Yurttaş Girişimi ve Barış Bloku, referandumda oylanacak anayasa değişikliği teklifiyle ilgili bir basın toplantısı düzenledi.
Point Hotel’de yapılan toplantıda Eski ANAP Genel Başkanı Nesrin Nas’ın kolaylaştırıcılığında eski Cumhurbaşkanı Vekili ve eski Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk, AKP kurucularından eski milletvekili, Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen, eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıcı, eski CHP eski milletvekili Rıza Türmen ve Barış Bloku’ndan Prof. Dr. Ayşe Erzan söz aldı.
Yalçınbayır: Partizanlık her şeyin önüne geçecek
Ertuğrul Yalçınbayır: 24. dönemde Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda önemli bir seviyeye gelindi. 60 maddede tam uzlaşma, 39 maddede büyük yakınlaşma sağlandı. Kim dinamitledi? O zamana kadar konuşulmayan başkanlık sistemi geldi. Oysa komisyon usul ve esasları belirlemişti. Böyle bir öneri getirilmesi tepki çekti. O komisyon kalktı. Bir arzu, bir hırs, aklın önüne geçti. Oysa AKP aklın ürünü olarak kurulmuştu.
Anayasa hepimizi bağlıyor, üstün temel hukuk kurallarıdır. Egemenlik kavramı yanlış zemine oturtuldu. Devredilemez kuvvetler ayrılığı tehlikeye giriyor. Kanun önünde eşitlik değil, partizanlık her şeyin önüne geçiyor, partili olmak, il başkanlarının direktifleri her şeyin önüne geçecek. Çünkü devletin başı artık partili. Bu anayasanın bağlayıcılığı, üstünlüğü yerine, bir kişinin, bir partinin, bir zümrenin egemenliği kabul edilecek.
Sosyal, ekonomik ve siyasal hakların ortadan kaldırıldığı bir ortamda, düşünce özgürlüğünün olmadığı bir ortamda, bu halde OHAL’de bir anayasa yapılır mı? Özgürlükçü anayasa özgür zamanda yapılacak. Kim yapacak? Meclisle. Ama kiminle yapacak? Bizimle. Sadece inen, kalkan parmaklarla değil. Talimatlarla değil. 650 katrilyon bütçe, meclise ait olan bir hak, bu hakkı bir tek kişiye vereceksiniz. Denetlenemez bir anlayış geliyor.
Türmen: Üç erkin tek elde toplanması diktatörlüktür
Rıza Türmen: Ben bu anayasaya hayır diyeceğim. Niye? Üç nedenle. Bir, yapılan anaysa değişikliğinin demokratik meşruiyet eksikliği var. İkincisi bütün gücün tek bir merkezde toplanmasını sağlayacak ve demokrasiden uzaklaşılacak. Üçüncüsü bu değişiklikler kabul edilirse Türk toplumu daha fazla kutuplaşacak ve gerginleşecek. Anayasa değişikliklerinin yapılması için içerik kadar yöntemin de de demokratik olması lazım. Geniş kapsamlı danışma, konuşma sürecinin ürünü olması gerek. Böyle yapılırsa hem içselleştirilir hem de toplumsal uzlaşıyı sağlar. Hele ki Türkiye gibi kutuplaşmış bir toplumda böyle bir uzlaşıya ihtiyaç daha da fazla. Oysa bir siyasi parti, dört duvar arasında değişikliği hazırladı, konuşulmadı, danışılmadı, mecliste itiş kakışla geçirildi. Gizli oy ihlali yapıldı.
Bu sürece baktığımızda OHAL koşullarında gidiyoruz. Ağır bir baskı var toplum üzerinde, düşünce toplantı özgürlüğü yasaklanmış. Temel hak ve özgürlükler son derece sınırlandırılmış. Bilgi alma hakkından yoksunuz. Vekil, akademisyen ve gazeteciler cezaevinde. HDP’nin vekilleri tutuklu, belediyelerine el kondu, kayyumlar atandı. Murad edilen şey aslında Türkiye’nin üçüncü büyük partisi HDP’nin bu süreçte varolmaması. Bu da demokratik meşruiyet sorunu yaratıyor.
