"Her şeyden önce faillerin ortaya çıkarılması gerek. Bu olay, kim yapmış olursa olsun, karanlıkta kalmamalı."
bianet, Diyarbakır'daki Yurttaş'la, bombalamanın sonuçlarını, DTP'nin PKK'ye yönelik ateşkes çağrısını, olası barış sürecini ve Diyarbakır'daki durumu konuştu.
Bombalamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu saldırı, zamanlama, yer, şiddeti ve sonuçları açısından önemli. Bizim PKK'ye ateşkes çağrımızdan bir gün sonra gerçekleşti.
Saldırı için Diyarbakır seçildi. Diyarbakır'da son 20, 30 yılda bu tür bir olay yaşanmadı. Bu, bizim de taraf olarak yaratmaya çalıştığımız atmosfere, barışa yönelik en şiddetli saldırı bu. Ateşkes çağrımıza sert tepki verilmiş oldu. Bunlar tesadüfi değil.
Sonuçlarına gelince, kim yapmış olursa olsun, her halükarda bir provokasyon bu. Hedefi, gidişatı değiştirmek. Ateşkes çağrımıza verilecek olumlu yanıtla oluşacak ortam, Türkiye'de siyaseti ciddi şekilde değiştirecek özelliklere sahip.
Sahipti demiyorum, sahip diyorum. Çünkü şiddeti, diyalogsuzluğu kesme çabalarının sürmesi gerekiyor. Bu provokasyonu boşa çıkarma şansı var. Herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor.
Saldırının PKK içinde şiddetin sürmesinden yana olanlar tarafından düzenlendiği iddiaları basında yer aldı. Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan, patlamada kullanılan düzeneğin PKK'nin kullandığı düzeneklerle aynı olduğunu açıkladı. Bu iddialar doğruysa, ateşkes çağrısıyla ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Elbette barışta ısrarlı olmaya devam edeceğiz. Bunun siyaseten de doğru olduğuna inanıyoruz.
Biz bu ısrarın bir toplumsal ihtiyaç olduğuna inanıyoruz. Bunu genel başkanımız da söyledi; barış talebi tabandan gelen, hayati bir talep. Biz bunu birey olarak, parti olarak talep etmesek de talep edilecek.
Aslında bu saldırının kendisi, bu ihtiyacı artırmış, iyice görünür hale getirmiştir.
Bu olayın barış adımlarını engellemeye yönelik bir provokasyon olduğunun bir kanıtı da şudur. Biz PKK'ye ateşkes çağrısı yaparken, aydınlardan, siyasi partilerden, sivil toplum örgütlerinden gelecek tepkileri de dikkate alarak, çalışmamızı derinleştirmeyi hedefliyorduk.
Bugün meydana gelen acıyı paylaşmak adına yaptığımız sınırlı çalışmalar yerine, parlamentoda, işçi-işveren düzeyinde ne yapacağımıza bakacaktık. Bütün sosyal çevreleri bu sürece katmayı planlıyorduk. Yani bugün, çabaları yaygınlaştırmak için uğraşıyor olacaktık. Sadece biz değil, kamuoyu, medya da yoğunlaşma içinde olacaktı.
Ama şimdi elimizdeki çok sınırlı bilgilerle kriminal, siyasal sonuçlar çıkarmakla uğraşıyoruz. "Barışı nasıl gerçekleştirebiliriz"e yoğunlaşacakken, şimdi "saldırıyı kim yaptı, neden yaptı"yı konuşuyoruz.
Provokasyon diye nitelemek bu yüzden doğru; çünkü gündemi değiştirdi.
Hiç şüphesiz, bu saldırı kimden gelmiş olursa olsun, bizim çabamız ortak geleceğimize, barış a yöneliktir. Barıştaki ısrarımızı sürdüreceğiz.
Çünkü Ortadoğu'daki kanlı tabloya da bakınca, bu sürecin ciddi ihtiyaç olduğu iyice netleşiyor. Barış süreci, Ortadoğu'nun geleceğini de etkileyecek bir süreçtir. Türkiye çatışmalı ortamdan kendini arındırmazsa, Ortadoğu'daki oynak dengelerle batağa sürüklenebilir.
