* Fotoğraf: AA
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Denizi'nde görülen müsilaj sorununun çözümü için Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) oluşturduğu akademik heyetin katılımıyla düzenlenen toplantıya başkanlık etti.
Denizlerdeki müsilaj sorununun çözümüne yönelik bilimsel yöntemler masaya yatırılan toplantıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç başkanlığındaki uzman akademik heyetin müsilaj konusundaki bilimsel araştırmalarını ve çözüm önerilerini dinledi.
Müsilaj sorununun çözümüne yönelik akademik çalışmaların değerlendirildiği toplantının sonuç bildirgesi de yayımlandı.
Bildirgede, denizlerin birçok canlı için mükemmel bir ekosistem olmasının yanında insanlık için en kaliteli gıda temin ambarları olarak bilindiği, ekolojik ve ekonomik önemi nedeniyle deniz kaynaklarının bilinçli kullanımı ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasının büyük önem taşıdığı belirtildi.
TIKLAYIN - "Plan sözde kalırsa Marmara'yı daha kötü senaryolar bekliyor"
Atık su, aşırı ve yanlış avlanma, iklim krizi
Anadolu Ajansı'nın (AA) haberine göre, insan kaynaklı tehditlerin yoğunluğu ve dağılımının şu anda insanlık tarihinde görülmemiş seviyelere ulaştığı vurgulanan bildirgede, şu ifadelere yer verildi:
"Marmara Denizi'nde son yıllarda gerek insan kaynaklı gerek doğal birtakım baskılar mevcuttur. Bu baskıları oluşturan nedenler artan sıcaklık, oksijen azalması, okyanus asitlenmesi, karasal girdiler (atık su, besin elementi), aşırı avlanma, kirlilik, istilacı türler, gemicilik faaliyetleri... Marmara Denizi'miz dört havza ile çevrelenmiştir. Toplam kıyı şeridi 240 kilometredir. Özellikle, yüksek deniz suyu sıcaklığı, rüzgarsız ve sakin hava koşullarında ve yüksek karasal girdiler müsilaj yapıyı görme olasılığını artırmaktadır. Müsilaj yapı, dünya denizlerinde her yerde bulunabildiği gibi, Marmara Denizi'nde de gözlenmektedir.
“Marmara Denizi'nin bir iç deniz olması, dar geçitli boğazlar ile diğer denizlerle bağlantısının kısıtlı olması, bölgedeki artan nüfus yoğunluğu, yeterli düzeyde arıtılmayan ve deşarjları kısmen kontrolsüz yürütülen evsel ve endüstriyel atıklara maruz kalması, deniz tarama ve boşaltma faaliyetleri ile kıyı dolgu alanlarına bağlı habitat kaybı, aşırı ve kontrolsüz avcılık ve iklim değişikliğine bağlı deniz suyu sıcaklıklarının artması gibi nedenlerle bu tek hücreli canlılar kendileri için değişen ortam koşullarına tepki göstermeye başlamış, normalden fazla ve/veya hızlı şekilde hücre içi organik yapıdaki sıvılarını boşaltma yoluna gitmişlerdir."
TIKLAYIN - Marmara'yı kusturduk
Denizdeki baskıda artış
Bildirgede, Marmara Denizi gibi yarı kapalı denizlerde sürekli olarak yapılan atık su boşaltımlarının kirletici yükü artırdığı ve bu durumun aşırı üretime sebep olabildiği ifade edildi.
Özellikle azot ve fosforca zengin besin elementi girdisi ile durgun hava şartları ve sıcaklık artışıyla tek hücreli canlıların sayısının ve müsilaja yol açan hücre içi salgısının aşırı arttığına dikkat çekildi:
"Çeşitli kirleticilerle zengin müsilaj, deniz dibine inerek bentik fauna ve floranın yapısını bozmakta ve orada yaşayan canlıların yaşamını sınırlandırmaktadır. Oluşan müsilajlı kitle içerisinde ağır metallerin de birikebilme oranı oldukça yüksektir. Ayrıca Marmara Denizi alt sularının oksijence oldukça fakir olduğu düşünüldüğünde, organik maddece çok zengin bu malzemenin bakteriyel tüketim ile oksijenin daha da azalmasına neden olacağı bilinmektedir.
