"Niye öyle diyelim ki. Biz konuşalım, yazalım ki yasa kalksın. Çiçek'in tavsiyesine uyarsak, yasa kalacak ve başkalarının başı yanacak. En iyisi yazmak ve yasanın ülke gerçekleriyle bağdaşmadığını göstermek!"
Tartışmalı 301. maddeyi ilk başta Avrupa Birliği'nin de benimsediğini söyleyen Adalet Bakanı Çiçek'e göre tek suçlu yazar Orhan Pamuk: "Orhan Pamuk dava konusu sözleriyle ilgili etik davranmadı. Önce 'Bunları söyledim', sonra da 'Söylemedim' dedi. Baştan 'Söylemedim' dese dava hemen düşecekti. 301 işini Türkiye'nin başına açan kişi Orhan Pamuk'tur."
"Çölaşan'dan daha şöhretliyim. 301'e ihtiyacım yok"
Devletin vergi matrahının artırılması yönünde baskı yapmasını eleştirdiği için 301'den dava açılan Mehmet Şah Ayaz'dan, "Baba ve Piç" romanı nedeniyle "Türklüğü aşağılamak" iddiasıyla geçtiğimiz günlerde yargılanıp beraat eden Elif Şafak ile ilgili yazısında bu tür davaları "ünlü olmanın kısa yolu" olarak gören "Hürriyet" gazetesi yazarı Emin Çölaşan'a da bir yanıt var.
Mali Müşavirler Odası İl Başkanlığı ve Mezopotamya Gazeteciler ve Yayıncılar Cemiyeti Başkanlığı yaptığını ifade eden Ayaz, Petrol Üniversitesi Kurma ve Gelişme Vakfı Başkanlığı'nı da yürüttüğünü belirterek, "Ben Emin Çölaşan'dan daha şöhretliyim. Hakkımda bugüne kadar 100'den fazla dava açıldı. 301'e ihtiyacım yok" dedi.
Yazısını sadece devletin halka dayalı olmadığını, halka danışılmadan yasaların çıkarıldığı ve halkın özgürlük özlemine cevap verilmediğini ifade etmek için kaleme aldığını belirten Ayaz, 13 yıllık gazeteci olduğunu ve bölgesinde de yeterince tanındığını söyledi.
Gazeteci Emin Çölaşan, gazetesinin 23 Eylül 2006 tarihli sayısında "ünlü" olmak isteyen okurlarına yol göstermişti:
"Örneğin kendi çapında amatör bir yazarsınız. Ses getirmek, ün kazanmak, isminizi duyurmak istiyorsunuz. O halde ne yapmalısınız? Size hemen bir öneride bulunayım! Bir kitap, roman, yazı vesaire yazıp örneğin Türklüğe hakaret edersiniz. TCK uyarınca hakkınızda dava açılır.
"Bu aşamada isminiz hemen gündeme gelir. Entel ve şeriatçı takımı sizden söz etmeye, sizi savunmaya başlar. Sonra devreye AB girer. Türklüğe hakaret etmenizin "fikir ve ifade özgürlüğü" olduğunu bizim hükümete bildirir.
"Duruşma günü öncesinde yargıya el altından haber gönderilir: 'Kendisini mahkûm ederseniz AB bize çok kızar. Burada ulusal çıkarımız olduğundan AB'yi karşımıza alamayız. Kararınızı ona göre verin.'"
Bu konuda Çölaşan'a benzer bir yaklaşımı da "Hürriyet" gazetesi başyazarı Oktay Ekşi sergilemişti.
Ayaz'ların üç yıl hapisleri isteniyor
Gazetesinin yazı işleri müdürlüğü görevini de yürüten köşe yazarı Mehmet Şah Ayaz, devleti vergi politikalarını eleştirdiği gerekçesiyle gazete sahibi Murat Ayaz ile birlikte Batman 2. Asliye ceza Mahkemesi'nde Ceza Kanunu' nun 301. maddesinden yargılanıyor.
14 Nisan 2006'da "Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılamak" iddiasıyla iki yıl hapis istemiyle dava açılan iki gazeteci, son olarak 22 Eylül'de hakim karşısına çıktılar.
Haklarındaki suçlamaları reddeden iki gazeteciden Mehmet Şah Ayaz'a, gelecek duruşma tarihi olan 24 Kasım'a kadar ek savunma vermesi için süre tanındı.
Yerel gazetenin 20 Şubat 2006 tarihli "Şahname" köşesinde "Kurtlar Vadisinde Vergi Haftası!" başlıklı bir yazı kaleme alan gazeteci, "Bu bölge nüfus başına düşen milli gelirden altyapısı için yeterli payı alıyor mu? Bu bölgeye sürgün, geri kalmış, mahrumiyet bölgesi muamelesi yapan devletin kendisi değil mi? Sürgünlerini, suçlularını,itlerini, çakallarını ve kurtlarını bu bölgeye salmıyor mu?..." şeklindeki sözlere yer vermişti.
İddianamede, ayrıca, gazetecinin devletin bu kadar olumsuzluğu reva gördüğü bir bölgeden vergi toplamaya çalışmasının saflık olduğunu, vatandaşın bu durumda vergi vermeyeceğini, bölgeyi yasa dışı yöntemlerle idare edenlerin bu bölgeden vergi toplamak için silaha ihtiyacı olduğunu yazdığı belirtiliyor.
