Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 24. duruşma periyodunun 1. oturumu dün Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Yüksekdağ: Kural tanımıyorsunuz
Duruşmaya Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunun siyasetçilerin bir kısmı katıldı, farklı cezaevinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.
Duruşmada Selahattin Demirtaş’ın ardından söz alan HDP’nin önceki Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, heyetin ve mahkemenin “freni patlamış kamyon” gibi süreci yürüttüğüne, kural ve kaide tanımadığını belirterek, şunları söyledi:
“Artık mış gibi davranma zorunluluğu da hissetmiyorsunuz. Bunu deprem sürecinde yaşadık. Bundan 2 ay önce yer yerinden oynadı ve yaşam zehir oldu. Deprem bölgesinde yaşayanlar için hayat bir cehenneme dönüştü ve bu şartalar hala ortadan kalkmış değil. Biz daha ikinci gün o şokun etkisini üzerimizden atamamışken, sabah bir çağrı geldi: ‘Ankara 22’nci Ağır Ceza seni duruşmaya çağırıyor’ dediler. Artık öfkenin bile kifayetsiz kaldığı anlar vardı. O anda size öfkelenme duygumu yitirdiğimi fark ettim. Şu karşımızdaki hasımlarımız değil, bizi düşman olarak görenler artık bizim düşmanımız bile değil, sizler artık bizim düşmanımız bile değilsiniz.”
“Saraydakiler sizden karar istiyor”
On binlerce kişinin yaşamını yitirdiği depreme rağmen duruşma takviminin sürdürüldüğünü dile getiren Yüksekdağ, “Çünkü saraydakiler sizden karar istiyor. İnsanlar can çekişirken, mahkemeler ve savcılar bizim için çalıştı. Devlet depremde yok ama kumpas davasında bağımsız yargıyı bize bir silah olarak doğrultmak için var. Siz seçim propaganda merkezisiniz. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olarak karşısındaki rakibi devre dışı bırakmak için bu karara ihtiyacı var. Bu kararı kullanarak siyaset yapıyor. Bu kadar hayati bir dönüm noktasında sizin kararlarınız siyasetin merkezine giriyor. AKP-MHP, bu zamana kadar bizlerin esaretini kullanarak seçim politikası yürüttü. Aşama aşama herkesi düşmanlaştırdıklarında, üzerimizden seçim kampanyası yürüttüklerinde, bizleri hedef tahtasında oturttuklarında kaybederek çıktılar. Savcı beyin açıklayacağı mütalaa iktidarın bitiş fermanı olacaktır. Bu siyasi iktidar ahlaken zaten bitmiştir” dedi.
“Sizler suça ortak oldunuz”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kendisi ve diğer siyasetçiler hakkında verdiği kararları hatırlatan Yüksekdağ, sözlerine şöyle devam etti:
“Siz de çıkın ‘AİHM’i tanımıyoruz’ deyin. AİHM sizin tanıklarınızı da delillerinizi de çürük sayarak kararında ısrar etti. Bu mahkeme salonlarında suç işlenmiştir. Sizler suça ortak oldunuz. Tanıklar yalancıydı, tanık vasfı yoktu. Esasa dair mütalaanın sorgularımız alınmadan yapılması çok önemli. Buradaki işleyişi neden bu kadar tahammülden bozuyorsunuz. Bunun akıl ile mantık ile hiçbir ilişkisi kalmadı. Neden sorgu mütalaadan önce alınır? Panik butonu olarak çalışıyorsunuz. Seçime kaldı 1 ay ve siz siyasi iktidarın istediğini vereceksiniz. Ama halkımızın eli de bizim elimiz de armut toplamıyor. Yeni bir siyasetin, halklarımızın devrimci demokratik siyasetinin yolunu açtık, bundan sonra da aynı yolu omuz omuza açmaya devam edeceğiz. Yeşiller ve Sol Gelecek çatısı altında buluşan bütün halklarımızın yolu açık olsun.”
Kışanak: Seçime yetiştiremezsiniz
Ardından söz alan Gültan Kışanak, sözlerine depremde yaşamını yitirenleri anarak başladı. Mahkeme heyetinin verilen emrin gereğini yerine getirmeye çalıştığını söyleyen Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Boşuna bu kadar paralanıyorsunuz. Bunu seçime yetiştiremezsiniz. Yetiştiremeyeceğinizi bildiğiniz halde, ‘en azından mütalaayı okuyalım, hüküm niyetine seçim meydanlarında kullanırlar’ diyorsunuz. Altında yatan neden bu, bir an önce mütalaayı siyasi iktidarın eline verelim, onlar da seçim meydanında kullansınlar. Kafanıza göre dosyayı doldurdunuz, paldır küldür bugüne getirdiniz.
