668 Sayılı KHK ile kapatılan "Zaman Gazetesi"nin eski yazarları Şahin Alpay, Ali Bulaç, Mümtazer Türköne, Ahmet T. Alkan, Nuriye Akman ve Mustafa Ünal ve aralarında bulunduğu 21'i tutuklu 30 medya çalışanının "darbe girişimi" ve "FETÖ/PDY üyeliği" suçlamasıya yargılandığı dava bugün başlıyor.
Silivri Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki adliye binasında, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada;
* Ahmet Metin Sekizkardeş, Ahmet Turan Alkan, Alaattin Güner, Ali Bulaç, Cuma Kaya, Faruk Akkan, Hakan Taşdelen, Hüseyin Belli, Hüseyin Turan, İbrahim Karayeğen, İsmail Küçük, Mehmet Özdemir, Murat Avcıoğlu, Mustafa Ünal, Mümtazer Türköne, Onur Kutlu, Sedat Yetişkin, Şahin Alpay, Şeref Yılmaz, Yüksel Durgut, Zafer Özsoy tutuklu olarak,
* Ahmet İrem, Ali Hüseyinçelebi, Süleyman Sargın, Osman Nuri Arslan, Osman Nuri Öztürk, Lale Kemal (Lalezar Sarıibrahimoğlu), Nuriye Ural, Orhan Kemal Cengiz, İhsan Duran Dağı tutuksuz olarak yargılanıyor.
Suçlamalar
30 sanık, Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme (TCK 309/1), Türkiye Büyük Millet Meclisini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme (TCK 311/1), Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme (TCK 312/1), Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma (TCK 314/2) ile suçlanıyor ve bu maddelere ek olarak haklarında Terörle Mücadele Kanunu'nun 5, Türk Ceza Kanunu'nun 53,54,58 ve 63. maddelerince işlem yapılması isteniyor.
Bu her bir sanık için üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 15 yıl hapis istemi anlamına geliyor.
Ne olmuştu?
15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından Fethullah Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen medya kuruluşlarına yönelik operasyonlar başlamış, onlarca gazeteci ve medya çalışanı gözaltına alınmıştı.
Sanıklardan Osman Nuri Öztürk, Süleyman Sargın, Şeref Yılmaz, Ahmet Metin Sekizkardeş, Alaattin Güner, Faruk Akkan, Mümtazer Türköne, Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan, Lale Kemal, Ali Bulaç, Sedat Yetişkin, Murat Avcıoğlu, Yüksel Durgut, Zafer Özsoy, Cuma Kaya, Hakan Taşdelen, Osman Nuri Arslan ve Nuriye Ural 27 Temmuz 2016'daki ilk gözaltı dalgasında gözaltına alınmıştı.
Sanıklar 4 Ağustos'tan itibaren çeşitli tarihlerde tutuklandılar.
İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı İsmet Bozkurt tarafından hazırlanan iddianame 64 sayfadan oluştu.
* İddianamede suç tarihi ve yeri “2016 öncesi, İstanbul” olarak belirtildi.
* “Fethullahçı Terör Örgütü – Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)” olarak adlandırılan Fethullah Gülen Cemaati'nin tarihsel gelişimi, amaç ve hedefleri anlatıldı.
* Şüphelileri medya çalışanı, gazeteci ve yazarlar olan iddianamede şu ifadeler yer aldı:
“2013 yılından önce izlediği strateji gereği Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve hükümetine; kişi, kuruluş ve kurumlara karşı gizli ve derinden bir mücadele yürüten FETÖ-PDY medyası, 2013 yılından itibaren FETÖ-PDY’nin eylemleri ile eşzamanlı olarak Türkiye Cumhuriyeti devletine ve hükümetine; kişi, kuruluş ve kurumlara karşı açıktan saldırıya geçmiş, basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak devlet sırlarını ifşa etmiş, örgüt ideolojileri ve amaçları doğrultusunda algı oluşturmuş, meşru hükümetleri çalışamaz hale getirmeyi hedeflemiş, Türkiye’yi uluslararası arenada suçlu göstererek zor duruma düşürmek istemiş, kişi, kurum ve kuruluşların haklarını ihlal niteliğinde ifadeler kullanmaya; ulusal güvenliği tehdit edebilecek, toplum huzurunu ve asayişi bozabilecek beyanlarda bulunmaya başlamıştır.”
