Prof. Dr. Ayşe Buğra, "Doğru soru, 'buzdolabın çalışıyor mu', 'içinde ne var' olacak" diyor.
Günlerdir İstanbul'un yoksul bölgelerinde bir araştırma bağlantılı çalışan üniversite öğrencisi de, benzeri araştırmalarda refah düzeyi ölçmeyi amaçlayan bu sorulara tepkiyi Buğra'yı doğrulayarak aktarıyor: "İnsanlar bu sorular hakaret gibi algılıyor, yani buzdolabı olmasın mı?"
Yoksulluktan söz edildiğinde, bir başka klişe de "gecekondu bölgelerine bakın çatılar antenle dolu" gibi tespitler oluyor. Televizyon yerine ekmek alsa sorun çözülür demek gibi bir şey bu da?
Yoksulluğun fotoğrafı
Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ayşe Buğra ve Prof. Dr. Çağlar Keyder'in "Yeni yoksulluk ve değişen sosyal politikalar" konulu çalışması Sosyal Yardım ve Dayanışma Fonu'nun (SYDF) işleyişiyle birlikte İstanbul'da yoksulluk üzerine bir fotoğraf sunuyor.
Birleşmiş Milletler Kalkına Programı (UNDP) destekli bu çalışma, "evrensel sağlık sigortası, asgari gelir desteği ve okullarda öğrencilere yönelik malzeme ve beslenme programları yapılması" gereğini ortaya koyuyor.
Çalışma, Sosyal ve Dayanışma Fonu'nun bağlı olduğu Devlet Bakanlığı'ndan başlayarak, kaymakamlar, belediyeler ve muhtarlara kadar uzanan yelpazedeki yetkililer ve ailelerle yüz yüze yaptıkları görüşmeleri içeriyor.
Yeni yoksullara umut yok
"Yeni yoksulluk" umutsuzluk anlamına geliyor; küreselleşme ve son on, on beş yılda güçlenen neo-liberal politikalar öncesinde, köyden kente gelenlerin entegre olma durumu vardı.
Prof. Dr. Keyder'e göre, köyden gelenler önce enformel sektörde çalışıyor, daha sonra formel sektöre geçebiliyor, zamanla da bir ev sahibi olabiliyordu.
İşte yeni yoksullar için artık bu umutlar olmadığı için yeni sosyal politikaların geliştirilmesi gerekiyor..
591 bin 243 Yeşil kartlının yaşadığı İstanbul
Yoksulların ücretsiz sağlık hizmeti almalarını sağlayan yeşil kartların ilçelere göre dağılımı, İstanbul'un ekonomik yapısını ortaya çıkarıyor. Eminönü'nde her 7 kişiden biri yeşil kart sahibi
Mayıs ayında Milliyet gazetesinde yayımlanan Ümran Avcı'nın haberi yeşil kart sayısı yoluyla İstanbul'un gelir profilini de ortaya koyuyor.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'nün verilerine göre, 10 milyon nüfuslu İstanbul'da 591 bin 243 kişi bu kartı taşıyor.
En çok yeşil kartlı Eminönü'nde
620 bin 28 nüfuslu Ümraniye'de 51 bin 444, 764 bin 767 nüfuslu Gaziosmanpaşa'da 47 bin 389, 559 bin 694 nüfuslu Bağcılar'da da 42 bin 380 kişi yoksul görünüyor.
Yeşil kartlıların ilçe nüfusuna oranlanmasıyla ortaya çıkan tablo da şöyle: Eminönü'nde yaşayan her 7 kişiden birinde, Beyoğlu, Sultanbeyli ve Şile'de 9 kişiden birinde, Beykoz, Pendik, Tuzla, Zeytinburnu'nda 10 kişiden birinde, Güngören ve Ümraniye'de 12 kişiden birinde yeşil kart var.
Beşiktaş'ta 93 kişiden biri yeşil kartlı
En az yeşil kartlıların bulunduğu ilçelerin başında Beşiktaş geliyor. Bu ilçede 93 kişiden birinde yeşil kart bulunuyor. Bakırköy'de 55 kişiden biri, Maltepe'de 35 kişiden biri, Büyükçekmece'de 30 kişiden biri, Şişli, Bahçelievler ve Üsküdar'da 24 kişiden biri yeşil kartlı.
Günde 5 milyon
Prof Buğra ve Prof. Keyder Fon'dan yararlananların daha çok son on yılda kente gelen "yeni İstanbullular" olduğunu aktarıyorlar: "Açlık sınırında dolaşan bu yeni İstanbulluların başlıca ortak özelliği ev sahibi olmamaları, zaten ev sahibi olanlar arasında açlık sınırında olma yaygınlığı da yok."
* Evlerde, bütün bir gün, sözgelimi boncuk işi yapıp sadece 5 milyon lira kazananlar az değil.
* 4 kişilik bir aileye ayda 80-100 milyon lira girse beslenme sorunu çözümleniyor. Aile, bu gelirin üzerine ek gelir imkanı bir şekilde bulabiliyor.
* Ailenin açlık sınırına gelmesi durumunda aile ve hemşehrilik dayanışmasından pek söz edilemiyor; tam tersi yoksullukla bağlantılı olarak aile ilişkilerinin de çözülmeye başladığı görülüyor.
* Yoksulluk önce kadını buluyor.
* Aile ve hemşehrilik dayanışması iş bulmada daha çok işe yarıyor.