Üzerinize giydiğiniz cübbeyi hiçe sayıyorsanız, sizin umurunuzda değilse, bizim hiç umurumuzda değil. Sırf bu dosyada karşı hamle yapmak için takipsizlik çıkardılar ve burada gerekçe ürettiler. Hukuku böyle ayaklar altına alan sizsiniz. İşinize nasıl geliyorsa, öyle kullanın. Siyasi süreci yürütmek için hep beraber çalışıyorsunuz. Hepiniz suçlusunuz. Biz davacıyız, sanık değil. Biz belediyeleri ele geçirmek için kumpas dosyalar hazırlayanlara karşı davacıyız.
Sanık olacak olanlar, bu kumpası kuranlar. Defalarca anlattık. 7 Haziran’da bu halk, demokrasi barış isteyen halk iradesi barajı gümbür gümbür yıkarak geldi. Baraj yıkılınca bu otoriter rejimin sahipleri önümüze yeni kumpas barajları kurdu. Yeşil Sol geliyor. Demokrasiye inanan, barışa kadın özgürlüğüne inanan tüm kesimler Yeşil Sol Parti çatısı altında kumpas barajlarını seçim sandıklarında yıkmak için geliyor.”
“İstediğiniz kadar kumpas kurun, direneceğiz”
Kışanak, kadınların seçimlerde özgürlüğe karşı kurulan barajları yıkacağını vurgulayarak, “Sandıklardan kadınların özgürlük, eşitlik iradesi çıkacak. Kadınların özgür bir birey olarak var olma hakkı çıkacak. ‘İtaat et, rahat et’ zihniyeti yıkılacak o sandıkta. Bu kumpas davaları 7 Haziran’da yıkılan barajlara karşı açıldı. 7 Haziran’da halkın iradesi barışın yanında saf tutan bir iradeydi. Bu ülkeyi kana boğmak, savaş politikalarınızın önünü açmak için kumpas kurdunuz. Ama günü geldi. Bu kumpasın hesabı önce sandıkta, sonra bağımsız yargı önünde sorulacak. İstediğiniz kadar kumpas kurun, buna karşı direneceğiz. Gün gelecek, devran dönecek, kumpasçılar, savaştan kandan medet ummanlar, adaleti katledenler hesap verecek. 14 Mayıs’ta sandıkta ve halklarımız önünde hesap verecek. Bu kadar kolay ve ucuz değil. Bu kumpası boşa çıkarmanın yolu sandıkta oyları ile hesap sormaktır. Bunu yapacaklar, bundan hiç tereddüdümüz yok. Bu halk yaşadıklarının ne anlama geldiğini çok iyi biliyor” dedi.
Mahkeme heyetine “Sorgu alınmadan mütalaa okumak ne demek?” diyerek tepki gösteren Kışanak, “Biz hepimiz birbirimize bağlıyız. Bu halkın iradesini temsil ediyoruz. Hepimizi bağlayan bir iddianame yazmışsınız” dedi.
“Siyaset meydanından talimat verildi”
Kışanak, sözlerine şöyle devam etti:
“Bir hafta önce siyaset meydanından mahkemenize talimat veriliyor. Özgür iraden yok, konuşamıyorsun, bari bırak ben konuşayım. Bu dosya başından itibaren demokratik muhalefeti susturma davasıydı. Ortaya delil olarak sunulan şeylerin delil olmadığını söylüyoruz. Diktatörlük var derseniz, konuşma hakkı yok derseniz, amenna kesin atın. Ama varmış gibi yaparsanız, biz de sözümüzü kuracağız. Kararlarınızda ne söylenirse, onun gereğini yapıyorsunuz.
Özgürlüğümüzü çaldınız kumpaslarla konuşmayacak mıyız? Ne hakla çalıyorsunuz, 7 milyon oy vermiş insanın özgürlüğünü ne hakla çalıyorsunuz. Bu devran böyle gitmeyecek. Otorite ve baskı geçicidir. Özgürlük duygusu her zaman o otoriteyi yıkma gücüne sahiptir. Yıkacak. Buna yürekten inanıyorum. Yeşil Sol Parti kumpas barajlarını yıkarak, sandıktan özgürlük ve barış iradesini çıkaracak.
