Nedense bu fotoğrafa dakikalarca baktım. Sonra hafızamı yokladım. Sanki şimdilerde miatları dolduğundan yerlerini yenilerine bırakan ve anımsadığım kadarıyla aynı pozları yıllarca önce veren Süleyman Demirel'i, Necmettin Erbakan'ı, Alparslan Türkeş'i, Bülent Ecevit'i de düşündüm.
Fotoğrafları sanki mercekle izliyormuş gibi daha ciddi taradım. Ve televizyonlardaki görüntülerini gözümün önüne getirdim. "Tanrım" dedim. Ne kadar "Poker surat" bir görüntü addediyorlar. Hiç içlerindekini yansıtmıyorlar. Gülüyorlar, gülümsüyorlar. Hatta bazen kahkaha atıveriyorlar.
Vekaleti unutmuşlar
Ne yarattıkları perişanlıkları anımsıyorlar. Ne Susurluklardan, ne Şemdinlilerden, ne de diğer başka problemlerden söz etmiyorlar. Sanki onca olanlar, hiç bu ülkede yaşanmamış gibi.
Hatta yakın zamanda yaşanan ve takipçisi olacaklarını söyledikleri Danıştay baskınını bile unutmaya dünden razılar. Çünkü onlar bizlerin vekilleri olacakları iddiası ile o koltuklara oturdukları gün vekaleti unutmuşlar, asli unsur olmuşlar da ondan...
Sonra ülkenin bir başka köşesinde, sessiz sedasız, nüfusu kısa bir zaman aralığında 50 yıl sonra ulaşacağı rakama birkaç yıl içinde ulaşan ve üçe, beşe katlanan göç vurgunu bir şehirde, Diyarbakır'da "Sarmaşık, Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği" kuruluyor.
Barış için yok edilmesi gereken tehdit
Şehrin Büyükşehir belediye başkanı dahil, işadamı/işkadını ve sivil toplumcu seçkin kitlesinin kurucuları arasında yer aldığı yoksulluk derneğinin genel sekreteri Şerif Camcı kuruluş kokteylinde, "Dünya barışı için yok edilmesi gereken bir tehdit olarak" gördüklerini ifade ediyor yoksulluğu.
Muhtemelen beraberinde yoksunluğu da görerek. Ama meselenin sadece yoksul insanlara neredeyse onurlarını zedelemeye vardıracak boyutlarda olan klasik manada bir hayır kurumu görüntüsü olmayı ifade edecek olumsuzluğa düşmeden; "daha çok, yoksulluğun nedenlerini ortadan kaldırmaya" çalışacak bir dernek olacaklarını da ifade ederek...
Diyarbakır'ın Kent Yoksulluk Haritasını çıkarmaya ilk evvela başlayan Yoksullukla Mücadele Derneğinin ilk bulguları, göç nedenli yoksulluğun ipuçlarını vermesi açısından çarpıcı.
31 kişilik haneler var
Bir bölümünü paylaşmak istediğim veriler şunlar. Şehrin göç alan Gündoğan Mahallesinde 1120 aile arasında yapılan sosyal incelemeye göre; her bir hanede ortalama yedi kişi yaşıyor. Ama bu ortalama sayı, kimi hanelerde yaşayan birey sayısı 31 kişiye kadar çıkabiliyor.
Her dört haneden birinin banyo ve tuvaleti ya yok, ya da konuttan ayrı bir mekanda. 1120 aileden 927'si 1980 sonrası süreçte Diyarbakır'a göç etmiş. Bunlardan 715 aile göç nedeni olarak 1980 sonrası çatışmalı dönemi gerekçe gösteriyor.
Bu ailelerden beşte birinin çocukları okul çağına geldikleri halde hiç okula gitmiyor. 97 ailenin toplam olarak 122 çocuğu sokakta çalışarak aile bütçesine katkı sunuyor.
Aylık gelir 300 dolardan az
1120 aileden yarıdan fazlası 602 ailede en az bir engelli/sakat var. 1120 aileden 820'sinin yeşil kartı var. 179'unun hiçbir sosyal güvencesi yok. Nerdeyse tüm ailelerin aylık toplam gelirleri 400 YTL, yani 300 dolardan az.
Sırlamayı kendi ihtiyaçları doğrultusunda yapmaları çerçevesinde; iş, gıda, barınma, giyim ve yakacak acil beklentileri.
Nerdeyse dörtte üçü, 782'si yardıma muhtaç. Ve belki de en önemlisi; 1120 aileden 366'sı gelecekten hiçbir şey beklemiyor, çünkü "hiçbir şey değişmeyecek" diyor.
244 aile ise yani sosyal çalışma yapılanların dörtte biri, gelecek "Daha da kötü olacak" diyor.
Asaletli asıllar
Şimdi bu kara, adeta kapkara tablodan ortaya kopkoyu bir yoksulluk tablosu çıkıyor. Ve tabii ki anlaşılır oluyor: Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanının halk günlerine katılan her 100 kişiden 97'sinin iş istiyor olması. Kentte çalışabilecek durumda olup da iş arayanların oranının yüzde yetmişlere dayanması.
Elbette böyle bir tablodan sonra bu ülkeyi yöneten ya da yönetmeye aday olanların böylesine mutlu ve müreffeh birliktelikler sunmaları doğal olarak inandırıcı olamıyor. Olsa, olsa zevahiri kurtarmak amaçlı anlık siyasal tatminkârlıklar olarak zihinlere işleniyor.
Gerisi bir yanda inandırıcılığını yitirmiş siyasal ve de kerameti kendinden menkul vekaletini yitirmiş vekiller şürekâsı, öte yanda yoksulluğu dibe vurmuş ve gelecekten bir şey beklemediği gibi daha da kötü olacağı beklentisi içinde olan, asaletli asıllar. (ŞD/BA)