Ancak, bianet'in görüştüğü ekonomist Gaye Yılmaz ve Prof. Dr. Fuat Ercan, çekişen tarafların uzlaştığı temel noktaya işaret ediyor: Emeği denetim altında tutmak.
Yılmaz: Emek hakları olmadan demokrasi olmaz
Bütün bunların çevresinde bir "demokratiklik" tartışması yürüyor ama, Yılmaz "Toplum demokrasinin ne olduğunu sorgulamayı unutmuş durumda. Emek hakları olmadan demokrasi olmaz. Ama emek hakları, işçi sınıfı ne hükümetlerin umurunda ne de ordunun" diyor.
Türkiye'de hâlâ 12 Eylül darbesinin ürünü sendikal yasalar geçerli. O gün bugündür hiçbir hükümet bu yasalarda uluslararası normları sağlamaya yönelik bir değişiklik yapmış değil.
Fuat Ercan, yaklaşık bir milyon kişiyi gözaltına alıp işkenceden geçiren 12 Eylül darbesinin ana ekonomik karakterinin, "emeği, bölüşümü denetim altına almak ve üretim sürecinde daha fazla değer yaratılması için uluslararasılaşmayı sağlamak" olduğunu söylüyor.
Ercan: Yeni sermaye birikimi sürecinde yaşam tarzları da çatışıyor
Ercan, Türkiye'nin büyük ölçekli bir kapitalistleşme süreci yaşadığını, burada emeğin çok önem kazandığını vurguladıktan sonra, "Emeği denetleme konusunda çelişkileri yok" diyor.
Çelişki yalnızca emek-sermaye çelişkisi değil Ercan'a göre. Erken kapitalistleşmişlerle, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) temsil ettiği geç kapitalistleşenlerin, yeni sermaye birikimi sürecinin ürettiği yaşam tarzları da çatışıyor.
"Her sermaye birikim tarzının kurduğu, ürettiği bir günlük yaşam var. Temel ilişki bu yaşam tarzı ve onun dili üzerinden kuruluyor."
Ercan'a göre, bu büyük ölçekli kapitalistleşme süreci, devletle sıkı ilişkiler içinde erken kapitalistleşenlerin sermaye birikiminde yapısal bir rol oynayan orduyu da, siyaset yapma tarzını da dönüşüme zorluyor.
Bireyler için de sancı söz konusu: "Kapitalizmin günlük yaşamdaki etkisi, insanlarda günlük pratiklerinde edindikleri kimliği kaybetme korkusunu doğurdu" diyor Ercan.
"AKP emeği boyunduruk altına almada diğerlerinden hızlı"
Ercan, AKP'nin emeği boyunduruk altına alma sürecini, diğer yapılardan çok daha hızlı gerçekleştirdiğini düşünüyor: "Sadece emeğin kendisi üzerinde değil, emek gücünün niteliğini de denetim altına almaya çalışıyor." Bunun örneklerinin, meslek eğitimlerinden Yüksek Öğretim Kurumu stratejilerine kadar, emeğin niteliğini belirleyen birçok alanda görüldüğünü söylüyor.
"Uzlaşmanın ipuçları var"
"Erken kapitalistleşenlerle geç kapitalistleşenler arasında uzlaşmanın ipuçları da var" diyor Ercan. "TÜSİAD'la AKP'nin sınıfsal tercihleri inanılmaz düzeyde örtüşüyor. 28 Şubat sonrasında AKP'ye verdikleri destek bunu bir ipucu."
CHP, ANAP ve DYP'ye gelince, onlarda da bir fark yok. Hatta sınıfsal nesnel gerçeklik üzerine bir analizlerinin de olmadığını düşünüyor. (TK)