Bu yargılama mütalaa aşamasına gelmemiştir. Arkadaşlarımız savunmalarını hala yapmamıştır. Hiçbir arkadaşımız ek savunma hakkını da kullanmadı. Mütalaa aşamasına gelmiş bir dava yoktur. Biz sarayın emrini uyguluyoruz diyorsanız da o sizin sorununuz. Tarihte nasıl anılmak istiyorsanız, orada durun.”
Üstün: Düzmece delileri kabul etmiyoruz
Siyasetçi Emine Beyza Üstün, mahkemenin sıkıştığı her noktada gizli tanık ifadelerine başvurduğunu ifade ederek, “Düzmece, ne olduğu belli olmayan delileri kabul etmiyoruz, yargılama sürecine uygun bulmuyoruz. Belgelere karşı delil araştırılsın dedik, araştırmıyorsunuz. Arkadaşlarımızın savunmaları alınmadı. Adil yargılanma süreci yürütülmüyor. Aleyhte olan hiçbir delili kabul etmiyorum, etmiyoruz. Bu yargılamanın hukuki meşruiyeti kalmadı. Adil olmayan bu yargılanmayı bitirin. Tüm arkadaşlarımızın özgürlüğünden alınan bu süreç seçim sürecidir. Alanda demokrasinin yeniden örülmesi için çaba sarf ediyoruz. Bırakın sizin için de örelim. Tutsak olan tüm arkadaşlarımız da serbest bırakın” dedi.
Tuncel: Yasa Kürtlere uygulanmıyor
Duruşma, verilen aranın ardından Sebahat Tuncel’in söz almasıyla devam etti.
Tuncel, Amedspor’a yönelik ırkçı saldırılar ve depremde Kızılay ve AFAD’ın çadır satmasına değindi. Tuncel’in sözünü kesen mahkeme başkanı, “Kızılay’ın çadırından bana ne?” dedi. Tuncel, şöyle yanıt verdi:
“Ben niye Kızılay ve AFAD’a dair konuşuyorum, çünkü devlet kurumlarını çürüttüler. Türkiye, AİHM’e en çok başvuran ülkeler arasında. Alın size siyaset. Beni görüşlerim nedeniyle burada tutuyorsunuz. Beni tutmasaydınız, ben deprem bölgesinde halkla dayanışacaktım. 2015’ten bugüne demokratik siyasete müdahale, Türkiye’yi mafya düzenine getirdi. Yasa ve Anayasa Kürtlere uygulanmıyor. Kürtlere sadece Terörle Mücadele Kanunu uygulanıyor. Hala Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar sürüyor. Suçluların korunması ve bu dosyada olduğu gibi gerçek suçluların gizlenmesi ile bu düzen kuruldu. Siz bu kumpasın ortağı olarak suç işliyorsunuz. Biz işlediğiniz suça ortak olmayacağız. Bu hoşunuza gitmesin. Bu kürsüde de bunu söyleyeceğiz.”
Mahkeme başkanı, “Doğru düzgün beyanda bulunun” diyerek, Tuncel’in savunmasını ikinci kez böldü.
“Sizi arayıp ‘dosyayı kapatın’ dediler mi?”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, HDP’ye kapatma davası kapsamında Hazine yardımına konulan blokenin kaldırılmasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi (AYM) üyelerini aramasını hatırlatan Tuncel, şunları kaydetti:
“Bu bize ‘Sizi hangisi aradı’ diye sorma hakkını veriyor. Bu dosyaya ilişkin sizi arayıp ‘dosyayı kapatın, bize seçimde lazım’ dediler mi? Bu dosyaya dair her gün açıklama yapıyorlar. Siz bir gün ‘bu bizim bağımsız yargılamamamızı engelliyor’ demediniz. Burada ben yargılanıyorum. İşlemediğim bir suçtan ben yargılanıyorum. Her gün bu dosyaya müdahale ettiler. Bu halk bu yargılamayı bilmiyor. Medya sadece bir kanalı veriyor. Bana cevap vermeniz gerekiyor. Sizi kaç kişi aradı?
Burada adil ve bağımsız yargılamaya güven duyulabilir mi? Güven vermiyorsunuz. Türkiye halklarının gerçeği öğrenmesini engelliyorsunuz. Hakkımızdaki iddialar somutlaşmadan bu ülkenin cumhurbaşkanı ‘bunlar katil’ deyip geziyor. Hani masumiyet karinesi. Hani cezamız kesinleşene kadar masumduk. Biriniz de bunların cezası kesinleşmediğini söylemiyorsunuz.
