Sosyolog Eylem Çağdaş, Zapatistalarla ilgili yazı dizisinin üçüncü ve son yazısında Chipas'taki eğitim, sağlık ve tarım politikalarını inceliyor.
"Gündelik yaşamda ön açıcı, iş gören alternatifler yaratmak…"
Özellikle sol / aktivist çevrelerde dillerden düşmeyen bu söz, Chiapas'ta bir gerçekliğe dönüşmüş. Zapatistayı kadar farklı ve istikrarlı kılan şey de felsefesini gündelik yaşamın her alanında kökleştirebilmiş olması zaten. Dolayısıyla buraya da bakmak gerekiyor.
Örneğin bugün alternatif eğitim tartışmaları çok sınırlı bir alanda, belli çevrelerde yapılıyor. Dünyada alternatif / demokratik eğitim veren okulların sayısı da yine iki elin parmaklarını geçmiyor. Alternatif eğitim Chiapas'ta alternatif filan değil, eğitimin ta kendisi.
"Ne öğrenmek istersiniz?"
Okulların yapılanışı, müfredat, derslerin işlenişi ve sınıf düzeni gibi eğitime dair hemen her alanda alternatif / eleştirel / demokratik pedagoji tartışmalarından önemli ölçüde faydalanılmış gibi görünüyor. Okulların kuruluşu, yılık müfredatın oluşturulması gibi konular yerel topluluğun tüm üyelerinin, öğretmenlerin ve esas olarak da çocukların katıldığı toplantılarda kararlaştırılıyor. Ve ilk elde çocuklara soruluyor: Ne öğrenmek istersiniz?
Müfredat da büyük ölçüde çocukların verdiği yanıtlara göre oluşturuluyor. Öğrenci eksenli bir eğitim verilse de Zapatistaların belli bir eğim anlayışı da var. Zapatist metinlerden birinde şu ifade geçiyor: "Okullar çocuklara dünyanın kolektif ruhunun sunulduğu yerler olmalıdır. Eğitimi değil öğrenmeyi esas alıyoruz ki her çocuğun ilgileri, merakları, öğrenme hızı ve ritmi farklıdır. Dolayısıyla da her birey kendi ritmine göre öğrenmelidir."
Dünyanın dört bir yanından Zapatista sempatizanları Chiapas'a akıyor. Kimisi gönüllü olarak çalışıyor, kimisi araştırma yapıyor, kimisi de mucizenin gerçek olduğu bu bölgeden ilham topluyor. Bunlardan biri de bir dişçi. İddiası da şu: " Eğitim bugün belli insanları belli mesleklerden dışlamak için oluşturulmuş bir kandırmacadan ibaret. Eğer niyet gerçekten öğretmek olursa en 'kara cahil' insan bile kısa sürede entelektüel donanıma kavuşturulabilir. İddia ediyorum ki ben bu köydeki insanları bir hafta kuramsal, bir hafta pratik ve bir hafta da uygulamalı eğitimle, yaklaşık bir ay içinde dişçiliğe hazırlayabilirim."
Bu kadar büyük / iddialı sözlerin altından kalkılamayacağını düşünüyor olabilirsiniz ama Zeynep Gambetti'nin anlattığına göre bu köydeki pek çok kişi temel düzeyde dişçilik yapabiliyor. İnanılmaz değil çünkü yukarda da bahsi geçtiği üzere niyet gerçekten öğretmek olduğunda bu kolaylıkla başarılabilecek bir şey diye düşünüyorum ben de.
Ancak müfredatın "bütünüyle" değil "büyük ölçüde" çocukların ilgi ve meraklarına göre oluşturulduğunu belirtelim. Zapatizm ideolojisi müfredatın belli alanlarında belirleyici olmuş, çünkü çocukların "siyaset" gibi, "yerli halkların tarihi" gibi bazı zorunlu dersleri de var. Ancak yine de çocuklara ne ev ödevi veriliyor, ne de sınıf geçme, derecelendirme esasına dayalı bir değerlendirme yapılıyor. Çocuklara "dünyanın kolektif ruhu" dayatılmıyor, yalnızca sunuluyor, dolayısıyla sunulan bilgi havuzundan istedikleri ölçüde, istedikleri biçimde beslenebiliyorlar.
Sağlık hainlerin bile hakkıdır
Yine sağlık en vazgeçilmez, en öncelikli alanların başında geliyor. Zapatistaların anayasası olarak da görülebilecek ilkeler metninde "sağlık hainlerin dahi hakkıdır" deniliyor.
Zapatistaların yoğunlaştığı Chiapas bölgesi Meksika devleti tarafından baskılandığı ve yalıtıldığı için zaten öncesinden de yoksul olan bölge halkı giderek derinleşen bir yoksullukla mücadele ediyor. Dolayısıyla ekonomist kültürün göstergeleriyle bakarsak yaşam standartları çok düşük. Ancak insani gelişmişlik standartları zannedilenin çok ötesinde. En basitinden bir örnekle Chiapas sınırları içinde ortalama ömür Meksika geneline kıyasla çok daha uzun.