Olayla ilgili bilgileri ancak basından değerlendirme şansımız var. Ama, saldırıyı Türk İntikam Tugayı'nın (TİT) üstlenmesi, polis raporlarıyla da örtüşen fotoğrafları yayınlaması, adresi ortaya koymuştur.
Biz savcı değiliz. Elimizde bilgi de yok. Ama o resimler, açıklamalar birbiriyle örtüşüyor.
Halkın inancına, sağduyusuna da önem vermek gerek. Dün 8 canın kaybolduğu köyde, Silvan'da taziye ziyaretindeydik. Ölen çocukların babası, dedesi, bütün köy halkı; çok ciddi bir merasime hazırlanmış gibiydiler.
Öylesine bir karşılama, uğurlama, acı paylaşımıydı ki... Onların saldırının kaynağıyla ilgili şüphesi yok. Bunu TİT gibi karanlık güçlerin yaptığından tereddütleri yok. Bunu da yabana atmamak gerek.
PKK ateşkes çağrınıza ne yanıt verdi?
Henüz bir yanıt almadık. Bekliyoruz. Olumlu yanıt alacağımıza dair kanaatimiz çok güçlü. Zamanı, süresi konusunda bir şey diyemeyiz ama, bu ihtiyacı gözlüyoruz. Çağrımızın önemseneceğini umuyoruz. Sorunlarımızı ancak barış içinde çözebileceğimize inanıyoruz.
İşin doğrusu, ateşkes çağrısını yaparken, bu süreçte provokasyonların olabileceğini hep konuşuyorduk.
Saldırıdan sonra Diyarbakır ne durumda?
Umutsuzluk, kızgınlık yayılıyor. Bütün çabalarımıza rağmen, sosyal patlama boyutu sürekli olarak büyüyen bir tehlike, bir tepki olarak şekilleniyor.
Buna işsizliği, ekonomik yoksullukları, gelecekten umudunu kesmiş insan sayısının artmasını eklerseniz, tehlikeyi tahmin edebilirsiniz. Bu saldırı da bu işin tuzu biberi oldu.
Sözünü ettiğiniz barışa doğru kim ne yapmalı?
Her şeyden önce faillerin ortaya çıkarılması gerek. Bu patlama, bazı yönleri itibarıyla düzenleyen açısından kaza da olabilir, çok profesyonelce de olabilir. Ama önce failler yargı önüne çıkarılmalı. Bu toplumdaki adalet duygusunu tatmin etmek için de önemli.
Bu olay, kim yapmış olursa olsun, karanlıkta kalmamalı.
Ayrıca, hükümetin, devletin, partimizin gösterdiği kararlılığı göstererek, barış çağrımızı doğru değerlendirmesini, muhtemel bir ateşkes halinde, zamanı öncekiler gibi boşa geçirmeyecek bir çaba içinde olmasını diliyoruz.
Artık zamanı, olanakları heba etme hakkımız olmadığına inanıyorum. Hepimiz bu gemideyiz. Daha iyi yol olması, yara almaması için, partiler, hükümet ve devletin ilgili organları başta olmak üzere,. azami dikkat gerek.
Sivil toplumun bu konudaki duyarlılığı zaten aşikar.
ABD'nin ve Türkiye'nin PKK'yle ilgili koordinatör atamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şöyle düşünüyorum. 80 yıl boyunca izlenen politikalar izlenmiş olmasa, böyle bir kurumlaşmaya ihtiyaç olmayacaktı. Burada yeni bir unsur var. Yeniliği, satır araları okunduğunda, bunun masada konuşulacak noktada olduğunu, sorun olarak uluslararasılaştığını gösteriyor.
Uluslararası düzlemde sorunun masaya yatırılması gerektiği anlaşılıyor, devletin izlediği geleneksel politikaların aşıldığını gösteriyor. Zannedildiği gibi "hedef listesi verelim, sorunu bizim yerine ABD ya da NATO çözsün" gibi naif düşünülmüyor.
Konu, ABD dış politikasının gündemine daha yoğun olarak girmiş demektir. Türkiye'de yaşayan Kürtlerin barış içinde, Türkiye'nin birer yurttaşı olarak yaşamını idame ettirmesi, sadece Türkiye için değil, Ortadoğu, Avrupa Birliği ve ABD için de önemli. (TK/EK)