Erdoğan, bu süreç devam ediyor, ‘bundan ceza alacaklar’ diyor. Demek ki bilgi veriliyor. Erdoğan’ın yaptığı açıklama bu kumpas davasının Saray’da pişirildiğini gösteriyor. Yasama, yürütme ve yargının bu davayı Kürtlere ve demokratik siyasete karşı yürüttüğünü görüyoruz. Bu soruları bana sorduran yargılama biçiminizdir. Siz gerçekleri gizlediniz. Mahkemelerdeki beyanları dikkate almayarak yalan beyanlar üzerinden dolanıyorsunuz. Buradaki arkadaşlarımızın halka vermeyeceği hiçbir hesap yok. Bizi zindana koydunuz, mücadelemizden vaz mı geçtik? Hayır, hala mücadele ediyoruz.”
“Savunma hakkını kullanmak istiyorum”
Tuncel sözlerine şöyle devam etti:
“Siz sorguya almadan, delilleri tartışma hakkını elimizden alarak mütalaa istediniz. Sizin bir dayanak noktanız yok. Siyaseten hızlandırın, bunu seçimlere yetiştirin dediniz ya. Yetiştiremediniz. Bunun faturası da size çıkacaktır. Haklarımızı elimizden aldınız. Savunmalarımız bitmeden savcıya mütalaa veriyorsunuz. Siyaset yaparken hangi çizgideysek, bundan sonra da aynı çizgideyiz.
Siz CMK’yi tersine çevirerek işlettiniz. Bir yandan tanık dinliyorsunuz, bir yandan müştekileri yönlendiriyorsunuz. Bu olsa olsa faşist bir rejimde olur. Savunma vermeden ceza vermek istiyorsanız verin. Ben yine de savunma hakkını kullanmak istiyorum. Bu hakkın kullanılmasının engellenmesine itiraz ediyorum.
Biz bu sürecin siyasal bir süreç olduğunu biliyoruz. İddianame siyasi saiklerle hazırlanmıştır. Elle tutulur bir yanı yoktur. Gerçek bir hukukçu olsaydınız, bu iddianameyi iade ederdiniz. Etmediniz, bu suça ortak oldunuz. Kürt sorununu mahkeme masalarına taşıyarak, bu sorun çözülmez. Biz de Kürtler olarak alan bulduğumuz her yerde halkımızın özgürlük mücadelesini sürdüreceğiz.
Yeşil Sol Parti’nin içinde olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Türkiye’yi yaşanır hale getireceğine inanıyorum. Türkiye 2 bloğa mahkum değil. Emek ve Özgürlük, Türkiye halklarına farklı bir şey vaat ediyor. 14 Mayıs yeni bir mücadelenin başlangıç günü olacak. Hem depremde yaşananların hem ekonomik krizin hem de adaletsizliğin hesabının sorulacağı, bu sistemden, bu düzenden kurtaracağına inanıyorum.
Bu seçim sizin için de faydalı olacaktır. En azından üzerindeki siyasi baskı kalkacaktır. Bütün halkımızı bu bir aylık süreçte var gücü ile çalışması ve demokrasi için rol alması gerektiğini düşünüyorum. Bütün halkların bir arada yaşaması için değişim şart. Yeni bir başlangıç için de 14 Mayıs seçimleri önemli. Siz de hukuk insanıysanız, el çekin bu davadan. Çünkü tarih bu duruşmaları yazacak.”
Gür: Hukuk, adalet yok güç var
Tuncel’in ardından HDP eski MYK üyesi Nazmi Gür söz aldı. Mahkeme boyunca hukuki bir süreç işletilmediğini, politik bir sürecin işletildiğini belirten Gür, şunları söyledi:
“AİHM, bu davanın siyasi saiklerle açılmış bir dava olduğunu söylüyor. Şimdiye kadar hiçbir AİHM kararında bir ülkenin Cumhurbaşkanını ismiyle geçtiğini, ihlale bizzat neden olan açıklamalar yaptığını duymadım. Demirtaş ve Yüksekdağ kararlarında bu ülkenin Cumhurbaşkanının ismi geçiyor. Böyle bir durum mu sizin itibarınızı arttıracak, yoksa yargıyı rahat bırakarak, hukuka uygun iş yaparak mı bu ülkenin itibarını yükselteceksiniz?
