"Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içindeki bazı güçler, kışlanın arkasına gizlenerek, alışılagelmiş mücadele yöntemlerini uygulamaya başladılar" diyen Sarısözen, Talat Aydemir'in 1963'de gerçekleştirdiği başarısız darbe girişimini hatırlatıyor ve ekliyor:
"Bu işler o zamanlara özgüydü ve sonu trajedi oldu. Şimdi, yapılanların tekrarı herhalde komediye dönüşecek. Suyu bulandırmak isteyen çevreler, cuntacı teşebbüslerin hayaliyle bir korkutma muhalefeti yürütüyorlar."
Yönergenin kaymakamlara gönderilmiş olmasını "kamuoyuna yansımasının istenmesiyle" açıklayan Sarısözen'e göre, yönerge, "AKP karşısında sözde millici, gerçekte faşizan bir sosyal taban elde etmek için atılmış beceriksiz bir adım".
"Cuntacı teşebbüslerin hayalini kuruyorlar"
"Biz, 1960'lı yıllarda gençliğin içine düştüğü türden, ordudan Anti Amerikancı, anti kapitalist unsurlar çıktığı gibi bir aymazlığa düşmeyeceğiz. Askerden böyle bir adım beklenemez" diyen Sarısözen, görüşlerini "bianet"e açıkladı:
* Yönergeyi, anti emperyalist bir askeri harekat olarak değil; AKP'nin tehlikeli tırmanışı karşısında medya aracılığıyla yapılmış bir psikolojik taktik çıkış olarak değerlendiriyorum.
* CHP, 28 Mart seçimlerinde yenilgiyi peşinen kabullendi, AKP'ye karşı mücadeleyi seçmenle birlikte yürütme geleneğini yitirdi. Hilafetin kalkışını bahane ederek gerçekleştirdikleri toplantıya, bir çok generalin gelmesi, bana geçmiş günleri hatırlattı.
* 1963'de, Talat Aydemir darbesinden kısa bir süre önce, böyle bir toplantıya tanık olmuştuk. Sosyalist Kültür Derneği'nin Eski Milli Türk Talebe Birliği salonunda gerçekleştirdiği toplantıya, Şevket Süreyya Aydemir, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Devlet Planlama Teşkilatının genç başı Osman Nuri Torun, o zamanlar hâlâ cuntacı olan Prof. İdris Küçükömer de katılmıştı. Ön sıralar, boydan boya subaylarla doluydu. Kısa bir süre sonra da Talat Aydemir darbe yapmaya kalktı. Bu işler o zamanlara özgüydü ve sonu trajedi oldu.
* Şimdi, yapılanların tekrarı herhalde komediye dönüşecek. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, basına sızacağını bile bile Kaymakamlıklara bu tür yönergeler göndermez. Bunlar, suyu bulandırmak isteyen, CHP tarzı muhalefete alışmış çevrelerin işidir. Orduda da, bunlara uygun düşen, azımsanmayacak çevreler var.
* Dışarıda Mümtaz Soysal, sürekli bir karşı devrimden söz ediyor. Karşı devrim denince insanın aklına devrim geliyor ama, bunların kafasındaki devrim değil. Yaşları büyük olduğundan, tanık olduğumuz bütün cuntacı teşebbüsleri biliyor, o hayalle bir korkutma muhalefeti yürütüyorlar. Bu tür bir muhalefet de AKP'nin güçlenmesine neden oluyor.
"TSK'da ABD'ye karşı çıkabilecek subay yok"
* Gerçekte, AKP ile her konuda anlaşıyorlar. Avrupa Birliği (AB) üyeliğinde, Uluslar arası Para Fonu (IMF) politikalarında bir görüş ayrılığı yok. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da Demokratik Güçbirliği'ni Abdullah Öcalan'ın idare ettiğini iddia ediyor. Tayyip Erdoğan'a yakın yayın organları da aynı iddialarla ortaya çıkıyor.
* Aralarındaki kavga, bugün izlenen politikaları kimin kumanda edeceği kavgası. Birisi kışlanın arkasından, öteki caminin arkasından taş atıyor. Biz bu kayıkçı dövüşüne son vermek istiyoruz. Çünkü buradan demokrasi, halk için ekonomi, barış çıkmaz. CHP bu politikayla AKP'yi durduramaz, büyütür. O nedenle biz, "CHP'ye oy veren, AKP'ye oy vermiş olur" diyoruz.
* Yönerge yasa dışı; sorumluları general de olsa, tutuklamak gerekir. İlginç olan, "millici güçler birleşiyor" yaygaralarıyla ortalığı birbirine katmaları. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, hem AB'ye hem ABD'ye karşı olduğu için böyle bir yönerge yayınlamış gibi davranıyorlar.
* Bunlar, geçmişte anti emperyalist kategoriye girerlerdi; günümüzde bu tutum tamamen göstermelik. TSK'nın merkezi komuta kademelerinde ABD'ye bu tarzda karşı çıkabilecek herhangi bir subayın var olduğuna inanmıyorum. Bu AKP'ye, Kürt özgürlük hareketine, Demokratik Güçbirliği içinde birleşen güçlere karşı baskı ve psikolojik savaş olarak yorumlanabilir ancak.
"Amaç, AKP karşısında taban elde etmek"
* Yönerge ile AB ve ABD yanlısı kişilerin haklarının ihlal edileceği kanaatinde değilim; onlar rahat edebilirler. Sosyete fertlerinin tehdit altında olduğuna da inanmam. Burada, faşizan gruplara özgü bir sosyal kültürel demagoji söz konusu.
* Toplumda ciddi tepki uyandıran tipler var. Sıradan bir milliyetçi Türk açısından, AB ve ABD yanlısı olmak, hıyanete eşittir. Sıradan emekçi, sosyeteden tiksinmektedir. Internetteki bütün gelişmeler, sıradan aile babalarını kızdırmaktadır.
* Bu tür marjinal unsurlara hitap eden bir taktik açıklama yapılmıştır. AKP karşısında sözde millici, gerçekte faşizan bir sosyal taban elde etmek için atılmış beceriksiz bir adım bu. (BB)