Click here to read the article in English / Haberin İngilizcesi için buraya tıklayın.
Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin “Gazetecilerin Gözünden 2015’in Yolsuzluk Karnesi ve Yolsuzlukla Mücadelede Açık Veri Kullanımı” konferansının ikinci oturumunda yaptıkları yolsuzluk haberleri nedeniyle yargılanan gazeteciler yer aldı.
Cumhuriyet Gazetesi’nden Canan Coşkun, İleri Haber’den Rıfat Doğan ve BirGün’den Hüseyin Şimşek kendi yolsuzluk haberleriyle ilgili deneyimlerini aktardı.
Coşkun: Gazetecilerin adliyedeki yeri değişti
“Cumhuriyet Gazetesi’nin adliye muhabiriyim. 17-25 Aralık operasyonu olduğunda adliye ilk gidip gelmeye başladığım dönemli. Daha o zamanlar Bakan çocuklarının, Başbakan’ın çocuğunun yer aldığı bir soruşturma olduğu için ilk dönemden beri Savcıların ne zaman sürüleceğini konuştuk, başka beklentimiz yoktu.
“Ama bu süreç benim için çok eğitici bir süreçti. 17-25 Aralık ile nasıl dosyaların kapatıldığını, nasıl hemen takipsizlik verildiğini öğrendim. Bugün o soruşturmadan geriye sadece Fatih Belediyesi dosyası kaldı. Ama asıl yolsuzluk yapanlar yargılanamıyorlar. Hepsi Savcılık tarafından kurtarıldı.
“Rıza Sarraf ve Bakan çocukları da daha sonra adliyeden ellerinde faizleriyle birlikte aldıkları rüşvet parasının olduğu bavullarla ayrıldılar.
“Biz bunlara tanık olurken gazetecilerin de yeri adliyedeki yeri değişmeye başladı. Artık bir yolsuzluk haberi yaptığımızda yargılanacağımızı biliyoruz. Benim de adliyedeki yerim değişti. Artık çoğunlukla sanık koltuğunda oturmaya başladım.”
Doğan: Bilal Erdoğan ile davalık oldum
“Dün yaptığımız bir haber nedeniyle akşam saatlerinde birkaç kişi tarafından telefonla tehdit edildim. Onlar bu kadar rahattı ama biz böyle rahat değiliz, arkadaşlarımız rahat değil. Yeni Türkiye böyle bir yer.
“Ben de Bilal Erdoğan ile karşı karşıya gelme onuruna ulaşanlardanım. Suudi Arabistan’dan 99 milyonluk bağış neden geldiği üzerine Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergesini haberleştirdiğimiz için davalık olduk. Beraat ettim.
“Bu örnek, yolsuzluk haberlerine dönük uygulamaların küçük bir örneği. Ama aslında bu bile Türkiye’de gazeteciliğin, medyanın artık ne duruma geldiğini ortaya koyuyor.”
Şimşek: 2016 Türkiyesinin 1950’den farkı yok
“Bugünün Türkiyesi 1950’den çok farklı değil. Demokrat Parti iktidara gelip ülkeyi yönettiği 10 yıllık sürecinde yaptığı en dikkate değer uygulamalardan biri “ispat hakkı”nın engellenmesiydi. Bu dönemde gazeteciler ellerinde belge olsa dahi, haber yaptıkları için dava açıldığında bu belgeleri mahkemeye delil olarak sunulamıyordu.
“Bu durum 1960’da ispat hakkının iade edilmesiyle değişti. Ancak bugün uygulamaya baktığımızda, mahkemeye elimizdeki belgeleri sunsak bile davalardan kurtulamıyoruz ve büyük olasılıkla ceza alıyoruz.”
Konferans Gazeteciler İçin Açık Veri Kullanımı atölyesinin ardından sona erdi. (EA)