“Sızıntı'nın sloganı kulağa hoş geliyordu”
* Örgütün medyaya ilk olarak, siyasi ve iktisadi sıkıntıların baş gösterdiği 1979 yılında "Sızıntı Dergisi"yle giriş yaptığı, ilk kapak fotoğrafının ise ağlayan çocuk fotoğrafı olduğu belirtilerek şu ifadelere yer verildi:
“Ülkede siyasi, iktisadi ve sosyal sıkıntıların yaşandığı bu dönemde meşhur ağlayan çocuk fotoğrafının yer aldığı kapakla ilk sayısını yayımlayan Sızıntı; 'eğitim, bilim, iman, sevgi, barış ve hoşgörü sayesinde ülke sorunlarının çözüleceğini' ifade ediyordu. Kulağa gayet hoş ve mantıklı gelen bu söylem, bundan böyle Fethullah Gülen tarafından örgütlenen FETÖ-PDY’nin gizli ajandasındaki faaliyetlerini gizleyen bir paravan olarak kullanılacaktı.”
* Muhtelif gazete, dergi, tv, radyo ve internet sitelerinin medya alanındaki örgütlenmede işlevsel bir rol oynadığı iddia edildi.
Zaman "amiral gemi"
* Zaman gazetesi için 1987'de “tamamen FETÖ-PDY'nin kontrolüne geçtiği” belirtilerek gazete için “örgütün medyadaki amiral gemisi" dendi.
* Savcı, gazetenin ilk dönemlerine atıfla “Zaman gazetesinin halktan toplanan ve 'himmet' adı verilen kayıt dışı bağışlarla ayakta kalabildiğini hem örgüt lideri Gülen hem de Zaman Gazetesi'nin kurucu, yönetici ve yazarları çeşitli vesilelerle alenen ifade ve itiraf etmekten çekinmemişlerdir” ifadelerini kullandı.
"Devlet adamları ile temaslar"
* Savcı Bozkurt “FETÖ-PDY’nin medya alanındaki bu atılımlarının temelinde Gülen’in 1990'lı yıllarda Türkiye’de ve dünyada üst düzey devlet adamları, muhtelif din ve inanç temsilcileri ve istihbarat servisi sorumluları ile kurduğu temasların etkili olduğu kuşku götürmez bir hakikattir” değerlendirmesinde bulundu.
* “12 Eylül 1980 askeri darbesini destekleyen Gülen ve FETÖ-PDY medyası 28 Şubat 1997 postmodern darbesine de aynı şekilde destek vermiştir” denen iddianamede, savcı Bozkurt, Gülen'in Amerikan gizli servisi CIA Başkanlığına getirilen Morton Abromowitz ile dostluk kurduğunu, Abraham Foxman ve Papa II. John Paul ile görüşmeler yaptığını ekleyerek “Örgüt medyasında gerek kamuoyunda gerek Türkiye kamuoyunda gerek uluslararası kamuoyunda ünlü (futbolcu, artist vs.) şahıslarla yapılan temaslar yoğun olarak işlenmiş propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır” iddiası yer aldı.
"28 Şubat'ı destekledi"
* İddianamede “28 Şubat sürecinde Zaman gazetesi, bağlı olduğu örgütün lideri Gülen’in düşünceleri doğrultusunda bir yayın politikası takip etti” dendi. O dönem Gülen hakkında hiçbir dava açılmadığı örgütün basın yayın organlarının faaliyetlerine de dokunulmadığının belirtildiği iddianamede ABD'ye gidişinin ardından Nuh Mete Yüksel'in, Gülen hakkında dava açtığı ancak, daha sonra bu dosyanın askıya alındığı belirtildi.
“FETÖ-PDY” ve AKP ilişkisi iddianame
* İddianamede AKP ile ilişkiler konusunda şu ifadeler kullanıldı:
"2002 Genel seçimleri öncesinde herhangi bir siyasi partiye açık destek vermeyen FETÖ'nün yayın organları, seçimler sonucunda iktidara gelen Ak Parti hükümetleri ile ilk dönemlerde açıktan karşı kaşıya gelmekten kaçındılar. Ne var ki; Ak Parti hükümetinin, FETÖ-PDY'nin gizli faaliyetlerini öğrenerek bu faaliyetlere son verebilmek maksadıyla harekete geçmesi üzerine örgüt medyası basın özgürlüğü ile çizilen sınırları çiğneyerek açıktan hükümete yönelik saldırılara başladı."
