Hazine eski müsteşarı iktisatçı Mahfi Eğilmez, iktisatçılar tarafından “sefalet endeksi” (“misery index”) olarak adlandırılan endeks açısından Türkiye’nin yönelimini mercek altına aldı.
Amerikalı iktisatçı Arthur Okun tarafından geliştirilen ve daha sonra gene Amerikalı bir iktisatçı olan Robert Barro tarafından yeniden formüle edilen endekste ülkelerin değerleri, enflasyon, işsizlik ve faiz oranlarının toplamından büyüme oranı çıkarılarak saptanıyor. Yani bir ülkede enflasyon, işsizlik ve faiz oranları ne kadar düşük, büyüme oranı ne kadar yüksekse, sefalet endeksi o kadar düşük oluyor.
Mahfi Eğilmez’in hazırladığı beş buçuk yıllık tabloda, Türkiye’nin sefalet endeksi değerinin 2013’de 18.3 olduğu, düzenli bir artışla 2017’de 26.8’e, Haziran 2018 itibarıyla da 31.9’a yükseldiği görülüyor. Yani Türkiye’nin sefalet endeksi değeri beş buçuk yılda yaklaşık iki katına çıkıyor.
Enflasyon ve faiz artışı, büyümenin olumlu etkisini yok ediyor
Bu tablo, 2018’in ilk çeyreğindeki yüksek büyümeye rağmen, enflasyon ve faizdeki artış nedeniyle sefalet endeksi değerinin azalmadığını, tam tersine ciddi biçimde arttığını gösteriyor.
Bir örnek daha vermek gerekirse, 2017 yılında bir önceki yıla göre büyüme iki kattan daha fazla arttığı halde (yüzde 3.2’den 7.4’e çıkıyor) sefalet endeksi değeri aynı kalıyor. Bunun nedeni, büyümedeki artışı özellikle enflasyondaki artışın (yüzde 8.5’den 11.9’a çıkıyor) “dengelemiş” olması.
Son verilere göre Türkiye’nin dünyada 188 ülke arasında enflasyon açısından 16. sırada olduğuna dikkat çeken Eğilmez, Türkiye ekonomisinin dış finansmana aşırı bağımlı olması nedeniyle döviz hareketlerinin ülkeyi fazlasıyla etkilediğini, TL’nin değer kaybının ise enflasyonu körüklediğini vurguluyor ve enflasyonu frenlemenin yolunun TL’deki değer kaybını engellemekten geçtiğini belirtiyor. (ŞA)