Gazeteci yazar Musa Anter cinayeti ve Ayten Öztürk’ün zorla kaybedilmesine dair dava, şaşırtıcı olmayan şekilde, zamanaşımıyla sonlandı.
Şaşırtıcı değildi çünkü, 90’lı yıllarda işlenen suçlara dair açılan davaların ortak akıbetini paylaşıyordu.
90’lı yıllardaki faili meçhul cinayetler, gözaltında kaybetmeler, yargısız infazlar ve köy yakmalara dair davalar, 2012 ve 2013 yıllarında hazırlanan iddianamelerle açıldı ve sonuçlanan davaların tümü zamanaşımı ve beraat kararlarıyla sonlandırıldı:
Derik, Lice, Kulp, Kızıltepe JİTEM, Nezir Tekçi, Görümlü, Cizre, Kızılağaç, Yüksekova, Dargeçit davaları…
Aynı şekilde sonlanan Vartinis ve Ankara faili meçhul cinayetler davaları da şimdi yeniden görülüyor ancak yargılamaların gidişatı umut verici değil.
TIKLAYIN - Cezasızlıkta kilit cümle: “Delil yetersizliğinden beraatına…”
Örnekler uzun, sonuçları aynı.
Peki, bu engeli aşmanın hukuken bir yolu yok mu?
Anter davasında müdahil avukat olarak bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı, avukat Öztürk Türkdoğan ve Hafıza Merkezi’nden avukat Özlem Zıngıl ile zamanaşımı kararının hukuken ne anlama geldiğini, neden bu tür dosyalarda uygulanmaması gerektiğini ve bundan sonraki olası süreçleri konuştuk.
“Mahkeme yargılamayı hızlandırabilirdi”
Avukat Özlem Zıngıl, suçun işlendiği dönemde yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu uyarınca zamanaşımında üst sınırın 30 yıl olduğunu, ancak yargılama sürecinde bunun yaklaştığını görerek pek çok defa riski dile getirmiş olduklarını ifade etti:
“Bu dosya, kaybetme ve yargısız infaz suçlamalarıyla ilgili dava açılabilen ilk dosyalardandı. Burada zamanaşımı kararı verilmesinin, diğer Yüzleşme Davalarını da etkileyeceğini öngörüyorduk.
“Zamanaşımı kararını önlemek için mahkeme yargılama süreçlerini hızlandırabilirdi. Örneğin Abdülkadir Aygan kod adlı Aziz Turan’ın ifadesi 7 yıldır alınamadı. Mahkeme bu süreci hızlandırmak için Adalet Bakanlığına ısrarcı olabilir, işlemi geciktirenler hakkında suç duyurusu yapabilirdi. Ancak mahkeme bu işlemlerin hiçbirini yapmadı.
“Örgütlü şekilde işlenmiş, sistematik suçlar”
“Duruşmalarda da sık sık tartıştığımız gibi, bu dosyada insanlığa karşı suç kavramından bahsediyoruz. Yapılanlar, alelade kaçırma, infaz vakaları değil, örgütlü şekilde işlenmiş, sistematik suçlar var. Kamu görevlilerinin sorumlu tutulduğu insan hakkı ihlalleri var… Dolayısıyla mahkeme de insan hakları hukukuna uygun bir yol izleyebilirdi.
“Zaten avukatlar da duruşmalarda tartıştılar, 12 Eylül davaları, Madımak davası gibi örneklerde gördük. Ağır insan hakkı ihlallerinin sözkonusu olduğu suçlamalarda mahkemenin, hukuku teknik olarak ele almasındansa uluslararası hukuki standartlara uygun bir şekilde ilerlemesi mümkündü.”
“Dosya kapanmadı, önümüzde uzun bir süreç var”
Avukat Özlem Zıngıl, bundan sonra da dosyanın istinaf ve Yargıtay gibi aşamalarda tartışılacağını ekledi: “Daha önce zamanaşımının işletilmediği dosyalar da bu aşamalarda gündeme gelecek. Zamanaşımı uygulanmaksızın yargılamanın devam edeceğine inanıyoruz” dedi.
“Mahkeme, önceden yazdığı kararı okudu”
Avukat Öztürk Türkdoğan da bu davada zamanaşımı işletilmesinin ne anlama geldiğini ve kavramı şöyle açıkladı:
“Anter dosyasının kendine özgü yanları var. İlk olarak, Anter’in öldürülmesi olayına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2016 tarihli ihlal kararı var. Kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yaşam hakkıyla ilgili 2. ve 13. maddesinin usul ve maddi boyut yönünden ihlal edildiği ifade ediliyor. Bakanlar Komitesi, kararları, ihlallerin sonuçları giderilinceye kadar izlemeye alır. Faili meçhul cinayetlerle ilgili izleme grubunda bu dosya da var. Türkiye’nin ihlal kararlarıyla ilgili AİHM’e karşı yükümlülüğü var, bu son kararla bu yükümlülük yerine getirilmemiş oldu.
“İkinci olarak, Anter cinayetinin insanlığa karşı suç olduğu 1995 tarihli Meclis araştırma raporuyla da tespit edilmiş oldu. Uğur Mumcu, Muammer Aksoy ve Musa Anter cinayetleri, TBMM Araştırma Komisyonu’nun raporunda ağır insan hakkı ihlalleri arasında sayılıyor ve ‘siyasi saikle toplumun bir kısmında infial uyandırma amaçlı işlenen cinayetler olduğu” belirtiliyor. O raporda, ceza kanununda buna uygun bir suç tanımlanması gerektiği de ifade ediliyor, zaten ardından da kanunda insanlığa karşı suç tanımlaması yapıldı.”
İnsanlığa karşı suçta zaman aşımı neden işlemez?
Avukat Türkdoğan, “AİHM’in bağlayıcı kararları var, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde 2. ve 13. madde bağlamındaki belirli suç tiplerinde zamanaşımı ve af uygulanmayacağına dair kesin kararları var. Türkiye’nin de bu kararlara uyması zorunlu” diyor.
Ancak mahkemenin, 21 Eylül’deki son duruşmada daha önceden hazırladığı kararı okuduğunu, zaten bu sebeple duruşmanın, zamanaşımının dolmasından bir gün sonraya verilmiş olduğunu ekledi. (AS)