“Türkiye nüfusunun önemli bir bölümünün Marmara Denizi’nin etrafındaki büyük illerde yaşaması, endüstriyel faaliyetlerin önemli bir bölümünün bu bölgede bulunması, Karadeniz ülkelerinin deniz taşımacılığında Marmara Denizi'ni kullanması, az da olsa turizm amaçlı kullanılması Marmara Denizi'nin sosyo-ekonomik önemini de artırmaktadır. Çanakkale ve İstanbul boğazları ile birlikte Türk Boğazlar Sistemi'ni (TBS) oluşturan Marmara Denizi'nde özellikle son yıllarda artan deniz trafiği ve İstanbul Boğazı üzerinden gelen Karadeniz kökenli kirleticiler bu baskıyı daha da arttırmaktadır."
TIKLAYIN - Büyüakın: Marmara'yı fosseptik çukuru gibi kullanmışız
İklim krizi kaynaklı sıcaklık artışı
Bildirgede, küresel ısınmanın etkisiyle özellikle son 10 yılda Marmara Denizi yüzey ve alt tabaka sularının sıcaklığının daha hızlı arttığı da vurgulandı.
Deniz canlılarının stres sonucu oluşturdukları müsilaj gibi aşırı doğa olaylarının küresel ısınmayla 1950'li yıllardan itibaren diğer denizlerde olduğu gibi Marmara Denizi'nde de giderek artan sıklıkla oluştuğunun gözlendiği belirtilirken, bu sorunların doğru anlaşılabilmesi için birçok farklı disiplinde uzman bilim insanının gerek gözlem gerekse öngörü kabiliyeti olan modellerle bu sorunlara yaklaşması gerektiği aktarıldı. Müsilaj gibi öngörülmesi zor problemler üzerine denizlerin oşinografisi doğru anlaşılmadan çözüm önerisi sunma ve geliştirmenin mümkün olmadığı ifade edildi:
"Örneğin Marmara Denizi'nde uzun süredir insan kaynaklı karasal girdilerden (besin tuzları, ağır metaller) ve iklim sebebi ile denizde sıcaklık artışı ve akıntı sistemlerinde değişimlerden dolayı oksijen azalması artarak sürmekte ve bununla birlikte biyoçeşitlilik kaybı da deniz ekosistemini savunmasız bırakmaktadır ve müsilaj, zararlı alg artışı, deniz anası istilası, toplu balık ölümleri gibi olayların yaşanması esasında kaçınılmaz olmuştur.
TIKLAYIN - "Müsilaj doğa olayı değildir, doğal da değildir"
Deniz ve su biliminin önemine atıf
"Deniz ve su biliminin bu süreçte temel bilim (fizik, kimya, biyoloji, matematik) desteği ve diğer iklim bilimleri (meteoroloji, klimatoloji, ekoloji, paleontoloji, vs.) ile amaç ve kapsam örtüşmesi artmıştır. Böylece sağlanan bilgi ve yeteneklerle çevresel yönetişime katkıda bulunulmak suretiyle gelecekte de topluma hizmet edilecektir. Bu nedenle deniz bilimini geliştirme faaliyetleri bütünüyle geleceğe yatırımdır, yaşam kaynağı denizlere bilimle sahip çıkmaktır. Denizler bütünlükçü şekilde çalışılmadığı sürece denizlerle ilgili karmaşık problemlere çözüm getirmek mümkün değildir.
“Deniz ve su bilimleri gibi çok disiplinli ve yüksek teknoloji gerektiren alanlar, gerçek manada gözlem sistemleri, laboratuvarlar ve gemi gibi altyapılara ihtiyaç duyarlar. Deniz bilimlerinde problemler rutin izleme ötesinde interdisipliner çalışmalar konusunda uzmanlaşmış akademisyenler tarafından ele alınarak çözüme ulaştırılabilir. Bu nedenle, deniz bilimleri ve su bilimleri alanlarının akademideki yeri daha da güçlendirilmelidir.
“Gezegenimizin yaşanabilirliğinde hayati bir rolü olan denizlerin bu rolü oynamasını sağlayan tüm süreçleri bütünleşik olarak kavrayabilen, araştırabilen ve yeni bilgiler üretebilen bilim insanlarının yetiştirilebilmesi önemlidir. YÖK’ün son yıllarda ilgili lisans programlarına kaydolan öğrencilerin desteklenmesine yönelik girişimleri daha ileri aşamalara da taşınmalıdır.
