TTB raporunda; Dünya Bankası kişi başına günlük 1 dolar kazancı "uluslararası yoksulluk sınırı" olarak kabul ediyor. Bu sınır temel alınarak belirlenen yoksulluğa "gelir yoksulluğu" deniyor.
Rapora göre su, beslenme için gerekli minimum kalori ve çocukların okula başlayamaması gibi temel ihtiyaçların karşılanamaması "Temel ihtiyaç yoksulluğu", bütün gelirin besin için harcandığı ve buna rağmen yeterli besin sağlanamadığı durum ise "ekstrem yoksulluk" olarak tanımlanıyor.
Raporda şu görüşler ileri sürülüyor.
10 çocuktan dördü yoksulluğa doğuyor
* UNICEF tarafından yayınlanan "Dünya Çocuklarının Durumu 2001" raporunda; " Gelişmekte olan ülkelerde doğan her 10 çocuktan dördü aşırı yoksulluk içindeki bir dünyaya gelmektedir. Çocuk haklarının yaygın bir biçimde ihlali de temelde gene yoksulluktan kaynaklanmaktadır" deniliyor.
* Araştırmalara göre, Yoksulluk çocukların hem bedenlerini hem de zihinlerini tahrip ediyor ve sonuçta yoksulluk daha sonraki kuşaklara geçerek bir "kısır döngü" oluşturuyor.
* Günümüzde gelişmekte olan ülkelerde yaşayan çocukların yüzde 40'ı (yaklaşık 500 milyon çocuk) günde 1 doların altında bir gelire sahiptir ve yoksulluk milyonlarca çocuğun ölümüne yol açtığı gibi, daha fazla sayıda çocuğun okula gidememesine, hastalanmasına veya "çocuk işçi" olarak yaşamını sürdürmesine neden olmaktadır.
* Türkiye'de bebek ölüm hızı binde 38, beş yaş altı çocuk ölüm hızı ise binde 45 düzeyinde. 1970'lerde bebek ölüm hızının 150, beş yaş altı çocuk ölüm hızının 205 olduğu düşünüldüğünde ülkemizde çok önemli bir ilerleme sağlandığı ileri düşünülebiliriz.
Bebek ölümlerinden Doğu Anadolu ilk sırada
* Ülkemizdeki bebek ölüm hızı 1993'den 1998'e binde 53'den binde 43'e düşmüş. Buna karşın Doğu Bölgesinde bebek ölüm hızı 1993'de binde 60 iken, 1998'de binde 61.5 olmuş durumda.
* Bunların ışığında bebek ölüm hızı bakımından Türkiye ortalaması ile Doğu arasındaki fark binde 7'den 1998'de binde 19'a yükseldiği ortaya konuluyor.
* Yoksulluk hali, eve giren besinlerin yetersizliğine, ev içi stres ve annenin kronik yorgunluğu nedeniyle anne sütünün erken kesilmesine, annenin beslenme yetersizliğine ve bebeklerin düşük doğum ağırlıklı olmasına, sağlıksız fiziksel ortama ve yetersiz sağlık hizmetine neden olarak çocuklardaki beslenme yetersizliğine yol açıyor.
* Birleşmiş Milletler Gelişim Programı (UNDP) İnsani Gelişim Raporu (2002)'nun verilerine göre ülkemizdeki insanların yüzde 2.4'ü günde bir dolardan az, yüzde 18' i ise günde 2 dolardan az gelire sahip durumda.
* Son ekonomik krizdeki yoğun yoksullaşma dalgasını bir kenara bıraksak bile bu rakamlara göre nüfusumuzun, dolayısıyla çocukların da en az yüzde 20'si yoksul kabul ediliyor.
* Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) verilerine göre yoksullukla doğru orantılı olarak doğu bölgesinde beş yaş altı beslenme yetersizliği oranları yüzde 25'e kadar çıkabiliyor.
* Yoksul çocukların Merkezi Sinir Sisteminin (MSS) zararlı toksik maddelere (kurşun ve böcek ilaçları vb.) maruz kalma riskini daha fazla. Uzun süren demir eksikliğinin de entellektüel gelişmeyi olumsuz etkilediği, bunun geri dönüşsüz olabileceği ve ağır demir eksikliğinin hafif derecede mental geriliğe neden olduğu ortaya çıkıyor.
* Yoksul ailelerin çocuklarında "saldırganlık","hiperaktivite" ve "huzursuzluk" gibi psiko-sosyal davranış bozuklukları daha sık görülüyor.
* Yoksulluğun dolaylı etkilerinin başında ailenin genel "tükenmişliği" ve eğitimsizliği nedeniyle çocuklarındaki hastalık bulgularını erken fark edememesi veya önemsiz bulması ve esas önemlisi yoksulluk nedeniyle sağlık kuruluşlarına geç getirmesi veya hiç getirmeme bulunuyor.
* Yapılan bir araştırmada, Diyarbakır'da yaşayan çocukların yüzde 62'sinin babasının işsiz olduğunu, yüzde 80'ninin ekonomik yetersizlik nedeniyle doktora getirilemediğini gösteriliyor.(NK)