Bu davanın bundan sonra bu iktidarın işine yaramayacağını düşünüyorum. Partimizi kapatmak için bu davayı ürettiler ama bu dava ellerine ayaklarına dolandı. İçinden çıkamaz hale geldiler. Hukuk, adalet, anayasa, hukukunun üstünlüğü, uluslararası hukuk yok güç var. Peki siz güçlüden yana mı yoksa adaletten yana mı duracaksınız? Bu davayı yeniden başka bir aşamaya getirmek için 2’nci bir Kobani Davası yarattılar. HDP’yi de kapatamadılar. HDP, Yeşil Sol’da kökleri çok daha güçlü şekilde tutundu. HDP, Yeşil Sol Parti ile ülkenin en önemli partilerinden biri olarak yerini aldı.”
Akat Ata: Dosyada hukuk arıyoruz, yok
Ayla Akat Ata, heyetin Anayasa’yı yok saydığını söyledi. “Çözüm” adı altında yürütülen süreçte İmralı’ya gidilmesinin ardından birçok kişinin tutuklandığına dikkat çekerek, “İyi ki yaşandı. Şimdi arkadaşlarımız dışarıda daha fazla şeyin yaşanması için mücadele ediyor. Biz de içerde mücadele ediyoruz. Dosyada hukuk arıyoruz. Hukuk yok. Biz Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesini savunan siyasetçiler olduğumuz için yargılanıyoruz. O iddianame öyle hazırlandı ama siz o iddianameyi kabul etmeyeceksiniz. Bu dosyayı kuranlar, gizli tanık beyanlarından medet umdular” dedi.
“Seçim için çalışma hakları ihlal ediliyor”
Duruşma verilen aranın ardından avukatların savunmaları ile sürdü. İlk olarak HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan söz aldı. Özdoğan, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların mahkeme dosyasına eklenmesine rağmen okunmadığına dikkat çekerek, mahkeme başkanının “Delil değeri yoktur” demesine rağmen delil niteliği taşıdığını dikkat çekti.
Mahkemenin tavrını yargılama biçimi olarak kabul etmediklerini söyleyen Özdoğan, “Mayıs seçimleri itibariyle siyasetlerinden dolayı yargılanan müvekkillerin hak ihlalleri artmıştır. Müvekkillerin seçim için çalışma hakları ihlal ediliyor. Dosyayı mütalaaya götürme ve iktidarın seçim malzemesi haline getirilmesini eleştiriyoruz. Tüm tutukluların tahliyesini talep ediyorum” diye konuştu.
Avukat Sevda Çelik Özbingöl, bürosunun 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerde yıkıldığını ancak kendisinin 7 Şubat’ta mahkemede bulunduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Mahkemenin yangından mal kaçırır gibi yürüttüğü, siyasi çıkarlara amade edilmiş bir davada hukuki destek sunmanın önemli olduğu bir alandayız. Bizlerin adalet mekanizmasında aktör olan mahkemelerden beklentimiz daha büyük. Beklentimiz sizlerin adaletin uygulanması konusunda biraz ısrarcı olmanız. Belki mutlak bir adaletten bahsetmek mümkün değil ama sizden yana bir çabanın da görülmesi gerekiyor. Müvekkillerim, Zeynep Karaman ve Sebahat Tuncel sorgu işlemleri sürdürülürken mahkemenin kalan kişilerin sorgularının yapılmasına gerek duyulmadığı ve dosyanın mütalaaya sevk edilmesi yönünde karar verdiniz.
Yargılanmanın başından beri ceza muhakemesini yok sayan birçok kararla karşı karşıya kaldık. Duruşma zaptının 33 nolu bendinde dosyanın tekamül olduğundan bahsederek gereksiz gördüğünü mahkeme olarak açıkça söyleyebilmektesiniz. Müvekkillerimiz savunma yapmaya hazır. Siz en son ara kararı tesis ettiğiniz ve kalan 4 kişinin savunma yapma hakkını kullanmaya gerek duyulmadığını söylediniz zaman müvekkillerimize savunma hakkını kullanıp kullanmayacağınızı sormadınız. Bunları yapmamış olmanıza rağmen müvekkillerin savunma yapmadıkları, yargı sürecini uzatmak istediği gibi bir gerekçeyi tutanaklarınıza geçirdi mahkemeniz.
Mahkemenin hukuki olarak hukuki basiretlere sahip olduğunu düşünüyoruz ve bu basiretleri uygulanmasını istiyoruz sizden. Yaptığınız gerekçelerin birçoğu sizin kanuna uygun olarak yapmamanız gerekiyordu. Sizi hukuka uygun davranmaya davet ediyoruz.”
Duruşma bugün görülmeye devam edecek. (AS)