Altı meslek örgütü bugün son dönemde gazetecilere yönelik artan baskı, ifade özgürlüğünün engellenmesi ve etki ajanlığı yasası gündemiyle bir araya geldi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Yazarlar Sendikası TYS), PEN Yazarlar Derneği, DİSK Basın İş ve Türkiye Yayıncılar Birliği (TÜRKYAYBİR), Cağaloğlu’nda Burhan Felek Konferans Salonu’nda basın toplantısı yaptı.
TGC Başkanı Vahap Munyar, TYS Genel Sekreteri Tahir Şilkan, PEN Yazarlar Derneği Başkanı Zeynep Oral, TGS Eğitim Sekreteri Didem Mercan, DİSK Basın İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu ve TÜRKYAYBİR Başkanı Kenan Kocatürk, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş moderatörlüğünde gazetecilerin, yazarların ve yayıncıların haklarının ihlal edilmesine karşı tepkilerini dile getirdi.
Sibel Güneş: Yasanın çıkmaması en büyük umudumuz
Toplantıda açılış konuşmasını Sibel Güneş yaptı. Güneş “Her gün gazeteciler, yazarlar, yayıncılar için suç uydurmak ve bunun için bir yasal düzenleme yapmak için çalışan iktidarın olduğu bir ülkede yaşıyoruz” dedi.
Güneş, toplumu sarsan her olayda gazetecilerin, yazarların ve yayıncıların hedef gösterilme, fiziksel saldırı, gözaltına alınma veya tutuklanmayla karşı karşıya kaldıklarını ifade etti:
İktidar ve ortakları kamu yararı olan faaliyetleri haberleştiren her meslektaşımızı baskı altına alınmaya çalışılıyor. Tekzip yayınlanmayacak haberlerde bile gazetecilerin tutuklandığı bir döneme geçtik. İktidar ve ortaklardan söz ederken ‘gülümsedi’ diye gazetecilerin hedef gösterildiği bir hale geldik. Gazetecileri ajanlıkla suçlayabilecek yasanın çıkmaması en büyük umudumuz…
Vahap Munyar: Gazeteci önce halka ve gerçeğe karşı sorumludur
Güneş konuşmasının ardından sözü Vahap Munyar’a bıraktı. Munyar, gazetecilere yönelik psikolojik ve fiziksel şiddet ile hedef gösterme eylemlerinin her gün biraz daha artığından bahsetti.
Gazetecilerin mesleklerini sürdürmeleri, haberin serbest ulaşımı engellemiyor” diyen Munyar “Dezenformasyon, otosansür, haberlerin erişime engellemesi, yayın yasakları, ağır para cezaları ve resmi ilan kesintileri basın ve düşünce özgürlüğünün önünde önemli sorunlar olarak durmaya devam ediyor” diye konuştu:
“Etki ajanları düzenlemesi yaşadığımız ağır sorunları farklı bir boyuta taşıdı. Temel hak ve özgürlüklere müdahale anlamı taşıyan düzenlemesinin Anayasaya aykırı olduğuna dikkat çekiyoruz. Biz bu düzenlemeden tamamen vazgeçilmesini istiyoruz. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne göre gazeteci önce halka ve gerçeğe karşı sorumludur. Bu sorumluluk kamu otoritesine ve işverenine olan sorumluluklarından daha önce gelir.
Gazeteci mağdurun, güçsüzün, yoksulun, ötekileştirin ve sesini duyuramayanların sesi durumundadır. Bunları anlatmakla yükümlüdür. Gazeteciler görevlerini yaparken haberlerini yurttaşlara engelsiz bir şekilde ulaştırabilmelidir. Gazetecinin suçlu, haberinin suç olarak görülmesini istemiyoruz.
Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün korumasını, demokrasinin bütün kurum ve kurallarının iyileştirilmesini istiyoruz. TGC olarak haberin suç olmadığını anlatmaya çalışmayı sürdüreceğiz ve bu yoldan da dönmeyeceğiz.
Zeynep Oral: Amaç tüm muhalif sesleri susturmak
Munyar’ın ardından Zeynep Oral konuştu. AKP'nin etki ajanlığı düzenlemesi ikinci kez geri çektiğini hatırlatıp “Hiç kuşkumuz olmasın, yeniden önümüze getirecekler” dedi:
İktidarın amacı belli. Kadın, bebek, hayvan cinayetlerinin değil de etki ajanlığının üzerinde durulmasının nedeni belli. Amaç tüm muhalif sesleri susturmak. Zaten her an tehdit ve baskı altında olan düşünce ve ifade özgürlüğünü daha da kısıtlamak. Amaç korkutmak, gözdağı vermek, ‘Ayağını denk al, seni anında yok ederiz’ demektir.
İstenen herkes korksun, herkes sussun, herkes boyun eğsin, herkes kul olsun... Ama yok öyle, izin vermiyoruz. Bu yapılmak istenilmene yasayla zorbalık denebilir ancak.
Yasa muallak, alabildiğine geniş, sınırları belirsiz, her yana çekilebilecek bir şekilde hazırlanmış. Bu teklif yasalaştığında Erdoğan'la aynı düşüncede olmayan herkes, muhalif olan herkes, hiçbir hukuki dayanağı, kanıtı olmadan casus, ajan, etki ajanı olarak suçlanabilecek.
