Başak Kültür ve Sanat Vakfı, Heinrich Böll Stiftung Derneği ve Verein Basak Schweiz Derneği desteği ile, Dr. Handan Çağlayan, Prof. Dr. Şemsa Özar ve Ayşe Tepe Doğan'ın "Ne Değişti?: Kürt Kadınların Zorunlu Göç Deneyimi Araştırması"nda Kürt kadınları ve kız çocukları göçü, göç sonrası hayatı, deneyimlerini, sorunlarını, mücadelelerini anlatıyor....
Kerime: "(Göç) Pat diye oldu aslında. Bir sabah uyandım, ben o gün evde değildim. Bir yere kadar gitmiştim. Akşama doğru eve geldiğimde, evime gelemedim. Yani artık o sabah çıktığım evim yoktu, sadece köşe başından dönmek zorunda kaldım. Çünkü bizim sokak polis ablukası altındaydı, asker daha doğrusu jandarma ablukası altındaydı."
Şahibe: "Şu an bile bir silah sesi duyduğum zaman, bir panzeri gördüğüm zaman, bir polis aracını. Bunların hepsi, resmen vücudum titriyor. Hiç unutmam, bir gün işe gidecektim öğretmen evinde, bir polis bir hırsızı kovalıyordu silahıyla. Hırsıza kurşun sıktılar, sanırım kurusıkı idi. O an benim elim ayağım dolandı. Ayaklarım titremeye başladı. Orada oturdum dinlendim. Çünkü silah sesleri daha Doğu'da iken olan çatışmalardan dolayı bazen geceleri sabaha kadar ahırda, kömürlükte saklanıyorduk. Kimse bize ateş etmesin, kimse bize dokunmasın, atılan bombaların sesi bize gelmesin diye korkuyla sabahladığımızı hatırlıyorum. (...) Yanımdaki arkadaşını neden bu kadar etkilendin diye sordu."
Kardeşler aynı dili konuşamıyor
Anik: "Üç- dört sene hiç görmedim onları [anne baba ve kardeşler]. Bir yaz tatilinde geldim İstanbul'a o zaman gördüm, ama kalmak istemedim, sevmiyor[d]um, annemi babamı tanımıyor [d] um... Buraya çok zor alıştım. İlk geldiğimde annemi, babamı, kardeşlerimi tanımıyorum (...). Zaten hiç Türkçe bilmiyorum. Sadece Kürtçe konuşuyorum, kardeşlerim de hiç Kürtçe bilmiyordu. Hiç konuşmuyordum onlarla. Çok az anlıyordum. Tamamen yabancıydım onlara. Ta ki liseye kadar zor alıştım."
Zorunlu göç sonrası kadınlar önce eve kapanıyor
Sosin: "Ben geldiğimde hiç dışarı çıkmıyordum. Zaten ne Türkçe konuşabiliyordum ne anlayabiliyordum. Akşama kadar çocuklarla aç kalıyorduk, kocam gelinceye kadar. Dışarıdan ekmek bile alamıyordum. Çocuklar da çok küçüktü. Hiçbir yer bilmiyorduk. Korkuyordum kaybolacağım diye. Dört yıl boyunca hiç dışarı çıkmadım. Evin dışında hiçbir yeri görmemiştim. Sonra yavaş yavaş Kürtler göç etti."
Çalışma, okuma, eğitime devam çabaları...
Azime: "[Göç edilen ilk yerde] Milletin çocukları oynamaya gidiyordu, biz çalışmaya gidiyorduk. (...) ilkokuldaydık, bıraktık okulu.(...) Bizi de işe götürüyorlardı sabah ezanında. ... Önce ben ve iki ablam [İstanbul'a] geldik teyzemin yanına. İşe girdik ev tuttuk. 5 ay soma bizimkiler geldi. Ben o sıralar 12-13 yaşındaydım. O günden bu yana çalışıyorum. Okula zaten gidemedim, bırakmıştım."
Çalışmak kadın için bir özgürleşme aracı
Zozan: "Tabi çalışmanın zorluğu da var, stresi de var ama çalışmak bence güzel. Çalışmasaydım sadece evde oturacaktım. Bir yere giderken ille yanıma birini almak zorundaydım. Çalıştığım zaman farklı insanlar gördüm, farklı yerler gördüm. [...] Belki okusaydım daha iyi olacaktı, ama olmadı işte. Çalışmak da güzel."
Dışlanma deneyimleri
Fadile: "Bir kez çağrı merkezine girdim. Eğitim görüyorduk, başta bir sıkıntı yoktu, beni almışlardı. Bir gün molada, telefonda Kürtçe konuştum, müdür duymuş. Beni çağırdı 'Kürt müsün' dedi, 'evet' dedim. 'Senin Türkçen iyi değil, seni alamayız' dedi. (...) 'Madem dilim bozuk niye beni başta aldınız' dedim. Çok zoruma gitti, çalışmak zorundaydım çünkü o sıralar bize bakan abim tekrar cezaevine alındı. Yine ailenin yükü bana kalmıştı."
Dil kaybı yaşanıyor
Ayla: "Annem hiç Türkçe bilmiyordu. Şimdi az çok konuşabiliyor. Arada böyle Türkçe Kürtçe konuşarak arada böyle şey yapabiliyor. İlk geldiği zamanlar Kürtçe konuşuyordu. Mesela ben ilk geldiğim zamanlar Türkçe bilmiyordum, Kürtçe konuşuyordum. Ama şimdi İstanbul'a geldim, Kürtçe konuşamıyorum, anlıyorum ama konuşamıyorum fazla, hep Türkçe konuşuyorum. Kardeşlerim de fazla bilmiyorlar, onlar bazen anlıyorlar, anneme diyorlar ki anne sen bize ne dedin diye. Annem de Kürtçe cevap veriyor." (ÇT)