“KHK, yurtdışına çıkmayı yasaklanmanın bir yolu olmuş durumda. Bizi cezalandırmaya doyamadıkları, biz de bu cezalandırmadan dolayı çok mağdur durumuna düşmediğimiz, dayanışma devam ettiği için hınçlarını alamıyorlar.”
Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan Mersin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi kamu Yönetimi bölümü öğretim üyesiydi.
25 Aralık 2016’da sözleşmesi yenilenmeyerek işten çıkarıldı. 29 Nisan 2017 tarihli 689 sayılı KHK listesinde ihraç edilenler listesinde yer aldı.
İhraç kararını misafir araştırmacı olarak gittiği Almanya’da öğrendi. KHK ihraçları ile gelen pasaport iptalleri nedeniyle “sürgün olduğumuzu idrak ediyoruz” diyor.
Ali Ekber Doğan ile işten çıkarılma sürecini, sonrasını, ihracı ve Almanya’daki durumu konuştuk.
Mersin Üniversitesi'nde, 29 Nisan tarihli 689 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 21 akademisyen kamu görevinden ihraç edildi. Akademisyenlerden 12 kişinin görevine daha önce sözleşmeleri uzatılmayarak son verilmiş, 2 akademisyen ise istifa etmişti.
İhraç edilen 21 akademisyen Barış İçin Akademisyenlerin "Bu Suça Ortak Olmayacağız" bildirisi imzacısıydı.
"Mahkeme iyi sonuçlanacak diye düşünmüyorum"
Sözleşmenizin yenilenmemesi süreci nasıl gerçekleşti?
Dosyamın sözleşme yenilenmesi prosedürüne uygun olmasına, fakültenin kabulüne rağmen, rektörlük "Soruşturmaya uğrayan bildiride imzası odluğu için görev süresini uzatmamaya karar verdik" dedi.
Kararın gözden geçirilmesi için Kamu Yönetimi bölümü yazı yazdı ama etkisi olmadı. 25 Aralık 2016’da görev sürem doldu, üniversiteyi terk ettim.
Sözleşmenin yenilenmemesine karşı açtığınız dava ne durumda?
Geçtiğimiz ay Rektörlük savunma yaptı. Yükseköğretim Kanunu’nun 23. Maddesi rektöre atamalarda takdir yetkisi veriyor. Rektörlük de takdir yetkisini kullandığını söylüyor. Takdir yetkisini sınırsızca kullanamayacağı, bahsettiği maddenin ilk atamaya dair olduğuna dair itirazlarımızı yaptık.
Rektörlük savunmasında “Karar alırken bu kişinin terör örgütüne destek veren bildiriye imza attığını bilmeniz lazım” tarzında bir ifade vardı. Ayrıca “bildirinin terör örgütünü desteklediği biçiminde soruşturmaya konu olduğu ve bunun göz önünde bulundurulması” yönünde savunma yaptı.
Onların savunmasına karşı cevap yazdım. Avukatlarım aracılığıyla mahkemeye tebliğ ettik. Arkadaşlarımızın davalarında çok açık maddi hatalar olmasına rağmen yerel mahkemelerde kaybetmeye başladılar. Mahkemelerin şu süreçte ne kadar sağlıklı karar verecekleri konusunda da endişelerimiz var. Bu yüzden mahkeme iyi sonuçlanacak gibi düşüncem çok yok.
"Her şeye yeniden başlamak zorundasın"
İşten çıkarıldıktan sonraki süreç nasıl geçti?
Mersin’den ayrıldım. Bir süre Türkiye’de bulunduktan sonra yurtdışına çıktım. Ocak ortasından beri Almanya’dayım. İki yıllık burs aldım. Misafir araştırmacı olarak buradayım.
Yaşam koşullarım kötü değil ama öğrencilerden, arkadaşlardan, aileden eşten dosttan ayrı kalmak kötü bir şey. Atılırken çoğu insan gibi ben de kısa süre sonra dönerim demiştim. Buraya geldikten sonra Türkiye’de yaşananları da görünce öyle kolayca dönemeyeceğimize dair bir fikir gelişiyor. Sürgünlük psikolojisi gibi bir şeye yol açıyor.
Burada her şeye yeniden başlamak zorundasın. Hayatın da biriktirdiğin bir sürü şeyi kaybediyorsun. Dilini bilmediğin bir ülkede bir sürü şeye sıfırdan başlatıyorsun. Oturduğun ev çok konforlu olmuyor, gittiğin yerde karşılaştığın uygulamalar, davranışlar... Hepsi bir şekilde mülksüzleştirme. Çok toz pembe tablolarla resmedilmeyecek bir şey. KHK, Türkiye'de özel şirkette bile yasal olarak çalışmayı imkansızlaştıran şey. Türkiye'de olmak mı burada olmak mı? Öylesi bir durum mu daha iyi bu mu daha iyi? Sürekli kafamızda sorularla yaşıyoruz.
