İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) hazırladığı zamanaşımı dosyasında, cezasızlığın, yaşam hakkı ihlallerini ve işkenceyi meşrulaştırdığı ifade ediliyor. Uluslararası hukuktan örneklerle hazırlanan dosyayı, Dünya Cezasızlıkla Mücadele Günü'nde yayınlıyoruz.
Kamu görevlilerince gerçekleştirilen, insan onuruyla bağdaşmayan ve bireylerin bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak her türlü davranış işkence olarak tanımlanır.
İşkence, uluslararası hukukta mutlak olarak yasaklanmıştır.
* İşkence yasağı, insanlığın ortak kazanımı ve tüm insanlığın ortak hakkıdır.
* Bu yasağın hiçbir istisnası olamaz, devletler tarafından hiçbir çekince konulamaz.
* İşkence yasağı, uluslararası hukukta bir "buyruk kural"dır.
* Bu buyruk kuralın aksine, işkence yasağının mutlak karakterini ortadan kaldıran düzenlemeler yapılamaz.
BM İşkenceye Karşı Sözleşme 2/2. maddesi: Hiçbir durum ve koşulda işkence meşru ve mazur gösterilemez.
BM İşkenceye Karşı Sözleşme 2/3. maddesi: Amirin veya bir kamu merciinin emri, işkencenin haklılığına gerekçe kabul edilemez.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 15/2. maddesi: İşkence yasağı, savaş ya da ulusun varlığını tehdit eden bir tehlike nedeniyle dahi sınırlandırılamaz.
BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi 4/2. maddesi: Ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü hallerde dahi devletler işkence yasağı konusunda yükümlülüklerini azaltamaz.
Türkiye, uluslararası yükümlülükleri kapsamında, şu sorumluluklarını yerine getirmek zorunda:
* İşkence ve kötü muameleyi önlemeye yönelik tedbirler almak;
* İşkenceyi suç olarak düzenlemek;
* Faillerini orantılı, caydırıcı şekilde cezalandırmak ve cezaların uygulanmasını temin etmek;
* Mağdurlara maddi ve manevi giderim sağlamak.
Bu zorunluluğa karşın, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) işkence yasağı mutlak değil.
* TCK işkence suçlarında zamanaşımını mümkün kılıyor. Bunun tek istisnası TCK'nın 77. maddesindeki "insanlığa karşı suçlar" kapsamında işlenen işkence suçu.
* TCK uyarınca işkence fiilleri affa uğrayabilir, ertelenebilir, paraya çevrilebilir.
Yaşam hakkı, insan olmanın ve sahip olunan hak ve özgürlükleri kullanabilmenin kaynağıdır.
* Yaşam hakkı, bütün hakların en üstünde yer alır.
* Yaşam hakkı mutlak olarak devletin koruması altındadır, "ulusun güvenliğini tehdit eden olağanüstü bir durumda" dahi bu hakka çekince konmasına izin verilemez.
* Kişiler, yaşam hakkından keyfi biçimde alıkonulamaz. Bu nedenle devletler, sadece üçüncü kişilerden gelen yaşam hakkına yönelik tehdit ve ihlalleri önlemekle değil aynı zamanda bu fiilleri suç sayma ile yükümlü oldukları gibi kendi güvenlik kuvvetlerinden gelecek ihlalleri de önleme yükümlülüğü altındadır.
* Devlet tarafından gerçekleştirilen yaşam hakkı ihlalleri, ağır insan hakkı ihlalleridir.
BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi 6/1. maddesi: Her insan doğuştan yaşama hakkına sahiptir. Bu hak hukuk tarafından korunur. Hiç kimse yaşama hakkından keyfi olarak yoksun bırakılamaz.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 2/1. maddesi: Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur.
Türkiye, uluslararası yükümlülükleri kapsamında yukarıda işkence yasağı için belirtilen tedbirleri, yaşam hakkı ihlallerini önlemek için almak zorunda. Oysa TCK'da kayıp vakaları, yasadışı infazlar, dur ihtarı ve aşırı güç kullanımları sonucunda gerçekleşen ölümleri de kapsayan yaşam hakkı ihlali suçlarında zamanaşımı mümkün.
Türkiye, yaşam hakkı ihlallerini önleyemediği ve işkence yasağını ihlal ettiği için uluslararası mahkemelerce pek çok kez suçlu bulundu.
"Davanın zamanaşımından düşmesine..."
Türkiye'de yaşam hakkı ihlallerinin ve işkence fiillerinin faillerinin saptandığı, fiilleri nedeniyle uygun bir cezaya çarptırıldıkları ve cezalarını çektikleri son derece nadir. Bunun en temel nedeni "cezasızlık olgusu."
2009'da haklarında işkence, işkence sonucu ölüm ve kötü muamele suçlarından dava açılan 1061 kamu görevlisi cezasız bırakıldı.
Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre, kamu görevlileri hakkında işkence, işkence sonucu ölüm ve kötü muamele suçları kapsamında açılan ve 2009'da karara bağlanan davalarda 1.325 sanıktan sadece 264'ü (toplam sanık sayısının yüzde 19.5'i) mahkumiyet kararı alırken 508 sanık (yüzde 41.7) hakkında beraat kararı verildi.
