1995'te kurulan "Küresel Güneye Odaklan", kapitalist küreselleşmenin hızlandığı tespitinden yola çıkarak ekonomik gelişim programları konusunda araştırma ve eylem yapıyor.
Oluşturulan programlar küreselleşmenin fakir halklar üzerindeki olumsuz etkilerini yok etmeyi hedefliyor.
Walden Bello ayrıca Filipinler Üniversitesi'nde kamu yönetimi ve sosyoloji dersleri veriyor ve Greenpeace'in Güneydoğu Asya başkanlığını yapıyor.
"Hükümetlerin sorumluluğu" panelinde konuşan Bello, İngiltere'nin savaşın planlanması aşamasında yaşananlarla ilgili yargılanması gerektiğini belirtti; ayrıca uluslararası şirketlerin savaştaki rolünün üstünde de durdu.
Bello'yla işgal ve Irak Dünya Mahkemesi üzerine konuştuk:
Mahkemeye yaptığınız sunumda uluslararası şirketlerin Irak'ın işgalindeki rolünün göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtmiştiniz. İşgal süresince şirketlerin oynadığı rolleri biraz daha açıklayabilir misiniz?
Evet, şirketlerin savaşın bir parçası olduğunu ve hatta savaşa direkt olarak katıldıklarını düşünüyorum. Savaştan yararlananların bir kısmı lojistik destek ve altyapı sağlayan şirketler. Ayrıca, orduya yiyecek sağlayan KFC gibi şirketlerin de unutulmaması lazım.
Bu tip şirketlerin yanı sıra, bir de savaşın esas amaçlarından yarar sağlayan petrol devleri var. Bunların başında BP, Exxon ve Shell geliyor. Bu şirketler, çıkarları için başından beri savaşı desteklediler ve verdikleri destekten sorumlu tutulmalılar.
Savaştan kazanç sağlayan şirketler düşünüldüğünde unutulmaması gereken bir diğer kategori ise ordunun özelleştirilmesinden çıkar sağlayan, orduya paralı asker, güvenlik eğitimi ve danışmanlık yapan Blackwater gibi şirketler.
Şirketlerin savaşta ne kadar etkili olduğu göz önünde bulundurulduğunda, sizce mahkeme kararında bu konuya yeterince değinildi mi?
Ben savaştan çıkar sağlayan ya da savaşa herhangi bir destek vermiş şirketlerin üst düzey yöneticilerinin yargılanması gerektiğini savunuyorum. Bush ve Blair gibi, bu şirket yöneticileri de savaş suçlusudur. Mahkeme kararının şirketler konusundaki önerisinin esnekliği bence olumlu. Dikkat ettiyseniz, bu madde şirketler hakkında yapılması gerekenleri vatandaşların seçimine bıraktı. Bu bağlamda, boykottan sokak protestosuna kadar bir çok seçeneğimiz var, ama bir şeyler yapmak şart.
Son kararla ilgili daha genel bir soru: Sizce neler eksik kaldı? Ya da nelerin üzerinde daha çok durulmalıydı?
Zamansızlık sorunumuz maalesef oldu. Bir katılımcı olarak bütün iddiaları okumaya zamanım olamadı. Daha çok güne ihtiyacımız vardı, ancak organizatörlerin imkanlarının da kısıtlı olduğunun farkındayım.
Zamansızlığa rağmen, mahkemenin zamanlamasının çok iyi olduğunu belirtmek lazım. Mahkemenin Downing Street andıçlarının basına sızdırıldığı, artan direniş karşısında işgal güçlerinin ne yapacağını bilemediği şu günlerde yapılması çok önemli.
Mahkemenin ilk günü, neler olacağını bekleyip görelim diye düşünüyordum, ancak ikinci gün oturumun tarihi bir olay olduğunu anladım. Üçüncü günde ise mahkemenin hayati önemini farkettim. Sunulan iddiaların ve ifadelerin zenginliği ve derinliği çok etkileyiciydi. Dünyanın dört bir yanından, savaşın kabul edilemez bir sürü yönüne değinen sunumlar geldi. Bu yüzden ben artık insanların gerçeği bu tür oturumlarda arayacağına inanıyorum. Çok yakın bir gelecekte insanlar Thomas Friedman gibi ahmakları okumayı bırakacak ve gerçekleri öğrenmek için mahkeme çerçevesinde sunulan kanıtlara bakacak. Doğrular Economist gibi dergilerde değil, Dünya Irak Mahkemesi gibi oturumlarda.
"Küresel Güneye Odaklan" projesinin direktörüsünüz ve uluslararası borçların iptali konusunda çalışmalar yapıyorsunuz. Irak Dünya Mahkemesi gibi bir sivil toplum girişimi uluslararası borçlar konusunda oluşturulabilir mi?
Uluslararası borç konusunun hala kapalı kapılar ardında konuşulması saçmalıktan ibaret. G8 ülkeleri yaptıkları açıklamada önce 48 ülkenin borçlarının iptal edileceğini duyurdu, sonra bu sayı 25'e kadar düştü. Şimdi ise 18 ülkenin borçlarının şartlı silinmesinden söz ediliyor.
Bütün bu açıklamalar bizim hareketimizi yavaşlatmak için düzenlenmiş saçmalıklardan ibaret. Biz bütün ülkelerin borçlarının koşulsuz silinmesi gerektiğini savunuyoruz. Şartlı borç iptalleri bu ülkeleri birkaç sene önceki hallerine döndürmekten başka bir işe yaramayacak. Ayrıca, özelleştirmelerle gelen borç iptallerinin IMF'nin yapısal reform programlarından hiçbir farkı yok.
Birleşmiş Milletler "Yoksulluğu Tarihe Göm" sloganıyla hareket ediyor. Yoksulluğu tarihe gömmek için ilk önce borçları, uluslararası şirketleri, IMF'yi ve Dünya Bankası'nı tarihe gömmemiz lazım. Dünya Irak Mahkemesi'nden sonra Dünya Borç Mahkemesi şart.(EK/EÜ)
* Bello'nun konuşmasının İngilizce metni için