“Anayasanın 10. Maddesi diyor ki “Kadın erkek eşitliğin sağlanması devletin sorumluluğudur”. Bu önemli çünkü YÖK Türkiye Anayasası’nın hükmünü çiğnemiş oluyor. Hatta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın toplumsal cinsiyet eşitliği temel alınarak göre yazılmış çok sayda metni var. Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını bir politika olarak benimsemiş ve bunu kurumlarına da yansıtmıştır. Tüm bunların yok sayıldığını görüyoruz.”
Bu sözler, Prof. Dr. Serpil Sancar’a ait. Sancar, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilim ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi, Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı ve aynı zamanda Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM) Müdürü.
Sancar, bu değerlendirmeleri, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği çalışmalarında kullanılmak üzere hazırlanan “Tutum Belgesi”nin YÖK’ün web sayfasından kaldırılması üzerine yaptı.
Bu durum, tıpkı Sancar gibi, üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliği alanında emek üreten akademisyenleri de bir hayli şaşırttı. Tepkisine neden oldu.
TIKLAYIN – YÖK'ün Kaldırdığı Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi
Sancar ile toplumsal cinsiyet eşitliği tutum belgesi üzerine söyleştik.
Bu kadar emek verilmiş bir tutum belgesinin kaldırılmasının nedeni nedir?
YÖK tutum belgesi, en azından dört beş yıllık geçmişe sahip birçok üniversiteden ortak çalışan uzmanın emeğinin ürünü. Bu belge hazırlanmadan önce de bazı üniversitelerde böyle bir belge hazırlamış ve uygulamaya konulmuştu. Mesela, Ankara Üniversitesi olarak biz bu belgenin paralelinde bir belge hazırlamıştık öncesinde. O da toplumsal cinsiyet eşitliği dersler verilmesi, şiddet, taciz gibi konularda duyarlı olunması gibi konuları içeriyordu.
Son tartışmalar bir gazetedeki YÖK Tutum Belgesi'ni hedef gösteren bir yazı nedeniyle ortaya çıktı. Son dönemlerde, eşitlik ve toplumsal cinsiyet kavramına ayrı bir saldırı var. Deniyor ki "Toplumsal cinsiyet eşitliği değil kadıların güçlendirilmesi" gibi bu kavramlar üzerinden ele alınmalı kadın meselesi. Ailenin odağında kadın olmalı gibi. Mesela, "LGBTİ hakları olmamalı" diyorlar. Oysa böyle bir gerekçe ile eşitlikten vazgeçilemez. Gazetenin ifade ettikleri bu çerçevede. Gazeteyi dikkate almazsınız ama YÖK gibi bir kamu kurumunun bu belgeyi sitesinden kaldırması bu konudaki politikasından vazgeçtiği anlamına gelir. Bu çok kabul edilebilir bir durum değil.
"Karar, Türkiye'nin devlet politikalarına aykırı"
Peki bu yasal olarak mümkün mü?
Anayasanın 10. Maddesi diyor ki “Kadın erkek eşitliğin sağlanması devletin sorumluluğudur”. Bu önemli çünkü YÖK Türkiye Anayasası’nın hükmünü çiğnemiş oluyor. Hatta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın toplumsal cinsiyet eşitliği temel alınarak göre yazılmış çok sayda metni var. Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını bir politika olarak benimsemiş ve bunu kurumlarına da yansıtmıştır. Tüm bunların yok sayıldığını görüyoruz.
Kavramsal olarak tüm metinlerde yer bulan devletin temel normlarının YÖK’ün yok etmeye kalkması hukuki değil. Üstelik Türkiye bu normu hayata geçirmeyi uluslararası sözleşmelere göre taahhüt etmiş bir ülke. Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği eylem planları, yani Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın sorumluluğunda yürüyen eylem planlarının uygulanması zorunlu hükümleri düşünüldüğünde, bunu kimse kafasına göre kaldıramaz. Devletin bazı temel normlara referansları değiştirilmeden, imzalanmış sözleşmeler varken bu yapılamaz. Bir kere Anayasa’ya aykırı bir durum var. Bu aykırılığı kim çözer nasıl çözer bu da hükümetin sorumluluğudur. YÖK başkanının bu tutumundan vazgeçmesi gerekir. Bu karar Türkiye’nin devlet politikalarına da aykırıdır.
YÖK’ün projeyi durdurması üniversitelerdeki uygulamalara ne kadar yansır?
Yerleşik üniversitelere çok etki edeceğini düşünmüyorum. Çünkü bu üniversiteler kendi motivasyonlarıyla bu işlere girişmişti. ODTÜ, Ankara, İstanbul ve İzmir’deki üniversitelerden söz ediyorum. Bu üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri YÖK tutum belgesinden çok daha önce başlamıştı; dolayısıyla YÖK’ün kaldırma kararı bu üniversiteleri çok etkilemez diye düşünüyorum. Ama taşradaki üniversiteler bundan çok daha derin bir şekilde etkilenecektir diye düşünüyorum. YÖK’ün bu kararı taşra üniversitelerinde bu konudaki çalışmaları durduracağını düşünüyorum.
"Türkiye Vatikancı görüşe yaklaştı"
Toplumsal cinsiyet kavramı için uluslararası bir saldırı altında diyebilir miyiz?