"Sefil olmadığımız için hınçlarını alamıyorlar"
Hali hazırda işten atılmışken KHK ile ihraç edilmeyi bekliyor muydunuz?
KHK’yı beklemiyordum. Ama bu yurtdışına çıkmayı yasaklamanın bir yolu olmuş durumda. Bizi cezalandırmaya doyamadıkları, biz de bu cezalandırmadan dolayı çok mağdur durumuna düşmediğimiz, çok sefil duruma düşmediğimiz, dayanışma devam ettiği için hınçlarını alamıyorlar.
Kötülüğün sonu yok, çok daha kötü şeyler de yapabilirlerdi. Toplumun tepkisi var, tepkileri ölçerek bunları yaptıklarını düşünüyorum. En son bize yapılandan sonra kendi içlerinde, iktidarın tetikçisi olan simalar bile eleştirmeye başladılar. Bu kadar açık haksızlıklar insanların vicdanında bir yerleri etkiliyor. Bir şekilde “Bu kadar da olmaz” denilen durumlar söz konusu gibi gözüküyor. Bu tür uygulamalardan sonraki etkiler, dayanışmalar saldırıları boşa çıkarıyor olabilir. Biz ölçemiyoruz, hükümet ölçüyor olsa gerek.
"Sürgün olduğumuzu idrak ediyoruz"
KHK ihraçlarında akademisyenlerin en çok dikkat çektiği engellerin başında pasaport iptali geliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Yurtdışına çıkanlar olarak, gerektiğinde, bir yakınıma bir şey olursa, acil işim olursa, çok özelersem, giderim diye düşünürken şimdi biz burslu araştırmacı iken sürgün olduğumuzu idrak ediyoruz bu sayede. Türkiye’ye, sevdiklerimizin yanına gidemeyeceğimizi bilmek belli ölçüde kolunu kanadını kırıyor insanın. İlk haberi aldığımda ne düşüneceğimi bilemedim. Şok gibi bir şey oldu. Ama bir sürü sıkıntılar yaşanıyor. Ülkenin durumu ortada bizim yaşadıklarımız ne ki, diye düşünerek direncimizi yüksek tutmaya, umut vermeye çalışıyoruz.
"Barış akademisyenleri birarada durmaya devam ediyor"
Almanya’daki Türkiyeli akademisyenler olarak neler yapıyorsunuz?
Burada yaklaşık 60-70 barış akademisyeni var. Birarada durmaya devam ediyorlar. Büyük coğunluğu doktorasını yapmış, kendini akademik olarak ispatlamış insanlar. Burada büyük bir üretkenlik potansiyeli var. Biz bu üretkenliği Türkiye’de kalan arkadaşlarımızı da dahil edecek, istihdam edecek bir takım araştırmalar, açık üniversite projeleri tasarlayarak verimli kılmaya çalışıyoruz.
Almanya kamuoyunun tepkisi nasıl?
Almanya kamuoyunun ilgisi yüksek ama biraz da kendi demokrasilerinin, kendi siyasetlerinin üstünlüğünü göstermek için kullandıkları yanı da var. Türkiye’de yaşananları kötülerken bizi araç olarak kullanma durumunu seziyor insan.
Ama bu duyarlılık sayesinde bir takım işler yapmamız daha kolay oluyor. Ortak projeler geliştirmemiz, Türkiye’de kalanlar, kalmak isteyenleri yurtdışına çıkmak isteyenleri destekleyecek bir şeyler üretmek için koşullarımız avantajlı.
"Dramatikleştirmeye ve estetikleştirmeye gerek yok"
Bundan sonrası için neler düşüyorsunuz?
16 Nisan referandumundan sonra Türkiye’de yaşananlar daha da karmaşık bir hal aldı. Bizim ihraçlarımız yeni bir KHK dalgasının başlangıcı. Ama artık KHK ile insanları atma ve yurtdışına çıkış yasağı koymanın da sınırına geldiler. Sadece bundan etkilenen kesimler değil toplumun geneli bundan rahatsız olmaya başladı, bu işin olumsuz imgesi olmaya başladı. Bu işi daha fazla uzatabilirler mi şüpheliyim.
Biz sürgün olduk. Bu sürgünlük umarım kısa sürer.
Biz şanslıyız ve bir tercih yapıp yurtdışına geldik. Durumumuzu dramatize etmeye de estetikleştirmeye de gerek yok. Bu anlamda, “Gidecek bir yerimiz yok” deyip, ülkede var olma mücadelesi veren, direnen, üreten emekçi dostlara selamlarımı iletiyorum. (BK)