"Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın talebi Anayasa aykırıdır; suçtur. Başbakanın ve hükümetin bu talepte bulunanları görevden alması gerekir" diyen Öndül, yargı kararlarını değil, idari birimlerin kayıtlarını esas alan bu uygulamayla, yürütmeye bağlı birimlerin masumluk karinesini sistemli olarak ihlal ettiklerini vurguladı.
"Uygulama örgütlenme, toplanma ve ifade özgürlüğünü sınırlar" diyen MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Ercan ise, yurttaşları "dilekçe haklarını kullanmaya" davet etti.
Öndül ve Ercan, görüşlerini "bianet"e açıkladılar.
Öndül: Yeni bir 28 Şubat denemesi mi?
* Türkiye'de halkın seçtiklerinin iktidarına ortak olmak isteyen militer, otoriter bir zihniyet var. Bu zihniyet yurttaşlarına, ülkeyi bölmek, parçalamak isteyen komünist, bölücü, irticacı gözüyle bakıyor ve toplumu tektipleştirmek istiyor.
* Yönerge insan haklarını, demokrasiyi ve bütün bir toplumu tehdit ediyor. Yeni bir 28 Şubat denemesi olarak da değerlendirilebilir.
* Yakın zamanda "fişleme"yle ilgili yönetmelik çıkarıldı, uyum yasaları çerçevesinde adli sicil kanununda değişiklik yapıldı. Biz, Türkiye'de belli kurumların yurttaşları fişlediklerini biliyoruz.
* Bu uygulamada da yargı kararları değil, idari birimlerin kayıtları esas alınıyor. Yani, Türkiye'de masumluk karinesi yürütmeye bağlı birimler tarafından sistematik olarak ihlal ediliyor.
"Fişleme gizli devletin göstergesi"
* Herkes, kişisel veri olarak yalnızca adli sicilin ve Devlet İstatistik Genel Müdürlüğü'nün kayıtlarının esas olduğunu zannediyor. Çünkü, kesinleşmiş mahkumiyetler, Adalet Bakanlığı'na bildiriliyor. Yurttaşlar da, gerekli durumlarda Adli Sicil Müdürlüğü'ne başvuruyorlar.
* Ancak kayıtlar, yalnızca adli sicil kayıtlarından ibaret değil. Gizli devletin temel göstergelerinden birisi de, güvenlik soruşturması adı altında veya mahkemelerce kesinleşmiş mahkumiyet kararları olmadığı halde, haklarında işlem yapılan herkesin kayıtlarının Emniyet, Jandarma ya da İçişleri Bakanlığı bünyesindeki birimlerde toplanıp saklanmasıdır.
* Hukuk dışı bu uygulamalar karşı vatandaşların yasal yollardan mücadele etmesi gerekir.
Ercan: Yurttaşlar dilekçeyle mücadele etmeli
* "Hürriyet"in haberi gerçekse, Kaymakamlıklarla yazışma, emir verme yetkisi yalnızca bakanlıkların ve bakanlıklara bağlı müsteşarlıklarındır. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın böyle bir talepte bulunması, bürokratik geleneğe aykırı.
* Böyle bir araştırma yapmak ya da istihbarat toplamak, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın yetkisinde değil.
* Yönergedeki belirsiz tanımlar, her yurttaşı "suçlu" konuma götürebilir. Uygulama, toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüğünü sınırlar.
* Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın haber kaynağı kim olacak? Kaymakamlıklar, yurttaşlara, kişilere, gruplara ilişkin bu bilgileri kimden alacak? Resmi makamlar zaten resmi bilgilere sahip.
* Yurttaşlar buna karşı ellerindeki en güçlü argümanı yani dilekçe hakkını kullanmalılar. Her yurttaşın, Kara Kuvvetleri Komutanlığı özelinde Savunma Bakanlığına, kaymakamlıklar muhatap olduğu için İçişleri Bakanlığı'na, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları Komisyonuna ve Dilekçe Komisyonu'na başvurup "bu nedir?" diye sorması, endişelerini dile getirmesi gerekir.
* Ayrıca, milletvekillerini doğrudan muhatap alarak, soru önergeleriyle Meclisin denetim yollarını harekete geçirmelerini isteyebilirler. Bunun dışında, kendilerini yakın hissettikleri partilerden de konuyla ilgili gündem oluşturmalarını bekleyebilirler. (BB)