Yükseköğretim Kurulu (YÖK) 33 yaşında.
12 Eylül darbesinin ardından 6 Kasım 1981’de kuruluşun amacı neydi, işlevi 33 yılda nasıl değişti, 33 yıl sonra YÖK’e gerek var mı?
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Mustafa Görkem Doğan ile bu sorulara cevap aradık.
Doğan, üniversitelerin idari özerkliğini ortadan kaldırmak ve yükseköğretimi merkezi yerden yeniden şekillendirmek amacıyla kurularak, 1990’ların ortasında yükseköğretimin piyasalaşmasını hedeflediğini belirttiği YÖK’ün bu hedeflerine -ne yazık ki- ulaştığını anlattı.
Doğan, eskiden akademisyenlerin YÖK'ün kalkmasıyla sorunun çözüleceğini düşündüklerini ancak bunun bugün geçerli olmadığını, YÖK'ün akademinin adeta ruhuna işlediğini anlattı. Üniversitede anlamlı bir dönüşümün Türkiye'de anlamlı politik dönüşümle birlikte düşünülebileceğini söyledi.
YÖK’ün kuruluş amacı
M. Görkem Doğan Mili Güvenlik Konseyi tutanaklarında YÖK’ün kuruluş amacının üniversitelerin idari özerkliğini ortadan kaldırmak şeklinde yer aldığına işaret ediyor.
“ Tutanaklarda ‘İdari değil bilimsel özerklik’ diyor. Kurumsal altyapısı olmazsa bilimsel özerkliğin anlamının olmayacağını bildiği için böyle diyor. İdari özerklik yokken bilimsel özerklik olsa da bir özerklik kalmıyor.”
“YÖK doğrudan Cumhurbaşkanına bağlandı. 1980-1990lardaki kiri savaştan tanıdığımız derin devlet yükseköğretimi merkezi yerden şekillendirmek için YÖK’ü kurmuştu.”
YÖK’ü tüm üniversiteleri kontrol edebilen “Ankara’daki şalter” olarak tanımlayan Doğan YÖK’ün kuruluşundaki bu hedeflerine ulaşmasıyla ilgili “Ne yazık ki çok başarılı oldular” dedi.
1990’lar; yükseköğretimin piyasalaştırılması
Doğan, 1990’ların ortasında özellikle Kemal Gürüz’ün başkanlığı sırasında YÖK’ün başka bir amaç daha üstlendiğini söyledi.
“Bu Türkiye’ye özgü değil, tüm dünya ile birlikte olan bir dönüşümdü; eğitimin, özellikle yükseköğretimin piyasalaştırılması.”
Doğan bununla ilgili YÖK’ün hazırladığı raporun temel tezini “eğitim hem bireysel hem kamusal fayda sağlar” olarak özetledi.
“Bu orijinal fikirleri de değildi, dünya ticaret örgütü metinlerinde de geçer. Buna göre yükseköğretim kamudan ziyade kişisel fayda sağlar. Dolayısıyla yükseköğretim alınır satılır bir meta olarak düşünülür. İkinci nokta da değerinin yükseköğretimden çıkan kişinin ne kadar para kazanabildiğiyle ölçülmesidir. Bu doğrultuda YÖK eliyle üniversiteleri dönüştürmeye başladılar. Ankara’dan düğmeye basıyorsunuz üniversiteler değişiyor.”
33 yıl sonra YÖK’e gerek var mı?
YÖK’ün 33. yılına üniversitelerde piyasalaşma yönünde eleştirilerin arttığı, YÖK başkanın YÖK’ün yapısının değişmesine yönelik açıklamalarının, yeni YÖK yasası tasarılarının olduğu bir gündemle giriyor.
Doğan YÖK’ün 33. yılında geldiği noktayı “YÖK cisim olarak ayakta ama ne kadar gerekli? Kurumsal olarak YÖK’e gerek yok, yerleşmiş durumda” diye anlatıyor.
YÖK’te değişim?
YÖK’te değişim konusunda ise “Bu 1980, 1990, hatta 2000’lerin başındaki kadar olmaz bir şey değil” diye konuşuyor.
“Değiştirilebilir, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlayabilirler. Bunlar şaşırtıcı gelişmeler değil ama bir anlam ifade etmiyor.”
YÖK’ten ötesi
Her 6 Kasım’da öğrenciler “YÖK’ün kaldırılması” taleplerini yineliyor. Doğan, YÖK’ün hedeflediği yükseköğretimin yapılaştığını, öyle ki YÖK’e gerek kalmadığını anlatıyor. Öyleyse üniversitelerdeki talep ne olmalı?
“1980’lerden kalma bir alışkanlık bizimki. Hocalarımızın özellikle şöyle bir inancı vardı; ‘YÖK’le cisimleşen boyunduruğu atabilirsek, özerk üniversitelerde yeniden kamusal, bilimsel eğitimi hayata geçirebiliriz. Ne de olsa biz burada varız’ diye düşünürlerdi. Bunun geçerliliğinin çok olduğunu düşünmüyorum.
“Üniversitede anlamlı bir dönüşüm ancak ve ancak Türkiye’de anlamlı politik dönüşümle birlikte düşünülebilir. Tüketim toplumunun parametreleri içinde her şeyi metalaştığı bir ortamda üniversitelerin farklı olmasını beklemek gerçekçi değil. Üniversitelerin değişiminin bugüne dek olmadığı kadar Türkiye’nin siyasetinin değişimine bağlıdır diye düşünüyorum.” (BK)