Raporun eğitimle ilgili bölümünde, zorunlu din derslerinin kaldırılması, anadilde eğitimle ilgili engellerin kaldırılması ve hükümetin azınlık grupları ile okullar konusunda diyalog kurması öneriliyordu.
ECRI, hükümetten anadilde eğitimin devlet okullarında verilmesi için çalışma yapılmasını; anadili Türkçe olmayan çocuklara eşit eğitim hakkı gereğince fazladan özen gösterilmesini istedi.
Anadilde eğitim hakkını savunduğu için hakkında kapatma davası açılan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, Eğitim-Sen Genel Sekreteri Demir Ali Şimşek, "insan hakları ilkeleri ve bilimsel gerçeklerin aynı yönü gösterdiğini; kendilerinin de savunduğu bu taleplerin eninde sonunda gerçekleşeceğini" söyledi.
Bianetin sorularını yanıtlayan Şimşek'e göre, anadilde eğitim temel bir insan hakkı ve pedagojik bir gereklilik.
ECRI'nin raporunda da yer verilen Anayasa'nın 42. maddesinin değiştirilmesi önerisini savuna geldiklerini söyleyen Şimşek zorunlu din derslerinin de "inanç özgürlüğüne aykırı" olduğunu belirtti.
Şimşek, Devlet Bakanı Mehmet Aydın ve hükümet üyelerinin rapora "din derslerinin zaten zorunlu olmadığı" yolundaki tepkisini tepkilerini şöyle değerlendirdi:
"Bu yüzyılda artık bu tür statükocu, ırkçı, milliyetçi yaklaşımların geçerliliği kalmadı. Bu konularda adım atmamak için direnenler tamamen siyasal bir tercih yapıyorlar, oysa biz evrensel haklardan ve bilimden bahsediyoruz."
Raporda yer alan talepler, Tarih Vakfı'nın üç yıldır sürdürdüğü "Ders Kitaplarında İnsan Hakları Projesi"nin geçen hafta açıklanan sonuç belgesinde de dile getirilmişti.
Türkiye Bilimler Akademisi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile birlikte yürütülen projenin sonunda "var olduğu haliyle din derslerinin müfredattan çıkarılması" istenmişti.
"İlerleme var ama yeterli değil"
ECRI bundan önceki raporunda, Türkçe dışındaki anadillerde öğretim yapılması üzerindeki anayasal yasağın kalkmasını önermişti.
* Yeni rapordaysa, Anayasa'nın ilgili 42. maddesi düzeltilmemiş olsa da, AB'ye uyum paketleri ile "kültürel ve dilsel çeşitlilik" yönünde gelişme sağlandığı vurgulanıyor.
* Kürtçe kurslarının açılmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiren rapor "Türkiye yurttaşlarının günlük hayatlarında kullandıkları diğer dillerde" benzer kurslar açılmamış olmasını ve bu dillerin devlet okullarında öğretilebilmesi için olanak sağlanmamasını da not ediyor.
* Türkçe bilmeyen, mülteci ve Türkiyeli çocukların eğitime katılabilmesi için çalışma yapılmadığını ve çocukların karşılaştığı güçlüklerin sürdüğünü söylüyor. (EÜ/EK)
"Hükümet azınlıklarla diyalog kurmalı"
Raporda yer alan öneriler şöyle:
* Türkiye'de geleneksel olarak kullanılan dil ve lehçelerde öğrenim verilmesi çabalarına devam edilmeli. Özel kurslara verilen izinlerin pratiğe geçmesi sağlanmalı; bürokratik engeller kaldırılmalı.
* Devlet okullarında anadilde eğitimi yasaklayan Anayasa'nın 42. maddesinin dili değiştirilmeli. Devlet okullarında Türkçenin yanı sıra diğer anadiller de sunulabilmeli.
* Yetkililer anadili Türkçe olmayan çocukların Türkçe öğrenebilmesi için her türlü çabayı desteklemeli. Bu çocukların eğitim alabilme eşitliği açısından geride kalmaması gözetilmeli.
* Geçen raporunda ECRI din derslerinin zorunlu olmamasını istemiş, Türk yetkililer zorunlu olan dersin din kültürü olduğu ve tüm dinleri kapsadığı şeklinde cevap vermişti. Fakat çeşitli kaynaklar bu derslerin sadece Müslümanlığı kapsadığını söylüyor. ECRI, gayri müslim çocukların bu derslerden muaf tutulduğunu not eder. Ortada net bir durum yok: Eğer bu ders sadece Müslümanlığı anlatıyorsa zorunlu olmamalı; eğer tüm dinleri kapsayan kültürel bir ders ise sadece Müslüman çocuklara zorunlu olmasının da bir anlamı yok.
* Dolayısıyla din dersi ya herkes için zorunlu olmaktan çıkarmalı ya da içeriği değiştirilerek sadece Müslümanlığı anlatan bir ders algılamasından kurtarılmalı ve tüm din kültürlerini kapsayan bir ders haline getirilmeli.
* Lozan Anlaşması ilgili dini grupların kendi okullarına sahip olmalarına izin veriyor. Fakat azınlık dini grupları öğretmen ve gerekli ders kitaplarını bulmak konusunda zorluk çekiyor. Bu okullarla ilgili mevzuat çok karmaşık ve okulları yönetmek çok zor. Öyle ki, bu durum bazı okulların kapanmasına yol açıyor. Bu okullara kayıt olacak çocuklarla ilgili kısıtlayıcı yönetmelikler var.
* ECRI, Türk yetkililerinden bu konuyla ilgilenmelerini istiyor. Varolan hukuki zorluklar taraflarla diyalog yoluyla belirlenmeli ve okulların gerektiği gibi işleyebilmesi için gerekli değişiklikler okullarda okuyan çocukların yararı gözetilerek yapılmalı.
"Ders kitapları yeniden yapılanmalı"
Tarih Vakfı'nın "Ders Kitaplarında İnsan Hakları Projesi" sonucunda oluşturulan tavsiyelerde Din ve Ahlak dersinin içeriğinin dönüştürülerek zorunlu olmaktan çıkartılması; mevcut haliyle ise müfredattan tamamen çıkartılması gerektiği söylendi.
Üç yıllık tarama ve araştırmalar sonucunda oluşturulan ve geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) sunulan sonuç belgesinde "Ders kitaplarında, didaktik bir eğitim anlayışından da, normatif önermelerin gerçekler olarak aktarılmasından da uzak durulmalıdır" denildi.
"Ahlaki, dini, duygusal, politik, ideolojik görüşler, temenniler, telkin ve değer yargılarıyla, nesnel, dışımızda bir objektif gerçekliğe sahip olan, gözlem ve deneye dayanan ifadeler birbirlerinden açık biçimde ayrılmalıdır".
Sonuç belgesinde, halihazırda, çeşitli türden, dinsel ya da dinsel olmayan inançların öğrencilere bilgi gibi aktarıldığı; Din ve Ahlak dersinin bu açıdan
"baştan aşağı sorunlu olduğu" söylendi.
Proje sonucunda, örneklerde verilerek, ders kitaplarında azınlık mensuplarına karşı ayrımcılık yapan ifadelerin kaldırılması; kadınlara genel roller biçilmesinden vazgeçilmesi; din ve vicdan özgürlüğüne aykırı ifadelerin ayıklanması istendi.(EÜ)