Ankara Üniversitesi İleşitim Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencileri, son yedi yılda erkek şiddeti nedeniyle hayatını yitiren kadınların yüzde 1400 oranında artmasını ve hem adaletin hem de medyanın bu şiddeti haklı göstermesini bir sergiyle anlatıyorlar. Sergi 10 Haziran'a kadar görülebilir.
Bir dehşet mekânı olarak "Ev"
3 Haziran'da açılışı yapılan "Yüzde Bin Dört Yüz: Kadın, Şiddet ve Medya" yerleştirme sergisi, kadınların hayatına malolan erkek şiddetinin Türk Ceza Kanunu tarafından "haksız tahrik indirimi" ile meşrulaştırılmasına ve medyanın da kadınların yaşam hakkını yok sayan haberlerle bu ceza indirimini olumlayan, yaşanan dehşeti normalleştiren temsiline odaklanıyor.
Kadınlar için esaretin, korkunun, şiddetin, diri diri gömülmenin mekânı haline dönüşen evi bir dehşet mekânı olarak göstermeyi amaçladıklarını belirten Araştırma Görevlisi Tuğba Taş, "Toplumsal cinsiyet rolleri içine sıkıştırılan ve ev içi mekâna hapsedilen kadınların yalnız evin odalarını bilmesi yeterli görülüyor. Kamusal alana çıkma, bedenine yapışan cinsiyet rollerinden sıyrılma isteğindeki kadınlara ise ölüm hak görülüyor." diyor.
"Zorla ve hızlı kentleşme şiddeti yoğunlaştırdı"
Kadınların uğradıkları şiddete dair editoryal dikkatin ve medyada sorunu sonuçları itibariyle değil de nedenleriyle işlemenin önemine değinen İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Eser Köker ise, kadın cinayetlerinin bir bölge ya da etnisiteyle ilişkilelendirilmemesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Göçlerle birlikte "zorla ve hızlı" bir kentleşmenin gözlendiğini söyleyen Köker, "İnsanlar zorla şehirlere tıkılmasa şiddeti bu kadar yoğunlukta görecek miydik? Kadınlar evin içinde kendini sıkışmış hissediyor. Hiçbir kent hayatı bu kadar şiddetle oluşturulamaz." diyor.
"Bir kadın cinayeti daha"
İletişim Fakültesi'nin bulunduğu Cebeci Yerleşkesi'nde açılan sergi, önce bir oturma odasına yerleştirilmiş video enstalasyonu ile karşılıyor ziyaretçilerini. Açık bulunan televizyon ekranından gelen haber anonslarının her biri "Bugün bir kadın cinayeti daha.." cümlesiyle başlıyor. Serginin en çarpıcı kısmını oluşturan bu enstalasyonda yaşananların normalleştirilmesi ve suçun ayrıntılarının hikayeleştirilerek şiddetin estetize edilmesi vurgulanmak istenmiş.
Kırık cam parçalarıyla döşeli bir yatağın üzerinde asılı duran gelinlikte de aynı tema hakim. "Dinlenmenin, yenilenmenin, sevişmenin mekânı" olması gereken yatak odasının, korkuların yaşandığı bir yer haline gelebildiği duygusu verilmeye çalışılmış.
Kadını öldürmek için bahane çok
Sergideki bir diğer ev içi mekan ise banyo. "Karım ve kızım rüyamda soyunuyordu", "Facebook'a ilişkim var yazmadı", "Tuzluğu uzatmadı", "Boşanmak istemedi", "Geneleve düşmesin diye...", "Kuma olmak istemedi" şeklinde, kadınların her daim erkekleri kışkırttığı "kanıtlayan" bahaneler boydan boya fayanslara ve aynalara yazılmış. Erkeklerin işledikleri suçu savunurken öne sürdükleri bu bahaneler kadınların öldürülmeyi hak etmiş oldukları imasını taşıyor.
10 Haziran'a kadar açık olacak sergi Cebeci Yerleşkesi'ndeki Öğrenci Yemekhanesi Altı'nda 14:00-17:00 saatleri arasında ziyaretçilerini bekliyor. (BBA/ŞA)