* Savcı Bozkurt, “asıl tehdit yollu göndermelerin” ise hükümetin, dershaneleri kapatma düşüncesini hayata geçirmesiyle arttığını iddia etti, bu tarihten sonra Zaman Gazatesi'nin hükümet aleyhine yalan haberler üretmeye başladığı belirtti.
Sayfa düzeninden tabana "mesaj" iddiası
* İddianamede Zaman gazetesinin eski genel müdürü Nurettin Veren ile eski yazarı Hüseyin Gülerce'nin ifadelerine dayandırılarak gazetenin sayfa düzeninden işlenecek konulara kadar, Fetullah Gülen'in talimatıyla yapıldığı, buradan örgüt mensuplarına mesajlar ilettiği iddia edildi.
17-25 Aralık
* 17-25 Aralık operasyonlarının ilk işaretini, Mehmet Baransu'nun twitterdan Mehmet Baransu'nun 15 Nisan 2013'te, "İran'dan para nasıl çıkar bir sanatçının eşi Rize'ye altınları gönderir…" şeklinde bir tweeti ile verildiği iddia edilerek "Şifreli ve imalı bir şekilde 17/25 Aralık operasyonlarında kaçak altın iddiasıyla hedef haline getirilecek olan sanatçı Ebru Gündeş'in eşi Reza Zarrab'ı işaret ediyordu" dendi.
* Operasyonun ardından da Zaman'ın "Ayakkabı kutularında 4.5 milyon dolar, evde yedi çelik kasa", "Rüşvet ve örgütten tutuklandılar" manşetleri attığını belirten savcı Bozkurt, Zaman'ın 1 Aralık - 15 Eylül tarihleri arasında yapılan haberlerin atılan manşetlerin neredeyse tamamında hükümet aleyhine yazılar yazılması ise “karalama kampanyası” olarak nitelendirildi.
* İddianamede, "Şike Operasyonu"nda görevli üst rütbeli emniyet görevlileri Mutlu Ekizoğlu, Nazmi Ardıç ve diğer şüphelilerin kullanmış olduğu telefon hatları ile Zaman gazetesinin bünyesinde bulunduğu Feza Gazetecilik A.Ş. ye ait telefonlar arasında sık görüşmeler olduğu tespiti yapılarak, "Buradan örgütün emniyet içindeki mensupları ile basın içerisindeki mensuplarının birlikte aynı amaca yönelik hareket ettikleri kanaati oluşmuştur" denildi.
Afişten darbe mesajı iddiası
* İddianamede örgütün ilk darbe mesajını Zaman gazetesinin 2013 yılı Kasım ayında "Kardeşlik Zamanı" başlıklı sloganıyla bir reklam afişi hazırlatarak tabanına verdiği; afişte bir vatandaş ile bir polisin Zaman Gazetesi'ni birlikte tuttuğu; polisin tuttuğu kısımda, "Ne Gerek Var Kavgaya?" yazısının yer aldığı vatandaşın tuttuğu kısımda ise, "Bir İhtimal Daha Var" yazdığı; bu ifade ile darbe ihtimalinin tabana iletildiği iddia edildi.
* Zaman'ın “bazı emniyet mensuplarını, iş adamlarını baskı yoluyla abone ettiği, kurumlara, apartmanlara gazete bırakarak Türkiye'nin en çok tiraj elde eden gazetesi olduğunu ileri sürdüğünü” iddia edildi.
İddianamede şüpheli olarak bulunan medya çalışanları içinse şu ifadeler yer aldı: Sedat Yetişkin, Hüseyin Turan, Ahmet Metin Sekizkardeş, Alaattin Güner, Cuma Kaya, Mehmet Özdemı̇r, Faruk Akkan, Murat Avcıoğlu, Yüksel Durgut, Zafer Özsoy, Şeref Yılmaz, Hakan Taşdelen, Hüseyin Belli, Onur Kutlu, İsmail Küçük, Ali Hüseyin Çelebi, Ahmet İrem, Süleyman Sargın, Osman Nuri Öztürk, Osman Nuri Arslan için: |
(EA)