Bütün güç tek elde toplanacak. Bütün üst yargı cumhurbaşkanına bağlı hale gelecek. Cumhurbaşkanının hem siyasi parti üyesi, hem devlet başkanı olması büyük problem. Anayasa 104. Maddesi, cumhurbaşkanına partiler üstü hakem görevi veriyor. Ama nasıl olacak? Cumhurbaşkanı meclisteki çoğunluğunu da kontrol edecek. Üç erkin de bir elde toplanmasının adı demokrasi değildir. Bunun adı diktatörlüktür. Ya da mutlak monarşi. Başkanın hakem rolünü oynayamaması kutuplaşmayı büsbütün arttıracak.
Öymen: OHAL'de seçim yapılamaz
Altan Öymen: Olağanüstü halde seçime gidilir mi? İdare amiri isterse seçim sandığına gitmek isteyeni yasaklayabilir. Birçok kişinin tutuklu olduğu ihraç edildiği böyle bir ortamda ilk kez Türkiye’de referanduma gidilecek. Türkiye’de böyle bir durum hiç olmadı. OHAL’de seçim yapılamaz. Şu anda mesela idareciler evet diyor, ama hayır diyenler çıkamıyor. Hiçbir hukukçu anayasa değişikliğine eleştiri getirmedi. Bu en güç zamanlarda ses çıkmadı. Onları suçlamadan önce duruma sebebiyet veren iktidarın sorumluluğunu hatırlatmak gerek.
Erzan: Sandık güvenliği nasıl sağlanacak?
Ayşe Erzan: Müzakere ve mutabakat araçları olmadan modern toplumu düşünmek mümkün değil. İçine tıkıldığımız OHAL hali ve bundan sonra da bize vaadedilen yönetilme biçimi bu uzlaşma olanaklarını hepten yok etme eğilimi gösteriyor. Meclisin dahi bir uzlaşma, oylaşım, mutabakat ve müzakere ortamı olarak ortadan kaldırılması söz konusu. Tek bir kişinin iki dudağı arasında cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yönetilmemiz gibi bir tehdit söz konusu.
Bu endişelerle ülkede şiddet dozu çok yükseldi. Her gün büyüyen bir savaş faturası sırtımıza yükleniyor. Bu anayasaya OHAL koşullarını sürdürmeye yönelik bir savaş anayasası da diyebiliriz. Mesela Van, Diyarbakır, Şırnak gibi yerle bir edilen yerlerde insanlar nasıl referanduma gidecek? Sandık güvenliği nasıl sağlanacak? Genel olarak Türkiye’de nasıl sağlanacak? YSK “sandık görevlileri sadece partililerden oluşacak” dedi. Daha önceki seçimlerde Oy ve Ötesi vardı, artık çalışamayacak. İktidarın tüm olanaklarıyla propaganda yaptığı ortamda, Türkiye seçmeninin daha eşit, ortak, adil bir yaşamı kurma iradesinin kazanacağına inanmak istiyorum.
Cindoruk: Bu değişliği AYM incelemeli
Hüsamettin Cindoruk: Siyasal iktidarın varmak istediği hedeflere çok uygun bir anayasa değişikliği bu. Daha önce biz uzlaşarak anayasa yapmayı denedik, başarıya da ulaştık. 1987’de Kenan Evren, Turgut Özal ve Rahşan Ecevit siyasi yasaklıların dönmesi için uzlaşarak referandumda uzlaştı ve kabul edildi. Referandum siyasi bir kumardır. Sonucun ne olacağını öğrenmek çok zordur. Bu iktidar partisinin dayattığı anayasa değişikliği anayasa mahkemesinin (AYM) denetimine tabi. Birçok kişi “AYM sadece şekil yönünden inceleyebilir” diyor. Ancak bence usul yönünden de AYM’ye tabi olmalı. Bu anlamda AYM’yi büyük bir sınav bekliyor. (NV)
Fotoğraf: Şimal Parlak