“Marmara Denizi ekolojisi dayanıklılığını yitirdi”
“Ekonomik kaynaklarıyla, kirlilik ve ekosistem problemleriyle, bütün sorumluluğu yalnızca bize ait olan Marmara Denizi’nde yapılacak faaliyetlerin tamamının planlanmasında deniz ekosisteminin sağlıklı olması birinci planda tutularak bütün paydaşların yararına olması gözetilmelidir.
“Marmara Denizi ekolojisi dayanıklılığını yitirmiştir ve dış etkenlere karşı korumasız bir hale gelmiştir. Müsilajın ötesinde Marmara Denizi’nde şu anda zararlı alg, deniz anası aşırı artışları, hidrogen sülfür oluşumu gibi riskler de bulunmaktadır. Dolayısıyla Marmara Denizi'nin sağlığına yönelik bütüncül yaklaşımlar benimsenmelidir."
Çözüm önerileri
Toplantının sonuç bildirgesinde, acil durum önerileriyle eğitim ve araştırmayla ilgili önerilere de yer verildi.
Acil durum önerileri
- Marmara Denizi'nin tüm çevresi belli bir plan dahilinde koruma bölgesi olarak ilan edilmeli.
- Balıkçılık sektörünün yaşadığı güçlükler ivedilikle takip edilmeli.
- Gemilerin dümen kilitlenmesi, pervane kırılması gibi sorunlar uluslararası gemicilik ticaretini etkileyebilir. Boğazda meydana gelebilecek kazalara karşı eylem planları oluşturulmalı.
- Atık suların arıtıldıktan sonra denize geri verilmemesi ve sulamada kullanılması sağlanmalı. Karasal kökenli girdiler, ileri biyolojik arıtımdan geçirildikten sonra derin deşarj yapılmalı.
- Müsilajın zamansal ve mekansal dağılımı belirlenerek, Marmara kıyılarındaki hareketli platformlarla reaktif oksijen dozlamasının araştırılarak yapılması temin edilmeli.
- Mevcut arıtma tesislerinin ileri arıtım teknolojileri ile entegrasyonu sağlanmalı.
- Konuyla ilgili bir izleme komitesi kurulmalı.
Eğitim ve araştırmayla ilgili öneriler
- 100/2000 YÖK Doktora Programları'nda denizcilik ve su çalışmaları alanlarının bursiyer sayıları artırılmalı. Bu alanlar, proje çağrılarında öncelikli kapsama alınmalı. Araştırmaların daha geniş olarak fonlanması temin edilmeli.
- Marmara Denizi’ne özel çalıştaylar düzenlenmeli, akademisyen ve öğrencilerin düzenli bir araya gelmesine imkan verilmeli.
- Araştırmalarda kullanılan gemilerin oldukça eski oluşu sebebiyle, deniz araştırmalarıyla ilgili gemi ve altyapıları desteklenmeli.
- Deniz Bilim yüksek lisans ve doktora eğitimi, farkındalık/topluma hizmet çalışmaları ve uluslararasılaşmayı da içeren bütünleşik bir 'Deniz Bilim Yükseköğretim Stratejisi' ile Türkiye denizlerinin sağlıklı, dayanıklı ve mavi ekonomik kalkınmayı da destekleyici bir işlevi olması sağlanmalı.
- Hem sağlıklı bir Marmara'ya ulaşmak için yeni nesil akademisyenleri yetiştirmek hem de mavi ekonomiye geçişi desteklemek için gereken profesyonel insan ihtiyacı, yüksek lisans, doktora, post-doktora eğitimini destekleyici politikaların geliştirilmesi, ulusal ve uluslararası değişim programlarının öğrenci ve akademisyenlikte desteklenmesi yoluyla karşılanmalı.
- Küresel ısınmanın önümüzdeki yıllarda daha fazla olacağı göz önüne alınarak model, tahminler ve senaryolara göre diğer bütün faaliyetler hakkında önlemler, özel tedbirler alınmalı.
- Denizlerin korunması konusunda okullarda farkındalık çalışmaları ve vatandaşı bilgilendirme çalışmalarını yapan üniversitelerin sayıları artırılmalı.
- Marmara'ya komşu belediyeler daha fazla sorumluluk üstlenmeli, özellikle arıtma ve atık konusunda yeni düzenlemeleri ve denetlemeleri devreye sokmalı.
(TP)