“Kadın erkek eşitlik yerine kadınlar için adalet olmalı” sözü bu şuan bizim ülkemizde gündeme getirilse de bu tartışmanın bir geçmişi var. Dünya Kadın Konferansları sürecinde daha yakından görmüştük bu yaklaşımı. Aslında “Vatikancı” diyebileceğimiz bir görüş bu. Kadın haklarının sadece ailenin korunmasına hizmet eden boyutuyla kabul edilmesi ve kadın değil aile üzerinden politikaların tanımlanması gibi. Kadın ve erkek arasındaki sorunların eşitlik değil adalet kavramıyla çözülmesinden yana. Vatikancı görüş tek başına değildi. Yanında İran Şii fanatizmi de vardı.
Yakın zamanlarda Doğu Avrupa kökenli Katolik Ortodoks görüş de buna eklendi. Türkiye, daha önceden uluslararası toplantılarda bu duruma itiraz eder yani Vatikancı görüşün karşısında yer alırken şimdi resmi belgelerinde toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını çıkartıyor. YÖK Tutum Belgesi de bu sürecin bir parçası.
Onlarca üniversitede toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları yapılıyor, dersler veriliyor. Üniversiteler YÖK’e karşı bu konuda karşı tavır alacak mı?
Umarım yakın zamanda üniversitelerin bir araya gelip bu yaklaşımın Türkiye’ye vereceği zararlar üzerine bir çalışma yapması ve buna karşı bir söz söylemesi gerçekleşir.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi hakkında Türkiye 1985 yılında CEDAW -Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi, 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi- Kadına Karşı Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ni imzaladı. Bu sözleşmelerden doğan yükümlülüklerin, kadın hareketinin yürüttüğü mücadelenin, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadın cinayetleri konusunda oluşturulan muhalefetin ve o dönemde yaşanan Özgecan Aslan cinayetinin ülke çapında yarattığı büyük tepkinin etkisi ile 2015'te YÖK, bütün bileşenlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı hareket etme taahhüdünde bulundu. Bu taahhüt çerçevesinde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalığın artırılması, "toplumsal cinsiyet eşitliği" derslerinin müfredata eklenmesi, kampüslerde cinsel saldırı ve tacizle mücadele edilmesi, kadın sorunları araştırma ve uygulama merkezlerinin açılması gibi düzenlemeler yapıldı. Yükseköğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi, yükseköğretim kurumları çerçevesinde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir anlayışı hayata geçirmek amacı ile Yükseköğretim Kurulu bünyesinde kurulan "Akademide Kadın Çalışmaları ve Sorunları Komisyonu" tarafından hazırlandı. Belge, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın yazısı ile Türkiye'deki tüm üniversite rektörlüklerine gönderildi. Yükseköğretim Kurulu bünyesinde böyle bir komisyonun oluşturulması da Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi'nin hazırlanarak tüm yükseköğretim kurumlarına gönderilmesi de demokratik bir siyasi iradenin kendiliğinden oluşturduğu bir tutum değil, yürütülen kadın mücadelesinin sonucu olarak yorumlandı. Bu mücadele sayesinde, YÖK bünyesindeki çalışmalar hiç gündemde yokken Türkiye'deki kadın akademisyenler, öncü üniversiteler bünyesinde tutum belgesindeki eşitlikçi anlayışın ötesine uzanan çalışmalar yapmış, dersler açmış, araştırmalar yapmış, merkezler kurmuşlar, gelecek nesillerin toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıklardan ve eşitsizliklerden daha az etkilenmeleri adına saygın ve güçlü bir mücadele yürüttüler. |
Prof. Dr. Serpil Sancar hakkında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi. Siyaset Bilimi alanında doktorasını tamamladıktan sonra Siyaset Kuramı, Siyaset Sosyolojisi, Küresel Siyasal Dinamikler, Din-Siyaset İlişkisi, Sosyal Bilimlerde Araştırma Metodolojisi konularında dersler verdi. Kadın çalışmaları ve toplumsal cinsiyet araştırmaları alanında da akademik çalışmalar yaptı. Bu alanda da "Feminist Kuram," "Cinsiyet ve Siyaset," "Kadın Hakları Hareketleri," "Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti" ve "Kadın Araştırmalarında Yöntem" derslerini vererek Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Yüksek Lisans ve Doktora Programlarının yürütülmesinde aktif olarak yer aldı. Ankara Üniversitesi Kadın Araştırmaları Merkezi'nin (KASAUM) kurucularından ve halen bu merkezin müdürü olarak da görev yapıyor. 2011-2012 yılları arasında ABD George Washington Üniversitesi'nde konuk araştırmacı olarak bulundu; "Din ve Cinsiyet" konusunda araştırma yaptı ve dersler verdi. Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) kurucu başkanı olan Profesör Sancar kuruluşundan bu yana derneğin yönetiminde de aktif olarak çalışıyor. Kadın çalışmaları ve siyaset bilimi kesişim alanlarında çok sayıda yayını ve araştırması mevcut. Bazı kitapları şöyledi: Din, Siyaset ve Kadın: İran Devrimi, 1990 Belge Yayınları (ikinci baskı: 2016, Nika Yayınevi); Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti: Erkekler Devlet, Kadınlar Aile Kurar, 2012, İletişim Yayınları (ikinci baskı: 2014, İletişim Yayınları); 21. Yüzyıla Girerken Türkiye'de Feminist Eleştirinin Birikimi, derleme, bölüm I ve II, 2011, Koç Üniversitesi Yayını; Erkeklik: İmkânsız İktidar: Ailede, Piyasada ve Sokakta Erkekler, 2009 Metis Yayınları, (üçüncü baskı: 2016 Metis Yayınları); İdeolojinin Serüveni: Yanlış Bilinç ve Hegemonyadan Söyleme, 1997, İmge Yayınevi (üçüncü baskı: 2016, İmge Yayınevi, Ankara). |
(EMK)