“Mücadele her yerde sürüyor. Bu sonuçta sadece kendimize yönelik hak ihlallerine karşı mücadelemiz değil, Türkiye’yi demokratik hukuk devletine döndürebilme mücadelesi. Biz de elimizden geleni, nerde olursak orada yapmaya çalışıyoruz.”
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şener, Mersin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde 22 yıllık öğretim üyesiydi. “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza vermesinin ardından sözleşmesi yenilenmeyerek işten atıldı. Açtığı davada kazandığı yürütmeyi durdurma kararı verildi, karar daha sonra iptal edildi. İşten çıkarılmasının üzerinden 15 ay geçmişken Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden ihraç edildi.
İki yıllık burs ile gittiği Almanya’da olan Şener ile dava sürecini, KHK ile ihracı, Almanya’daki durumu konuştuk.
Hukuken mücadeleye devam ettiğini ve edeceğini belirten Şener, bir yandan da “Bu suça ortak olmayacağız” demeye devam ettiklerini anlattı.
Mersin Üniversitesi’nde, 29 Nisan tarihli 689 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 21 akademisyen kamu görevinden ihraç edildi. İhraç edilen akademisyenlerden 12 kişinin görevine daha önce sözleşmeleri uzatılmayarak son verilmiş, 2 akademisyen ise istifa etmişti. İhraç edilen 21 akademisyen Barış İçin Akademisyenlerin “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisi imzacısıydı.
"Hukuki prosedürü takip edeceğiz"
TIKLAYIN: KAZANDIĞI YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI İPTAL EDİLEN AKADEMİSYEN ANLATIYOR
13 Ocak 2016’da işten çıkarılmanızın ardından yürütmeyi durdurma kararını kazandınız, ancak o karar da iptal edildi. Davada son gelişmeler neler?
Dava Mersin 2. İdare Mahkemesi’nde esastan devam etti. Sonuç olumsuz oldu; Şubat ayında çıkan kararda dava esastan sonuçlandı, mahkeme rektörlüğü haklı buldu.
Mahkemenin kararında politik gerekçeler vardı. Rektörlük sözleşmemi uzatmamasını ilk önce idari işleme bağlamıştı, sonra bu mesele unutuldu, ‘İmzacıyız, hakkımızda adli idari soruşturmalar açılmış durumda, tehlikeli insanlarız’ durumuna geldi. Mersin 2. İdare Mahkemesi de rektörlük takdir hak kullanabilir diyerek iptal istemimizi reddetti. Bu karara da itiraz ettik. Dava Konya Bölge İdarede Mahkemesi’nde görülecek.
Oradan da kısa vadede olumlu karar beklemiyorum aslında. Ama hukuki prosedürü takip edeceğiz. Danıştay’a, AYM’ye gerekirse AİHM’e dek giderek sonuna dek takipçisi olacağız. Haklı olduğumuza inanıyoruz.
TIKLAYIN: İMZACI AKADEMİSYEN ÇAĞLAYAN'DA BİANET'E KONUŞTU
"İşten çıkarıldıktan 15 ay sonra ihraç edildim"
TIKLAYIN: BARIŞ İSTEDİ, 22 YIL ÇALIŞTIĞI ÜNİVERSİTEDEN ATILDI
İşten atıldıktan sonra KHK ile ihraç edilmeyi bekliyor muydunuz?
15 ay olmuştu işten atılalı. Şubat ayında çıkan KHK’da işten atılmalarının üzerinden epey zaman geçen arkadaşlarımızı da ihraç edilmişti. O KHK’dan sonra böyle bir şey bekliyordum. Bizim de KHK listesinde olabilmemizin önü açıldı. İhraçların Mersin Üniversitesi'ne geleceğini hissetmiştim. Nitekim de öyle oldu.
Almanya’da akademik çalışmalarınıza devam edebiliyor musunuz?
Almanya’ya burslu geldim. Bir üniversiteden iki yıllık burs aldım. Bir süre akademik çalışmalarıma buradan devam edeceğim. Asıl derdimiz her zaman için memleketimize ve üniversitelerimize geri dönmek. O mücadelenin peşini bırakmayacağız.
"Sürgünümüzün çok uzun sürmeyeceğini umuyorum"
KHK ile pasaport iptalleri de söz konusu. Bu sizi nasıl etkiledi?
Memleketinden kopmak isteyen insanlar değiliz. Burada çalışmak zorunda kalsak da Türkiye’ye gidip gelmemizin önü açıktı, bu bizi biraz rahatlatıyordu. Şimdi sıkıntılı. KHK’ların akademisyenler açısından en önemli özeliği pasaportların geçersiz hale getirilmesi. Bunun hukuki değeri yok ama iktidar keyfi biçimde böyle bir karar alıyor. Bu benim açımdan can sıkıcı.
Bir süre Türkiye’ye gidemeyeceğim, gidersem de çıkışım sorun olacak. Bunlar sıkıntılı. Bunları aşmak için yine bütün mücadele yollarını kullanacağız. Son KHK ile dava yoluna gitmeyi de yasakladılar. Keyfiliğin bu kadarına ne denir bilmiyorum. Türkiye’de herhangi bir hukuktan bahsetmek mümkün değil. İlkel çağlara özgü, güçlünün hukuku söz konusu. Elimizden geldiğince haklarımızı elde etmek için hukuki ve demokratik yollardan mücadeleyi sürdürmekten başka yol yok.
Çok kötümser değilim. Sonuçta bu kadar hukuksuz, referandum sonucunu gasp etmiş iktidarın Türkiye gibi bir ülkede çok uzun ömürlü olacağını sanmıyorum. Dıştan güçlü görünse de içten içte çürüdüğünü düşünüyorum. Artan saldırıları böyle yorumlamak daha doğru. Bizim sürgünümüzün çeşitli hak mahrumiyetlerimizin de çok uzun sürmeyeceğini umut ediyorum.
"Barış mücadelesine devam ediyoruz"
TIKLAYIN: ÜÇ AKADEMİSYEN NEDEN "SUÇA ORTAK OLMADIKLARINI" ANLATIYOR
Barış İçin Akademisyenleri olarak Berlin’de 1 Mayıs kutlamalarındaydınız. Almanya’daki Türkiyeli akademisyenlerin gündemi nedir?
Almanya’da çok sayıda barış akademisyeni var. Barış mücadelesine ve kendi haklarımızı kazanma mücadelesine burada da devam etmeye çalışıyoruz.
Kendi haklarımızı arama ve Türkiye’de kalan arkadaşlarımızla dayanışmayı nasıl arttırabileceğimiz konuları buradaki başlıca gündemimiz. Sık sık bir araya gelip bu konuda çalışmalar örgütlemeye çalışıyoruz. Berlin’de de 1 Mayıs’ta bir araya gelerek en başta dediğimizi buradan da tekrar ettik; “Bu suça ortak olmayacağız” pankartı açtık.
Buradaki arkadaşlarımızın moralleri çok kötü değil. Mücadele her yerde sürüyor. Bu sonuçta bizim sadece kendimize yön hak ihlallerine karşı bir mücadele değil, Türkiye’de kurulmakta olan diktatörlüğü geriletme, Türkiye’de demokratik hukuk devletini kurabilme mücadelesi. Bizde elimizden geleni, nerde olursak olalım yapmaya çalışıyoruz. (BK)