Her yönüyle kendi gerçekliğine uygun / özgül çözümler geliştirebilen Zapatistaların sağlığa yaklaşımı da son derece ilginç. Hemen tüm hastalıkların ruhsal temellerinin de olduğu gerçeğinin bilinciyle yaklaşılıyor hastalara. Kötü hisseden, bir rahatsızlığı olan kişi, etrafını çember biçiminde saran topluluğun ortasına alınarak muayene ediliyor. Ve topluluk / doktorlar vücudunuza bakmadan önce "kalbinize" bakıyorlar.
Önce kalbiniz onarılıyor, sorun buna rağmen devam ediyorsa o zaman tıbbi tedaviye girişiliyor. Bunun "romantik", "uçuk" kaldığını söyleyenler olacaktır. Ama bu onların aklının bir karış havada olduğunu değil, insan yaşamıyla / ruhuyla derinden ilişkili olması gereken sağlık alanında dahi bizlerin yabancılaşmışlık düzeyini gösteriyor aslında.
"Siyaseten" örgütlenen tarım
Geçtiğimiz hafta yine biamag'da yayımlanan yazımda Zapatist toplumu salyangoza benzetmiştim. Salyangoz aslında Zapatistlerin kendilerini anlatmak için de kullandıkları bir simge. Salyangoz gibi yavaş ama kalıcı, bütünlüklü ilerleyen, örgütleşen bir yapı bu.
Dairesel/helezonik yani ilişkilenmeye, yatay ilişkiselliğe azami ölçüde elveren / teşvik eden bir toplumsal örüntü var. Bu toplumsal yaşamı belirlediği gibi siyaset yapma tarzını da belirlemiş. Bizde ekonomi politikasının bir alt başlığı olarak görülen tarım konusu dahi ilişkili olduğu tüm diğer alanlar gözetilerek oluşturulmuş. Yasa hükmü olan bir metinde şu ifadeler geçiyor:
"Ekolojik tarım, yalın kendinden menkul bir alan değildir, ekosistemle, sağlıkla, kurduğumuz kooperatiflerle, ekonomiyle hatta eğitimle doğrudan ilişkilidir. O yüzden tarım, ilişkili olduğu diğer alanlar da gözetilerek bütüncül bir biçimde siyaseten örgütlenmelidir. Tarım toplumsal ihtiyaçlara göre düzenlenmelidir. Toprak onu işleyenindir ve 50 hektardan geniş araziler kamulaştırılır. Yine tarımın ekolojik boyutu da vardır. Ormanlar, doğal kaynaklar kamu malıdır, çok uluslu şirketlerin toplu alımlarına, kamusal mülkiyetin çiğnenmesine kesinlikle izin verilmez."
Sadece tarım değil toplumsal, kültürel her türlü faaliyet bağlantılı olduğu diğer alanlar ve toplumsal yaşamla olan ilişkileri gözetilerek, sürekli bir toplumsal mutabakat arayışıyla yürütülüyor. Bugün yönetim ve onunla da bağlantılı olarak toplumsal yaşam eğer bir yap-boz tahtasına dönüştürüldüyse bunda toplumsal ekolojiyi / ekolojiyi umursamaksızın yapılan siyasetin çok ciddi payı var. Hızlı geliştirilen ancak geçici/suni / mekanik / takma çözümlerin artık terk edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla gerçek, kalıcı çözümler geliştirebilmek adına da onlardan ders alınmalı.
Dağ eteklerinde yetişen kahve ve uluslararası dayanışma
Zapatist toplum kendi ritmince ilerliyor, ancak tabii ki de onu sürekli taciz eden Meksika devletinin baskıcı politikalarını da burada atlamamak lazım. Her şey süt liman değil dolayısıyla.
Meksika Devleti bu modelin yerli halk gerçekliğiyle bütünleşmiş ve dolayısıyla da hızla / kolaylıkla yayılabilecek bir alternatif olduğunu iyi bildiğinden Chiapas bölgesini mayınlarla, dikenli tellerle, kirli savaş güçleriyle kuşatıyor. Dolayısıyla da Zapatistalar, Guatemela sınırındaki Chiapas bölgesine sıkışmışlar.
Ekonomiyi ayakta tutan da, bölgenin merkezi sayılabilecek, dünyanın dört bir tarafından zapatist sempatizanların / gönüllülerin aktığı Saint Crobel'in dağ eteklerinde yetişen kahve ve uluslararası dayanışma.(EÇ/BÇ)
* Çağdaş'ın "Kendi Tarihii Yazan Bir Halk: Zapatistalar" yazısını okumak için tıklayınız.