Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak, faillerin yargılanmasını talep etmek için her hafta Galatasaray Meydanı’nda buluşan Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerinin 1070’incisini yine Galatasaray Meydanı’nda yaptı.
Karanfiller ve gözaltında kaybedilen yakınlarının fotoğraflarıyla meydanda toplanan Cumartesi Anneleri, bu hafta 1993’te gözaltında kaybedilen Abdülmecit Baskın’ı gündeme taşıdı.
"Zamanaşımı uygulamasını kaldırın"

Cumartesi Annesi/İnsanı ve insan hakları savunucusu Maside Ocak’ın okuduğu açıklamada, toplumun adalet duygusunun korunması gerektiğine vurgu yapıldı:
"1070.haftamızda yine katılımcı sınırlamasıyla bizi Galatasaray Meydanı’ndan ayıran polis bariyerlerinin önünde kamuoyuna sesleniyoruz.
Zamanaşımı, hukuk sistemlerinde bireylerin süresiz bir belirsizlik içinde kalmaması amacıyla geliştirilmiş bir kurumdur. Ancak Türkiye’de gözaltında kaybedilmeler gibi toplumsal vicdanda derin yaralar açan suçlar söz konusu olduğunda, zamanaşımı, adaletin gerçekleşmesini engelleyen bir unsur hâline dönüşmektedir. Özellikle devlet görevlilerinin işlediği suçlarda zamanaşımı, sorumluluğun üstünü örten bir kalkan işlevi görmektedir."
Adaletin sağlanması, yalnızca bugünün ihtiyaçlarıyla değil; geçmişte yaşanan suçların da doğru biçimde yargılanmasıyla mümkündür. Bu nedenle gözaltında kaybedilmelerde zamanaşımı uygulamasının kaldırılması, hem kayıp yakınlarının hem de toplumun adalet duygusunun korunması açısından zorunludur.”
Abdülmecit baskın’e ne oldu?
Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın bu haftaki açıklaması şöyle:
Bu hafta, Galatasaray ve Yüksekova’da zamanaşımı nedeniyle cezasız bırakılan Abdülmecit Baskın dosyasında adalet talebimizi yineliyoruz.
41 yaşında, üç çocuk babası olan Abdülmecit Baskın, Ankara Altındağ Nüfus Müdürü idi. 30 Eylül 1993 tarihinde makamından çıktıktan sonra özel harekât polisleri tarafından gözaltına alındı. Gözaltına alındığı inkâr edilen Baskın’ın cansız bedeni, 3 Ekim 1993 tarihinde sorgulandıktan sonra ateşli silahla öldürülmüş, elleri arkadan bağlı şekilde Gölbaşı mevkiinde bir çiftçi tarafından bulundu.
Ailenin başvurusu üzerine başlatılan soruşturma etkin bir biçimde yürütülmedi, dosya uzun süre sürüncemede bırakıldı. Ancak olaydan 18 yıl sonra, 26 Mart 2011 tarihinde özel harekât polisi Ayhan Çarkın, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği ifadede; 1993 yılında Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin’in emriyle Abdülmecit Baskın’ı gözaltına aldıklarını ve Baskın’ın özel harekât polisleri Ziya Bandırmalıoğlu ile Ayhan Akça tarafından öldürüldüğünü detaylı biçimde açıkladı.
Çarkın’ın basına da yansıyan itiraflarının ardından, Baskın dosyası ile birlikte Çarkın’ın beyanlarında adı geçen gözaltında kaybedilen veya infaz edilen 18 kişiye ilişkin yeni bir soruşturma başlatıldı.
Bu soruşturma sonucunda, 2014 yılında Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde; Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in de aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı örgütün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçundan dava açıldı.
Çarkın’ın emniyet, savcılık ve mahkeme huzurunda verdiği beyanların, olay yeri tarifleriyle örtüştüğü kayıt altına alındı. Mahkemede dönemin üst düzey kamu görevlileri, bu öldürmelerin devletin bilgisi dâhilinde gerçekleştiğini ifade ederek ayrıntılı açıklamalarda bulundu. Ayrıca, suçların kimler tarafından, hangi talimatlar doğrultusunda ve nasıl işlendiği mahkeme kayıtlarına geçti. Buna rağmen, kamuoyunda “Ankara JİTEM Davası” olarak bilinen dava, 13 Aralık 2019 tarihinde tüm sanıkların beraatıyla sonuçlandı.
Yerel mahkemenin kararına karşı aileler istinaf başvurusunda bulundu. 5 Nisan 2021 tarihinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, beraat kararını bozarak dosyayı Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Ancak yeniden görülen davada, 26 Mayıs 2023 tarihindeki duruşmada, istinafın bozma kararına rağmen sanıklar bir kez daha beraat ettirildi. On yıllık yargılama sürecinde 41 hâkimin ve 8 savcının değiştiği dava, zamanaşımıyla sonuçlandırıldı. Tam 32 yıldır adli makamlar, Abdülmecit Baskın dosyasında adalet sağlama görevini yerine getirmedi.
Kaç yıl geçerse geçsin; Abdülmecit Baskın için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten ve devletin hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.
(EMK)