M. Şah Ayaz: Bölgedeki karanlık işlerin kast ettim
Duruşmada ifade veren Murat Ayaz, atılı suçları kabul etmediğini açıklayarak, eser sahibi olmadığını, Basın Kanunu'na göre de söz konusu yazıdan sorumlu tutulmaması gerektiğini savundu.
Gazetecilerin beraat etmelerini isteyen avukatları M. Sadık Bülbül de, yazıda amacın devletin vergi politikalarını eleştirmek olduğunu, suça gerekçe gösterilen yazıda toplanan vergilerle bölgeye hizmet edilmesi gerektiğinin ifade edildiğini ve hakaret kastı bulunmadığını söyledi.
Gazeteci Mehmet Şah Ayaz da, savunmasında suçlamayı reddederek şunları söyledi:
"Bir gerçeği dile getirdim. Devletin vergi toplamayı kolaylaştıracak tedbirler almadığını bildirdim. Osmanlı zamanından bu yana bölgenin sürgün yeri olduğunu devlet kendisi de kabul ediyor. Bölgeye tayini gelenlere herhangi bir sözüm yok, sürgün gelenleri kast ettim. Basın dünyasında konuşulan derin devlet olarak isimlendirilen benim tam olarak bilmediğim bir dünyaya ait kişilerin bölgedeki karanlık işlerini kast ederek iddianamede okunan cümleleri kurdum."
Görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı ise, Mehmet Şah Ayaz'a ek savunmasını sunması için ek süre verilmesini talep etti. Bu talep mahkemece kabul edildi.
Ayıp, ne Orhan Pamuk'la başladı, ne de 301 ile!
Özellikle 90'lı yıllarda gazetecileri, karikatürleri, yazarları, sendikacılar ve sıradan insanları hapse gönderen 159. madde, yeni TCK ile birlikte 301. madde kılıfıyla aynı çevreleri hedef almayı sürdürüyor.
BİA Medya Gözlem Raporu'na göre yeni TCK'nın yürürlüğe girmesinden sonra 40'ın üzerinde aydın, 301'den veya sanık lehinde değerlendirildiği için 159'dan yargı önüne geçti.
Adalet Bakanı Çiçek, "301 işini Türkiye'nin başına açan kişi Orhan Pamuk'tur" dese de, meselenin 301 ile değil söz konusu 159 ile başladığını insan hakları savunucuları biliyor.
Geçmişte 159'ye dayanak hakimler, yargılananları hapse de gönderirken şu ana kadar yayın şekilde kullanılan 301. maddenin kimseyi "şimdilik" demir parmaklıkların ardına göndermemiş olması geçici bir teselli...
159 ile karikatüristler ve gazeteciler hapse atıldı
Çizdikleri karikatürler nedeniyle çizerler Ertan Aydın 1996'da, Ahmet Erkanlı 1997'de, ve Doğan Güzel 1998'de bu madde gerekçe gösterilerek hapse gönderildiler. "Demokrat Baykan" gazetesi sahibi Erhan Palabıyık ve yazı işleri müdürü Sönmez Palabıyık 2000'de hapse kondu.
Şubat 2002'de, Superonline İnteraktif Bölümler Editörü Coşkun Ak, İnternet ortamında yapılan foruma Türkiye'de insan hakları ihlalleri konusunda gönderilen bir metni forumdan çıkarmadığı için "devlet kurumlarını tahkir ve tezyif" iddiasıyla ve metni kendisi yazmış gibi para cezasına çarptırıldı.
2001'de bu yöndeki uygulamalara şu örnekler verilebilir: "Demokrat İskenderun" gazeteci sahibi Ersen Korkmaz, bir yazı nedeniyle yargılandı ve beraat etti. Çorum "Dost Haber" gazetesi sahibi İsmail Kabakdere ve yazar Mahmut Tunaboylu mahkum oldular.
"Kuzeydoğu Anadolu" gazetesi sahibi Fakir Yılmaz, 10 Ağustos 2001 günlü sayıda çıkan "Şafaklar atarken Karanlıklar Aydınlanır" başlıklı yazıda "devletin askeri kuvvetlerini tahkir ve tezyif" ettiği gerekçesiyle iki yıl hapse mahkum oldu.
"Adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif" iddiasıyla yargılanan "Turkish Daily News" gazetesi yazı işleri müdürü Mine Çevik ve yazar Burak Bekdil Mayıs 2002'de mahkum edildi.
12 Temmuz 2002'de gazeteci-yazar Ahmet Altan ve yazı İşleri Müdürü Murat Tunalı'nın, haftalık "Aktüel" dergisinde yayımlanan aralarından "Andıç" ile ilgili yazısının da bulunduğu dört yazıda "askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif ettikleri" iddiasıyla İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı.
Bu kişilerin dışında "Özgür Gündem" gazetesi Diyarbakır temsilcisi Hasan Özgün, Siirt'te yayımlanan "Mücadele" gazetesi sahibi ve yazı işleri müdürü Cumhur Kılıççıoğlu, Mersin'de yayımlanan "Çınar" gazetesi yazı işleri eski müdürü Güler Yıldız, Antep Nizip ilçesinde yayımlanan "Oluşum" gazetesinin sahibi Ahmet Aksoy da bulunuyor. Bu listeyi uzatmak mümkün....
Bu insanları tanıyor musunuz? 301 onlara ne kadar şöhret getirdi acaba? Nobel ödüllerinin dağıtımına başlandığı şu günlerde Jüri'nn işi ne kadar da zor; acaba Nobel hangisine geliyor? (EÖ)