfeksiyonda çalışırken, erkekler sokakta, konfeksiyonda, çırak ya da pazarcı olarak çalışabiliyor. Konfeksiyon atölyeleri sağlıksız, sosyal güvencesiz ve uzun çalışma saatlerine dayanan bir iş ortamı.
Sosyal güvence yok
* 7-12 yaş grubundaki çocukların çalışması zaten yasal olarak yasak olduğu için sosyal güvenceleri yok. 13-18 yaş grubundaki çalışan çocukların da çoğunun sosyal güvencesi yok. 12-30 yaş arasındaki çalışan grubun sadece yüzde 11.4'ünün sosyal güvencesi var.
* 0-18 yaş grubundaki çocuklarının yüzde 72'sinin ailelerinden de sigortası yok; olanların çoğunun da "yeşil kart"ı var. Sosyal güvencenin olmayışının nedenleri arasında zorunlu göçle gelenlerin genellikle güvenceden yoksun iş alanlarında çalışabilmeleri ve kullanamamalarına rağmen köylerinde tapulu malları olması nedeniyle "yeşil kart" alamamaları.
* Görüşülen 12-18 yaş grubu çocukların yüzde 20'si okulda sorun yaşadıklarını söyledi. Sorun başlıkları "arkadaş grubu, dil sorunu, öğretmenlerle sorunlar, uyum sorunu, ekonomik problemler" olarak açıklandı.
* Yapılan araştırma, çocukların neredeyse tamamının en az bir kere fiziksel şiddete maruz kaldıklarını gösterirken çocukların yüzde 91'i aileden ya da sosyal çevreden fiziksel şiddet görmediğini belirtti.
* Şu an 12-18 yaş grubunda olanların yüzde 38'i göç sonrasında dil problemi yaşadığını söylerken bu oran 19-30 yaş grubunda yüzde 62.5'e yükseliyor. Sırasıyla grupların yüzde 47 ve yüzde 72'si de göç sonrasında kültürel uyumda sorun yaşadığını belirtti.
Dil sorunu ve kültürel uyum
Araştırma ekibi, çocukların yaşadığı dil sorununun kültürel çatışmayı arttırdığını ve çevreyle iletişime geçmelerine engel olduğunu "yaşamlarını her alanda kısıtladığını" söyledi. Göçe zorlanmış olmalarının da yeni kültüre uyum sağlamaya karşı direnç yaratabilmiş olacağı vurgulandı.
Sorun yaşayan çocuklar problemlerini genellikle kendi kendilerine çözmeye çalışırken sadece yüzde 6'sı profesyonel yardım aldığını söyledi. Araştırma ekibi, göçle ilgili kurumsal düzenlemelerin yapılmamış olmasının insanların kurumsal destek almaktan kaçınmasına neden olduğunu belirtti.
"Geri dönmek isterim"
Çocukların yüzde 42'si ekonomik sorunların giderilmesini çözüm yolu olarak görürken yüzde 38'i bir fikri olmadığını söyledi.
12-18 yaş grubundaki çocukların yüzde 37'si; 19-30 yaş grubundakilerinse yüzde 66'sı "geri dönmek" istediklerini söyledi.
Çocukların yüzde 31'i gençlerinse yüzde 64'ü "olanakları olsa dahi İstanbul'da değil göçle geldikleri yerde yaşamak istediklerini belirtti.
Araştırmaya göre, kızların çoğu boş zamanlarını ev işleri ile geçirirken erkekler arkadaşları ile dolaşıyor ya da kahvede geçiriyor.
Öneriler
Proje sonucunda zorunlu göçe maruz kalanlarla ilgili çözüm önerileri oluşturuldu. Buna göre, göç ettikleri yerde kalacaklara yönelik öneriler şöyle:
* Mağdurlara konut yardımı sağlanmalı.
* Sosyal güvencesi ve sürekliliği olan iş olanakları yaratılmalı; bu kişilerin işe alınmasını özendirecek politikalar geliştirilmeli.
* Genel bir sağlık taraması yapılmalı; acil ihtiyaçlar karşılanmalı; olanağı olmayan ailelerin ücretsiz hizmet alması sağlanmalı. Yerelin sağlık olanaklarının geliştirilmeli.
* Dil sorunu yaşayan çocuklara yönelik öğretmenlere eğitim verilmeli. İki dilde eğitim veren anaokulları kurulmalı.
* Sosyal projeler, toplum merkezleri geliştirilmeli.
* Sorunun politik yanının da tanınması ve adım atılmalı.
Ayrıca göç ettikleri bölgeye geri dönecekler için de "Köye Dönüş Projeleri" ile ilgili kaygılar dikkate alınmalı ve gerekli çalışmalar yapılmalı.(EÜ/BB)