Yeni ekonomi politikaları uzantısında, 11 Eylül ve feminizmin konuşulduğu "Savaş ve Yoksulluğa Karşı Kadınlar Mücadelede" panelinde gazeteci Filiz Koçali, böyle diyordu.
2 Mart Cumartesi Beyoğlu'ndaki Başka Kültürevi'nde yapılan panele konuşmacı olarak DSİP üyesi Yıldız Önen, gazeteci Filiz Koçali ve savaş karşıtı aktivist Ayça Çubukçu katıldı.
Küreselleşme karşıtı eylemlerde kadının rolü
Beş yıldır ABD'de yaşayan ve anti-kapitalist eylemlere katılan genç aktivist Ayça Çubukçu da küreselleşme karşıtı eylemlerde, birbirinden habersiz insanların örgütlenme biçimine ve kadınların eylemlerdeki rolüne değindi:
* Eylemler öncesi, farklı grupların temsilcilerinin katıldığı toplantılarda çoğunluğu erkekler oluşturuyordu,
* Eylem hazırlıklarının "ayak işlerinde" ve gösterilerde ise kadınlar çoğunluktaydı.
* Küreselleşme analizleri , ise kadınların bu rolünü dikkate almadı.
11 Eylül'e Özgü Irkçılık
Ayça Çubukçu, 11 Eylül sonrası ABD'de öne çıkan milliyetçiliğin kadınları iki yönlü ezen bir unsur olduğunu bir örnekle anlattı:
* ABD'de hem kadın hem de siyah olmak, fakir olmanın ve aşağı görülmenin garantisi. 11 Eylül sonrasında bu ırkçılık Araplara karşı da ortaya çıktı.
* Barış yanlısı bir konferansa çağırdığımız "Afgan Kadınları İçin Kadınlar" örgütü, Afgan kadınlarının aslında ne kadar modern olduklarından, Arap gibi olmadıklarından söz etti. Buradan çıkan sonuç yaklaşık şöyle bir şeydi: Araplar, kadınları eziyorlar.
* Afgan kadınlarını özgürleştirme çabası bir bakıma ırkçılık ve cinsiyetçiliğe dönüşüyordu.
95 Sonrası değişen feminist yaklaşımlar
Gazeteci Filiz Koçali konuşmasında yoksulluğun kadınlar üzerindeki etkileri ve feminist hareketin bu konu karşısındaki tutumunu değerlendirdi.
* 1995'de Pekin'de yapılan Dünya Kadın Konferansı'nda yoksulluk
kadınlaşıyor sonucu ortaya çıkmıştı. Dünyadaki ekonomi politikalarının kadınlar üzerindeki etkisi, bu konferanstan sonra dile getirilmeye başlandı. Kadınların kendi örgütlenme birimleri olmasaydı bu yoksulluk tespitlerinde eksiklik olurdu.
* 80'lerden sonra Türkiye'de yükselen feminist hareket, taciz ve ev içi şiddet gibi özel alanın politikası üzerinde durdu.
* Pekin Kararları'ndan sonra, feminist hareket, yoksullaşmanın kadınlar üzerindeki etkisini de dikkate almaya başladı. Başka bir anlatımla, feminizm kamusal alanın politikasıyla giderek daha fazla ilgilenmeye başladı.
Kadının artan yükü
* Göç ve yeni ekonomi politikaları kadınların yükünü ağırlaştırıyor.
Küreselleşme sonrası hane halkının yoksullaşmasına bir de birey olarak
kadının yoksullaşması eklendi. Bunun ilk nedeni savaşlar. II. Dünya Savaşı sonrası artan tek ebeveynli aileler, günümüzde savaşların sürmesi nedeniyle devam ediyor. Çocukların yükü tek başına kadınlara kalıyor. İkinci olarak köyden kente göç karşımıza çıkıyor. Köyde tarım işçisi olarak ve
aile ekonomisine katkı sağlayan kadın, köyde kendi ürettiği yiyecek maddelerini kentte ucuza bulabilmek için çok çaba harcıyor.
* Kayıt dışı ekonomi de kadınların yoksullaşmasını sağlayan bir unsur. TÜSİAD'ın 2000 yılı kadın raporunda da kayıt dışı ekonomide çalışan kadınların sayısının arttığını görüyoruz. Kayıt dışı sektör olgusunun bir parçası olarak evlere iş verilmeye başlanıyor. Bu dalda ücret pazarlığı imkansız. Sendikalar devreye giremiyor. Bu da işvereninin işine geliyor. Önerilen ücreti kadın kabul etmezse yan komşusu işi alıyor. Türkiye'de yeni olsa da dünyada ev işçiliği çok fazla. Bu alanda anne ve kız çocuğunun ikili ezilmesi söz konusu. Kadın hem bir günde bin düğme dikiyor hem de bir yandan yemeği yapıyor. Eğitimine devam edip kendini geliştirebilecek kız çocuğu ise sofrayı hazırlayıp ev işlerinin büyük bölümünü üzerine alıyor.
* Kadınların az eğitimli olması iş olanaklarını zaten kısıyor ve bu yüzden belli sektörlerde çalışıyorlar. Şubat krizinden sonra ilk defa yüksek öğrenim almış kadınlar da işsiz kaldı.
* 2000 Dünya Kadın Yürüyüşü yoksulluğa karşı yapıldı. Feminizm de yoksulluğu daha çok gündemine alacak, teoride de bir nevi devrim yaşanacak.
Savaş ve afet döneminde en iyi işçiler
Yıldız Önen neo-liberal politikaların kadınlara yarı zamanlı işler başta olmak üzere iş alanları açtığını ancak 18 saate varan çalışma süreleri, düşük ücret ve sosyal haklardan yoksunluğu beraberinde getirdiğini söyledi. Önen savaş ve afet dönemlerinde en iyi işçiler gözüyle bakılan kadınların haksız çalışma koşulları ve yoksulluğa karşı çıkmada tıpkı Arjantin'de olduğu gibi öne çıktığını belirtti.
Erkek bakışı: Kızlar iyi konuşamaz
Konuşmalar sonrası söz alan dinleyicilerden bir üniversite öğrencisi, okullarında yaşadığı cins ayrımcılığını anlattı.
" Öğrenci eylemlerinde erkekler en ufak itiş kakışta bir koruyuculuk duygusuyla kadınları korumaya kalkışıyor. Kadınların kendi sorunlarını konuşmasını küçümsüyorlar. Makyaj yapan kızlara solcu değilmiş gözüyle bakılıyor. Erkekler toplantılarda konuşuyor, afişleri,bildirileri kadınlar yapıyor. Kadınlar toplantılarda söz almaya korkuyor, erkekler kadınlara iyi söz söyleyemez gibi bakıyor."
Bu soruna çözüm önerisi Filiz Koçali'den geldi:
" Bence 8 Mart'ta 'erkekler cinsiyetçiliklerini tartışıyor' toplantısı yapın. Bu yolla kendinizi sorgularsanız belki bir çözüme ulaşabilirsiniz"
Koçali bunun da ötesinde, "erkekler, 8 Mart yürüyüşüne kadınların yanında yürümek için değil, 'kadınları ezdiğimizi kabul ediyoruz' pankartı altında yürümeye razılarsa, gelsinler" dedi.
Söz alan bir başka dinleyici ise yine alışıldık bir kadın sorunu değerlendirmesi yaptı: Devrim olduktan sonra, kadınlar zaten kurtulacak.(ÖG/NU)