Sistem iyi işliyor ama eksik
Fon'dan yararlanmak için muhtardan yoksulluk belgesi almak gerekiyor, böylece hem Fon'dan hem de Yeşil Kart'tan yararlanma imkanı doğuyor. Araştırma çerçevesinde sistemin hayli iyi işlediği, tedavide değil ama ilaç temininde sıkıntı yaşandığı, "yolsuzluk"ların ise hayli ihmal edilebilir düzeyde olduğu ortaya çıkıyor.
Türkiye'de yoksullara devlet, belediyeler ve sivil toplum kuruluşları belli ölçüde yardım yapılıyor. Belediye ve kuruluşların yardımları daha çok ayni, Fon'un yardımları ise ayni ve nakdi olarak gerçekleşiyor. Belediyelerin aş evleri de önemli bir işlev görüyor.
Sistematik destek
Prof. Buğra, bu sistemi "sadaka aracılığı yapmak" şeklinde özetliyor; "para her zaman daha ucuzdur" derken ayni yardımların her zaman daha maliyetli olduğuna işaret ediyor.
"Sistem ne kadar mükemmel işlerse işlesin eksik kalıyor. Eksik kalan yardımların sistematik hale getirilmemesi. "
Yılda 1,3 milyar dolarlık çözüm
Prof. Dr. Keyder'e göre; Türkiye'de varolan 16-17 milyon haneden onda birinin kabaca açlık sınırında olduğunu söylemek mümkün.
Bu hanelere ayda 80-100 milyon lira gibi bir asgari gelir desteği verilmesi sorunu hafifletebilir. Güven yaratabilecek bu miktarın üzerine ek kazançlar hane halkı için çok daha kolay hale gelecektir.
Bu destek de, yılda Türkiye bütçesi için 1.3 milyar dolar anlamına geliyor ki, hiç de karşılanamaz bir para değil, burada kaynak sorunu yok..
Buğra, bunun özellikle neo-liberal ideoloji nedeniyle gerçekleşmediğini düşünüyor. Böylece, asgari geçim desteğinin "sosyal bir hak" olarak algılanması önlenmiş oluyor.
Küreselleşme ve yeni sosyal politikalar
"Yeni yoksulluk ve değişen sosyal politikalar" çalışması hafta sonunda Avrupa'nın çeşitli ülkelerinin bilim çevreleriyle birlikte tartışıldı.
Bu seminerde, değişen dünya koşulları ve Küreselleşme çerçevesinde devletlerin sosyal politika uygulamaları üzerinde etkili yeni gelişmeler tartışıldı.
İtalya, Yunanistan, Bulgaristan, Portekiz ve İspanya gibi ülkelerde sosyal politikalardaki değişmeler ve bu konudaki görüşler gündeme getirildi.
Güney Avrupa ile Türkiye benzerliği
Prof. Buğra ve Prof. Keyder, "Türkiye'deki sosyal politika uygulamaları ile Güney Avrupa ülkelerindekiler arasında belirli benzeşmeler olduğu için, burada yürüttüğümüz araştırmanın sonuçlarını Güney Avrupa ülkelerinin tanıyan uzmanlarıyla tartışmanın anlamlı açılımları oldu" diyorlar ve ortaklaşılan noktaları şöyle sınırlıyorlar:
* Küreselleşmenin getirdiği bütün kısıtlara rağmen, ülke düzeyinde siyasi iradenin belirleyeceği farklı politikalar mümkündür.
* Dünyada görülen sosyal politikalar çerçevesinde Avrupa Birliği ülkeleri bu politikaların kapsamı ve etkinliği açısından bir kavramsal bütün oluşturmaktadır. Bu bütünlük, örneğin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki siyasal seçimlere göre, "sosyal devlet" idealleriyle daha fazla bağdaşmaktadır.
Vatandaşlık haklarına dayanan sosyal güvenlik
* Güney Avrupa sosyal politika rejimleri, tarihsel gelişme çizgileri içinde, AB'nin diğer ülkelerinden farklı ve kendi içinde benzer nitelik taşımaktadır.
* Tarihsel olarak, Güney Avrupa'daki sosyal politikaların özellikleri bütünsel ve etkin bir refah devletinin gelişmesi zorlaşmıştır. Fakat AB entegrasyonu bağlamında bu zorluların aşılmaya başlandığı ve vatandaşlık haklarına dayanan modern bir sosyal güvenlik rejiminin ortaya çıkmaya başladığı görülmektedir.
* Bu vatandaşlık haklarının içinde evrensel sağlık sigortası, asgari geçim yardımı, eğitim güvencesi, ve emekliliğin düzenlenmesi gibi uygulamalar önem taşıyor. Bu alanlarda gerçekleştirilen reformlar, sosyal politika kazanımlarının vatandaşlar tarafından hak olarak algılanmasını sağlanmıştır.
Buzdolabı çalışsın diye
Son olarak, deniyor ki; "Bu düzenlemelere Uluslar arası Para Fonu (IMF), bütçe krizi gibi gerekçelerle karşı çıkılması inandırıcı değildir. Aslında, bu konularda siyasi iradenin geçerli olabileceği alan sanıldığından daha geniştir".
Prof. Buğra, kimi ülkelerde Kilise'nin, İtalya gibi ülkelerde yerel yönetimlerdeki solun dayanışmada önemli rol oynadığına değiniyor: "Türkiye'de Kilise'nin yerine devlet iç güdüsü giriyor, yani burada Kilise de yok, sol da..."
Özetle, "Buzdolabı çalışsın" diye 1.6 milyon aileye asgari geçim desteği, çocuklara okulda beslenme imkanı, ders kitaplarının ücretsiz dağıtımı için kaynak her yerde. (NM)