Ordu Üniversitesi’nde dün Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Deniz Yıldırım’a YÖK yasa tasarısı hakkındaki panele katılıp konuşma yaptığı için "uyarı cezası” verilirken yedi öğretim görevlisine de kapılarına Eğitim-Sen kokartı ve Eğitim-Sen Yükseköğretim Bürosu’nun YÖK yasası hakkındaki afişleri astıkları için soruşturma açıldı.
bianet’e konuşan Yıldırım YÖK yasasıyla ilgili panelde konuşmanın görevinin parçası olduğunu, bu konuda ceza verilmesinin akademiye zarar vereceğini belirtirken Eğitim-Sen de her iki uygulamayı eleştiren bir açıklama yayınladı.
Yıldırım: Toplumu bilgilendirmek benim görevim
Ünye İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı'nın Yıldırım’a açtığı disiplin soruşturmasının gerekçesi Aralık ayında Ankara`da Yeni YÖK Yasa Taslağı hakkında panele katılıp konuşma yapması. Yıldırım panele gitmek için Dekanlığa verdiği izin dilekçesinin “YÖK'ün sitesinde mail adresleri var, görüşleriniz varsa oraya yazabilirsiniz" gerekçesiyle reddedildiğini belirtti:
“İzin vermeme gerekçeleri absürd. YÖK’le ilgili bir yasayı YÖK’ün hazırlaması başlıca bir sorun. Üniversiteler üzerindeki tüm denetimin YÖK’e ve onun disiplin yönetmeliğine bağlı olduğu düşünülürse ona görüş vermek bana mantıklı gelmiyor. Konuyu YÖK üzerinden tartışmak YÖK’ün doğrudan meşruluğunu pekiştiriyor.
“Cezanın gerekçesi ‘Ankara’daki toplantıya izin katıldığımın tespit edildiği ve izinsiz olarak fakülteye gelmediğim” olarak belirtildi. Bilimsel ve mesleki olarak kendinizle ilgili olan yasayla ilgili görüş vermek için izin alınması akademik teamüle aykırı. Öğretim üyesinin göreviyle ilgili bir engeli yoksa, ki benim yoktu, panele katılmanın engellenmesi düşünce ve ifadenin engellenmesi anlamına geliyor.
“Bir öğretim üyesi olarak derslere girmenin yanında toplumun bilgilendirilmesi görevim de var. Bu tarz panellere katılıp kamuoyunu bilgilendirmek tam da görevimin gereği.”
“Taslağı böyleyse kendisi nasıl olur?”
İstanbul Üniversitesi’nde iki öğretim elemanına da aynı gerekçeyle soruşturma açıldığını belirten Yıldırım iki soruşturmanın çok bağlantılı olduğunu söyledi:
“Üniversiteler özgürce kendileriyle ilgili yasa taslaklarını tartışamayacak, ifade kanalları tıkanıp, soruşturma ve cezalarla yıldırılacaklarsa bana ‘taslağı böyleyse kendisi nasıl olur?’ diye sormak kalıyor.
“Bu konuda ilk kez ceza verilmesi önemli. Bunun önünde bilimden, üniversiteden yana kamuoyu oluşması birçok kişinin benzer süreçten geçmesinin önünü kapatacak. Böyle kalırsa ise birçok kişiyi yüksek öğrenime dair eleştiri ve görüş vermekten alıkoyacak, öğretim elemanlarını oto sansüre götürecek ki bu akademisyen için ölüm. Düşüncenin saklandığı yer üniversite olamaz.”
Cezanın hukuksuz olduğunu söyleyen Yıldırım itirazını sunacak:
“Uygulama ve ceza hukuksuz. 12 Eylül darbesi sonrası kurulan YÖK’ün Disiplin Yönetmeliği üniversiteleri şekillendirmek için oluştu. Buna dayanarak üniversitede soruşturma ve cezai işlemelerin yoğunlaşması nasıl üniversite istediğimizle ilgili konuşmamızın engellenmeye çalışılacağı bir döneme girdiğimizin kanıtı. Üniversitelerdeki gelişmeler endişe verici.”
Eğitim-Sen ise “Ordu Üniversitesi’nde Akademik ve Sendikal Özgürlükler Ayaklar Altında” başlıklı açıklamasında İÜ’deki soruşturmayı hatırlatarak Yıldırım`a verilen cezanın tekil örnek olarak kalmayacağı ve sistematik olarak diğer üniversitelerde de yaygınlaşacağını belirtti.
Soruşturma nedeni: “İnsan, Toplum, Doğa Yararına Üniversite”
Diğer yandan Rektörlük aynı fakültede görevli yedi öğretim üyesine çalışma odalarının kapılarına "İnsan, Toplum, Doğa Yararına Üniversite" yazılı Eğitim Sen kokartı ve yine Eğitim Sen Yükseköğretim Bürosu tarafından hazırlanan YÖK afişini astıkları için soruşturma açtı.
Eğitim-Sen aynı açıklamada soruşturmayı “üniversitede sendikal hak ve özgürlüklerin hiçe sayıldığının açık kanıtı” olarak tanımladı; güvenlik görevlilerinin kokart ve afişleri kapılardan söktüğünü, soruşturma tutanağında “izinsiz afiş” ibaresinden başka bilginin yer almadığını ve tutanakta özel güvenlikçilerin de imzalarının bulunduğunu ifade etti.
Eğitim-Sen üniversitelerdeki baskılara karşı sendikal mücadeleyi sürdüreceğini ve sendikal hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran uygulamalara karşı gerekli yasal süreci başlatacağını belirtti:
“Her iki örnekte de üniversite yönetimini harekete geçiren şey, üyelerimizin hem YÖK düzenine hem de yeni üniversite rejimine karşı bilimden, düşünceden ve sendikal örgütlenme özgürlüğünden yana takındıkları kararlı tavırdır. Bu tavrın sonuna kadar yanındayız. (BK/HK)