508 sanık (yüzde 38) hakkındaki davalar ise "diğer kararlar" başlığı altında sona erdirildi. Bu tür kararların çok büyük bir kısmı "zamanaşımı nedeniyle verilen düşme" kararları oldu.
* Cezasızlık; yargısız infazlar, gözaltında kayıplar başta olmak üzere tüm yaşam hakkı ihlallerini ve işkenceyi meşrulaştırıyor.
* Cezasızlığa yol açan en önemli faktörlerden biri de zamanaşımı.
* Zamanaşımının en temel nedeni ise etkin soruşturmanın yokluğudur.
* Etkin soruşmanın temel ilkelerinden biri olan "hızlılık" ilkesine uyulmaması ve makul süreyi aşan yargılamalar nedeniyle işkence failleri cezasız kalıyor. İşkence davalarında yargılamanın hızlandırılması konusundaki düzenlemeler de 2005'te geri alındı.
* Etkin soruşturma yükümlülüğü hem ceza yargılamasını, hem disiplin yargılamasını, hem de tazminat süreçlerini kapsar. Oysa tazminat davalarında zamanaşımı süreleri, dava açma hakkını ortadan kaldıracak kadar kısa. Kaldı ki ceza davalarında, failin suçu sabit olsa bile zamanaşımı gibi nedenlerle ceza verilmemesi durumunda kişiler tazminat hakkından da mahrum kalıyor.
* Yapılan soruşturmalar sonunda işkence niteliğindeki eylemlerin, daha az cezayı gerektiren ve daha kısa zamanaşımı sürelerine tabi olan yaralama, zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması gibi suçlar kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle cezasızlık riski artıyor.
* İşkence ve öldürme nedeniyle açılan davaların zamanaşımına uğraması, adaletin etkinliğini zedeliyor ve inandırıcılığını ortadan kaldırıyor.
* Zamanaşımı, failler için fiili bir dokunulmazlık yaratıyor.
AİHM'deki Diyarbakır Cezaevi davası
26 Eylül 1996'da 138 asker, 40 çevik kuvvet polisi ve gardiyan tarafından Diyarbakır Cezaevi'nde bulunan tutuklu ve hükümlülere karşı bir saldırı düzenlendi.
33 mahpus, ziyaretçileri ile görüşmek için bekletildikleri koridorda asker, polisi ve gardiyanlarca cop, demir çubuk, çivili sopa ve kalaslarla dövüldüler. Saatlerce süren bu eylem bir katliama dönüştü ve 10 mahpus hayatını kaybederken, 23 mahpus ağır şekilde yaralandı.
Yaralanan ve ölenlerin yakınları, iç hukuk sürecinin sonuçlanmasını beklemeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu.
AİHM, kamu görevlilerinin ölüm ve hayati tehlike oluşturacak şekilde yaralama sonucu doğuran eylemlerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkını ihlal ettiğine, diğer yaralanmaların ise Sözleşme'nin 3. maddesinde sayılan işkence yasağını ihlal ettiğine karar verdi. Türkiye tazminat ödemeye mahkum oldu.
AİHM bu davada, Türkiye'nin yaşam hakkını ve işkence yasağını ihlal ettiğine dair verdiği mahkûmiyet kararını olayın üzerinden 13 yıl geçmiş olması; yargılamanın, savcılık ve mahkemenin yeterli özeni göstermemesi nedeniyle uzamış olması; öldürme eylemi nedeniyle dosyanın zamanaşımına uğrama riskinin bulunduğu ve yaralama suçu kapsamında yargılanan yedi gardiyan hakkındaki davanın ise zamanaşımı nedeniyle düşmüş olduğu gerekçelerine dayandırdı.
90'lı yıllar zamanaşımına mı uğrayacak?
90'lı yılların başlarında devletin "terörle mücadele" adı altında yaygın olarak olağanüstü hal uygulamalarına ve "özel harekat/harp" tekniklerine başvurması sonucu başta faili meçhul cinayetler, zorla kaybetmeler ve işkence olmak üzere ağır insan hakları ihlallerinde büyük bir artış ve yoğunluk yaşandı.
İhlallerdeki bu artış Meclis Araştırma Komisyonu Raporlarına, AİHM kararlarına da yansıdı. Eski Türk Ceza Kanunu'nda zamanaşımı süresinin 20 yıl olması nedeniyle 1991 ve sonraki yıllarda gerçekleşen özellikle yargısız infaz, zorla kaybetme gibi yaşam hakkı ihlali vakaları 2011 yılı ve devamındaki yıllarda zamanaşımına uğrama riski ile karşı karşıya.
Ağır insan hakkı ihlallerinin bir daha asla yaşanmaması, adaletin ve barışın tesis edilmesi için,
* İşkence, kötü muamele, kamu görevlilerince gerçekleştirilen "öldürme" ve "kaybetme" suçlarında cezasızlığı besleyen zamanaşımı kaldırılmalı.
* Ceza, disiplin soruşturması ve yargılamaları ile tazminat taleplerine ilişkin süreçlere yönelik gerekli yasal düzenlemeler bir bütün olarak gerçekleştirilmeli.
* Bu suçlarda zamanaşımı kaldırılsa bile etkin soruşturma yükümlülükleri yerine getirilmeli, soruşturma ve yargılamaları hızlandırıcı tedbirler alınmalı. (AS)