Ana teması "Yoksulluk ve İnsan Hakları" olarak belirlenen konferansın sonuç bildirgesinde, yoksulluğun tüm dünyada yakıcı bir insan hakkı ihlaline dönüştüğü vurgulandı; yaşama hakkını tehdit eder boyutta olmasa da yoksulluğu çeken insanların kendilerini hak sahibi yurttaşlar olarak görmesini güçleştiren bir ortam yarattığı belirtildi.
Bildirgede, yoksullukla mücadele sırasında izlenecek yöntemlerin, yoksul insanların özdeğer duygularını incitmeyecek bir biçimde yapılmasının önemi vurgulandı.
Konferansın sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı:
Gündem yoksulluk
* Yoksulluk, son beş-on yıllık dönemde bütün dünyada politik, sosyal ve bilimsel-akademik gündemde geniş yer kapladı. Bunun nedeni esas olarak yoksulluğun olağanüstü yakıcı bir sorun halini almış olmasıdır.
* Günümüzde yapısal ve göreceli yoksulluğun ötesinde mutlak yoksulluk, yani, hayatta kalabilmek için asgari kaynaklardan yoksun olma durumu, dünya nüfusunun ciddi bir kesimini tehdit ediyor. Bu tehdit, büyüme eğilimi taşıyor.
* İnsanlık toplumunun bir parçasının, açıkça ölümcül bir yoksulluk altında yaşıyor olması, geçiştirilebilecek bir sorun değildir. Yoksulluğun yarattığı fiili insan hakkı ihlalinin farkında olmaksızın, "insanlıktan" söz edilemeyeceği açıktır.
* Yoksulluk başlı başına bir yaşama hakkı ihlalidir. İnsan haklarının felsefesinin temelinde yatan, iradesi, hakları ve onuru olan bir varlık olarak insan anlayışı, yaşamsal bir açlık sorununun kronikleştiği ve bundan muzdarip insan kitlelerinin görmezden gelinebildiği bir dünyada, kendisiyle barışık olamaz.
* Diğer yandan yoksulluk, mutlaka hayatta kalmayı imkânsızlaştıran bir tehdit düzeyine erişmediğinde de, bir insan hakkı sorunudur.
* "Göreli yoksulluk" olarak tanımlanan yoksulluk halleri, bu yoksulluğu çeken insanların özdeğer duygularını tahrip eder ve kendilerini hak sahibi özneler olarak, yurttaşlar olarak, insan olarak algılamalarını güçleştiren bir sosyal ve psikolojik ortam yaratır.
Yardımlar önemli ama...
* Yoksulluk durumu, yoksulları fiilen hak sahibi özneler olmaktan dışlar ve bu yanıyla da bir insan hakkı sorunudur. Bu bakımdan, sosyal ve iktisadi hakların, temel bir insan hakkı olarak öne çıkarılması gerekmektedir.
* Yoksullukla mücadele konusunda uygulanan yöntemlerin sağladığı yararlar göz önüne alındığında kötülenemez ya da tümüyle anlamsız sayılamaz.
* Ancak bu tür "yardım" ve "esirgeme" faaliyetlerinin, yoksulların o özdeğer duygusunu, kendini hak sahibi özne olarak algılama kapasitesini engellemesi söz konusu olabilir. Hatta kimi durumda, yoksulların tâbiyet ve acz duygusunu pekiştiren etkiler yaratabilir. Bunun insan hakları açısından hiçbir zaman göz ardı edilmemesi gerekir.
İHD ve TİHV'nin 1998'den beri her yıl gerçekleştirdiği konferansların ana teması "Yoksulluk ve İnsan Hakları" olan beşincisi, Ürgüp'te 15-17 Kasım'da yapılmıştı.
Konferansa, 60'ı aşkın bilim insanı, aydın, akademisyen, insan hakları savunucusu ve gönüllü örgüt temsilcileriyle çeşitli kamu kurumlarından temsilciler katılmıştı. (BB)