"Bizi zorla sıraya sokarlardı. Çok sıkılırdık..."
20'li yaşlarının başındaki altı gençle konuştuk. Onlardan ilkokul, ortaokul ve lisede pazartesi sabahları; cuma okul çıkışları ve resmi bayramlarda katılmak durumunda bırakıldıkları törenlerin ne hissettirdiğini hatırlamalarını istedik.
Gençlerin akıllarına şimdilerde gülerek anlattıkları öyküler geldi. Ama çocukken buna pek de bu şekilde yaklaşmıyorlardı. Ayşegül Uzmay şöyle diyor:
"Çocukların psikolojileri bozuluyor. Zaten o uzun konuşmaları dinledikleri falan da yok."
Kars'ta yaptırılan ilköğretim okulunun açılışı için 177 öğrenci okulda toplanmış, Valinin konuşması sırasında bir öğrenci baygınlık geçirmişti. Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu, durumu bianet'e çocukların "katılım hakkı"nın ihlali olarak nitelemişti.
"Törenler dayatıldıkça, bir şey ifade etmemeye başlıyor"
Burçin Yavuz: Haftada iki kere tören yapmaları ters tepiyor. Benimsetmeye çalıştıkları o milliyetçilik duygusu çok olağan hale gelip bir şey ifade etmemeye başlıyor. Örneğin biz törenden kaçar servise saklanırdık.
Birkaç kere de yakalandık. "Niye törende değilsiniz" deyip, yakamızdan tutup törene götürdüler. Sonra da herkesin içinde azarladılar. Biz birbirimizin azarlanmasından da çok eğlenirdik. Hiçbir şeyi ciddiye almıyorduk.
O zamanlar farketmeden "solcu" beyanatlarda bulunuyordum. Öğretmenler de azarlıyordu. Ortaokula geldikten sonraysa bu beyanatlar bilinçli hale geldi.
Necdet Ceylan: Törenlere hiç katılmak istemezdik. Sıkıcı olurdu. Biz de arkadaşlarla konuşur, her şeye gülerdik. Örneğin İstiklal Marşı okunurken bir arkadaş arkadan şiir şeklinde Marşı tekrar ederdi.
Saygı duruşlarında gülme krizi gelirdi. Birisi illa ki garip bir ses çıkarırdı. Sonra dalga dalga gülme krizi yayılırdı. Okul marşlarında da aralarda "Hop" derdik. Müdür ve öğretmenler kızardı ama engel de olamazlardı. Herkes yapardı çünkü.
"Biz sıkılınca müdür konuşmasını daha da uzatırdı"
Selen İnce: Müdür törenlerde saatlerce konuşurdu. Biz de kaç dakika konuştuğunun süresini tutardık. Her seferinde de rekorunu kırardı. Öğrenciler sıkılıp aralarında konuşmaya başladığında, kızar konuşmasını yarım saat daha uzatırdı.
Bizim okul çok rüzgar alırdı, deniz kenarındaydı. Eteklerimiz uçmasın diye uğraşırdık. Ayakta durmaktan yorulurduk. Ama pazartesi günkü törenleri severdik. Çünkü tören uzadıkça ilk ders kaynardı.
Serhan Helvacıoğlu: Bizim okulda şovenist bir tutum yoktu. Bursa'da okuduğumuz için hava çok soğuk olmazdı, yine de törenler 15 dakikayı geçmezdi. Kar yağdığında da töreni sınıfta yapardık.
Burcu Aras: Törende "düzeni bozan" öğrencileri öğretmenler tespit ederdi. Sonra beden eğitimi notumuzdan düşerlerdi. Bazen müdür yanına çağırır azarlardı. Bu konuşmalar neden sınıfta yapılmazdı hâlâ anlamıyorum. Ne yararı oldu ki bize?
Ayşegül Uzmay: İlkokulda törenlerde uzata uzata konuşurlardı. Sıkıldığımızda da "Dinleyene, anlayana kadar buradayız" derlerdi. Öğrenciler yine dikkate almazsa, anlatmaya en baştan başlarlardı. (GG)