*Bu yazı tüm Politikada İyilik hali Platformu üyelerince kaleme alındı.
Yoldaşlık, bir kimlik değil, politik ilişki biçimidir. Rekabetin karşısına dayanışmayı koyarak, kan bağı ya da maddi kaynak desteğiyle sınırlı bir güvencenin ötesine geçer; ilişkileri tüketmek yerine zarar gördüyse onarmayı, besleyip büyütmeyi, derinleştirmeyi, taraflarını iyileştirerek güçlendirmeyi önceler.
Böylelikle kapitalizmin olağanlaştırdığı varoluş biçimine önce alternatif bir nefes alma, ardından da güvenli bir yaşam alanı inşa eder.
Tanıdığımız ya da tanımadığımız, fakat daha adil ve birlikte yaşanılabilir bir dünya umuduyla biraraya geldiğimiz yoldaşlarımızla, tek başımıza üstlenmeyeceğimiz yükleri sırtlanabiliriz.
Varoluşumuzun politikliğini, bu ilişki sayesinde tanır, sever, yaşatarak türümüzün kolektifliğine hayat veririz. Bütün bunlar yoldaşlık hukukunun türümüzün ihtiyaçlarını olanaklarıyla harlanlamasının örnekleridir.
Fakat bazen kamusal siyasette karşı çıktığımız şeyleri ilişkilerimizde, birlikte üretmeye ya da sorunlara yönelik yaklaşımlarımızda üretebiliriz.
Politikanın kamusal işaretlerine odaklanır, onu politik vaatlere ve/ya ‘karşıt’larımızla mücadeleye indirgeriz. Bu nedenle politikayı sadece ciddi, yerici, tavizsiz bir eylem olarak öğrenir;. eleştiriyi kendimizin, yoldaşlarımızın ve/ya örgütümüzün güçleneceği bir araç olmaktan çıkarır, “Ya Dışlama Ya Suskunluk” yanlış ikileminde sıkışıp kalırız.
Peki eleştiriyi, yapıcı / yıkıcı denkleminden çıkarıp politik özneler üzerinden düşünebilir miyiz? Yoldaşlarımıza yönelik eleştiri ile ‘karşıt’larımıza yönelik eleştiri arasında bir fark olabilir mi? Nasıl? Anlaştıklarımızla yaşadığımız anlaşmazlıklara nasıl yaklaşabiliriz?
Yoldaşlarımızı marjinalize etmek, politikanın korunaklı, politik doğrucu sınırlar içinde devinip durmasına yol açar, nihayetinde eleştiriyi imkânsız kılar.
Derinden yaralanmak
Örgütlenmelerde açık ya da örtük bir ahlakçılık dip akıntısı oluşur. Örgütler birbirinde hep bir kusur bulurken, örgüt içinde ise her şeyi beğenmekle yükümlenir. Örgütler zamanla içerden infilak eder; neşeyle, umutla, hatayla, dirençle değil, insan sirkülasyonuyla ayakta durur.
Tam da kendimizi en güvende hissetmemiz beklenenyerde, tam da bütün kalkanlarımızı indirdiğimiz anda, derinden yaralanır, uzaklaşırız.
O halde şimdi, üstelik güncel politika iliklerimize değin işlemişken, sadece Türkiye’nin siyasi gündemine değil, politika yapma biçimimize, örgütsel siyasetlerimize, yoldaşlığımıza da dokunalım.
Bizi bir araya getiren ortaklığı, eleştirel düşünmenin önüne set olarak çekmeyelim. Bu meselelere politik bir gündem içeriği yükleyip birbirimize yoldaşlığın eril ve/ya ahlakçı olmayan deneyimlerini de aktaralım. Eril olmayan, yaşama/ya içkin politik figürleri cesaretlendirelim.
Eleştiride önemli olan haklı çıkmak değildir; kendimize ve başkalarına yönelik eleştiriyi bir politik güçlenme vesilesi sayalım. Öte yandan örneğin milletvekillerinin, siyasi parti temsilcilerinin de, hak savunucularının da tek tek kişiler olduklarını, birlikte onarılabilebilecek hatalar da olduğunu unutmayalım.
Birbirimizi anlamaya çalıştığımız, sözün şehvetine kapılıp ayrıntıları didiklemek yerine eylemle de konuştuğumuz, birbirimizin politik emeğini gözettiğimiz ilişkileri güçlendirip pekiştirelim.
Yükü birkaç kişiye yıkıp eleştiriyi onların üzerine boca etmeyelim. Az yük alabilenleri de suskunluğa terk etmeyelim. Siyaset alanını genişletelim.
(EMK)