Bir örnek vereyim. İktidarın başındaki isim Erdoğan ‘Ben anayasayı uygulamam’ dediği vakit, bu suç değil. Ama herhangi birimiz ‘Bu ülkede Anayasaya devletin başı uymuyor’ dediğimiz an etki ajanı olabiliriz.
Bu yasayla zorbalıktır. Bu zorbalığa, hoyratlığa karşı durmak gerek. Anayasaya aykırı olduğunu haykırmak gerek. PEN Yazarlar Derneği olarak demokratik, laik bir hukuk devletinin olmazsa olmazlığını yerine getirinceye dek mücadeleye devam edeceğiz.
Didem Mercan: Gazeteciler temel ihtiyaçlarını karşılayamaz halde
Didem Mercan da gazetecilerin yaşadıkları sorunların ‘yoksulluk’ boyutuna dikkat çekti. Gazetecilerin sorunlarının çözülmesi yerine daha büyük sorunlar yaratıldığını anlattı:
Biz gazeteciler halihazırda iktidar, aileleri ve iktidara yakın iş insanlarıyla ilgili haber yapmanın yasak olduğunu bir dönemden geçiyoruz. Haberlerimize anında erişim engellenebiliyor. Dolayısıyla gazetecilik ‘ajan’ damgasının en kolay yapışacağı meslek olarak karşımıza çıkıyor.
Bu sebeple biz bu söz konusu teklifin ne bugün ne de yarın, hiçbir şekilde yasalaşmamasını istemiyoruz. Elbette halkın güvenliğini tehlikeye atan girişimlere ve faaliyetlere karşı bazı cezai düzenlemeler yapılmalı. Buna bir itirazımız yok. Ancak tutum, tanım açık olmalı.
Öte yandan, gazetecilere yönelik tehditler sadece burada sayılanlardan ibaret değil. Gazetecilere sendikasız, güvencesiz bir iş hayatı, karın toplumuna bir yaşam dayatılıyor. Gazeteciler temel ihtiyaçlarını karşılayamaz haldeler. Maaşlar yoksulluk sınırının altında. Gazetecilerin yarısı yaşamak için, hayatta kalmak için ailelerinden destek almak zorundalar.
Gazeteci yoksulluğu şüphesiz ki basın özgürlüğüne doğrudan bağlantılı bir ilişkilidir. Gelecek kaygısı duyan, aç kalmaktan korkan bir insan kalemi özgürce kullanamaz. Gazetecilerin yoksulluk gibi daha önemli meseleleri varken etki ajanlığını önümüze koymamalılar.
Tahir Şilkan: Yasa çıktıktan sonra kitap yazmak çok güç olacak
Tahir Şilkan yazarların, romancıların, hikayecilerin yarattıkları karakterler üzerinden terör örgütü üyeliği veya propaganda suçlamasıyla yargılandığı bir süreçten geçtiklerini söyledi.
“Etki ajanlığı yasa tasarısı çıktıktan sonra kitap, roman, hikaye ya da şiir yazmanın çok güç olacağını düşünüyoruz” diye ekledi.
Şilkan yasayı basın özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne açık bir tehdit, yazma özgürlüğüne doğrudan saldırı olarak nitelendirdi. “İktidarların basın yayın kuruluşları ile sivil toplum başta olmak üzere tüm herkesi baskı altına almayı amaçladığı açıktır” diye konuştu. İfade özgürlüğünü ve yazma özgürlüğünü savunmaya devam edeceklerini belirtti.
Turgut Dedeoğlu: Sayfalar dolusu hak ihlalleriyle karşı karşıyayız
Turgut Dedeoğlu ise konuşmasında gazetecilerin yaşadığı hak ihlallerini sıraladı. Sadece Ekim’de 39 dosyada 104 gazetecinin yargılandığını. 11 gazeteciye 19 yıl 8 ay hapis cezası verildiğini, 7 gazeteciye soruşturma, 6 gazeteciye dava açıldığını, 19 gazetecinin gözaltına alındığını, 11 gazetecinin kötü muameleye maruz kaldığını, 7 gazetecinin tehdit edildiğini, Yeni Yaşam’ın 5 nüshasının toplatıldığını ve Açık Radyo’nun kapatıldığını söyledi.
“Son bir ay içinde yaşadığımız gerçeklik bu. Gazetecilere ve hepinize uygulanan baskıya baktığımızda sayfalar dolusu hak ihlalleriyle karşı karşıya kalıyoruz” dedi.
Kenan Kocatürk: Yazarlar ağır cezada yargılanıyor
Son sözü alan Kenan Kocatürk de Türkiye’nin 1949’da imzaladığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden bahsedere konuşmasına başladı.
Birdirgenin tüm dünyada yayıncılığın temelini oluşturduğunu söyledi. 19. maddesi olan “Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar” ifadelerini hatırlattı.
Buna rağmen Türkiye’de iktidarın yazarların ve gazetecilerin özgürüklerini kısıtladığını söyledi. “Hukuk mahkemelerinde, ağır ceza mahkemelerinde kitaplar yargılanmaya başladı. Hatta yazarlara mahkemelerde ‘Bu kitabı niye yazdınız’ diye sorulmaya başlandı” diyerek Yavuz Ekinci’ye açılan davayı hatırlattı. Mücadele sözü verdi.
(HA)