Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Salgının Türkiye’de görülmeye başlandığı mart ayı itibariyle hasta sayılarının en yüksek olduğu hatta Türkiye’nin Wuhan’ı olarak kabul edilen İstanbul’da vakalar son iki aydır yeniden artmaya başladı.
Haziran ayında seyahat engelinin kaldırılması ve İstanbul nüfusunun büyük çoğunun şehir dışına çıkmasıyla birlikte yaz aylarında vakalar düştü. Haziran-temmuz-ağustos ayları boyunca özellikle Ankara ve Diyarbakır salgının merkezi haline geldi. Ancak tatilcilerin İstanbul’a dönüşüyle eylül ayında vakalar yeniden artmaya başladı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 22 Ekim’de yaptığı açıklamada İstanbul’daki vaka sayısının Türkiye genelinin yüzde 40’ına, Ankara’nın ise 5 katına ulaştığını söyledi.
Koca, 28 Ekim’de Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamada ise, İstanbul’un dünyanın en kalabalık kentleri arasında 14. sırada yer aldığını, kontrolün sağlanamaması halinde salgınla baş edilemeyeceğini ifade etti.
Tedbirlerin açıklandığı ama henüz ciddi kısıtlamaların gündeme getirilmediği İstanbul’da, salgına ilişkin son durumu İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek bianet’e anlattı.
Prof. Dr. Tükek, İstanbul’da vakaların her geçen gün arttığını söyledi. Vaka artışıyla birlikte ağır hasta sayısının da arttığını belirten Tükek, “Dolayısıyla yoğun bakım hasta sayısı da artıyor. Yeni yoğun bakım yatakları devreye koyuyoruz. Covid-19 için 31 yoğun bakım yatağı ayırmıştık, yataklarımız doldu, yeni yataklar ve servisler açıyoruz. Hemen hemen tüm hastanelerde de durum şu an benzer şekilde. Sıkışıklık yaşanmasına izin vermiyoruz, ama ne kadar daha böyle devam eder bilmiyoruz. Bir ay sonra farklı bir şey konuşabiliriz” dedi.
"Ekstra yataklar açılıyor"
Prof. Dr. Tükek, yoğun bakım hastalarının tedavilerinin uzun sürdüğünü ve bu nedenle yoğun bakımlarda yığılma yaşandığını belirtti ve ekledi: “Ekstra yataklar açılıyor, Covid yoğun bakım sayısını artırıyoruz. Covid olmayıp yoğun bakım ihtiyacı olan hastalar da var. Yoğun bakımda olanların yarısını neredeyse yarısını Covid dışı hastalar oluşturuyor. Covid dışı hastaları da göz önünde bulundurmak zorundayız."
"Ölümlerde genetik faktör etkili"
Virüsün bulaşma hızına ve öldürücülüğüne de değinen Tükek, bulaş hızının ve virüsün öldürücülüğünün değişmediğini söyledi. Genetik faktörün ölümleri tetikleyebileceğine dikkat çeken Tükek, şöyle devam etti: “Yüzde 2- 2,5 buçuk oranında öldürücülüğü var, bulaşı ve öldürücülüğü değişmedi. Covid’de ölen insanlarda genetik faktörlerin önemli olduğunu düşünüyoruz.
"Vefat eden hastalar genellikle aynı aileden oluyor. Muhtemelen virüs onlarda farklı bir mekanizmayı tetikliyor. Hastalığı kimi insanlar ayakta geçiriyor, hiçbir problem yaşanmıyor. Ama kimi insanlar da çok ağır geçiriyor ve ölümle sonuçlanıyor. Aynı aileden çok fazla ölüm yaşanıyor. Henüz ispatlanmış bir şey yok ama ölümlerde genetik faktörün etkili olduğunu düşündürecek çok fazla delil var.”
"Aşılar fayda sağlarsa azalma olur"
Salgının ne zaman biteceğine dair öngörüde bulunamadıklarını vurgulayan Tükek, şunları söyledi: “Salgının ne zaman biteceğine dair hiçbirimiz bir zaman söyleyemeyiz, virüs mutasyon geçirseydi bitebilirdi ama geçirmedi. Aşılar fayda sağlarsa giderek azalma olacaktır ama dünyada da aşıların olması gerekiyor. Virüsün dünyada sıfırlanması gerekiyor, yoksa bulaş devam eder.
"Bu tip salgınlarda iki yöntemle korunabiliriz. Birincisi aşılama, ikincisi ise ciddi kısıtlama. Kısıtlamalar mart-nisan gibi uygulandı, fakat ülkeyi yönetenler pek kapanma taraftarı değil gibi.
"Dünyada da açılmalar olmuştu ancak birçok ülke artık dayanamıyor, virüs hastanelerdeki yükü artıyor ve yavaş yavaş kapanmalara gidiliyor. Sanırım Türkiye henüz o noktaya gelmediği için ciddi kısıtlamalar ve yasaklamalar gelmedi. Hatta kısıtlama olmayacağı yönünde açıklamalar yapıldı. Hastanelerdeki dolma noktasına geldiğinde kısıtlamalara gidilecektir.”
"Sağlık çalışanlarının morale ihtiyacı var"
Sekiz aydır salgınla mücadele eden sağlık çalışanlarının durumuna vurgu yapan Tükek, son olarak şöyle dedi: “Sağlık çalışanlarının moral ve motivasyona ihtiyacı var. Biz nöbet sistemi yaparken zorlanıyoruz. Farklı branşlara da nöbet yazmaya başladık. Sürekli salgınla ve hastalarla iç içe olmak, sağlık çalışanlarının psikolojisini bozuyor, insanların aile yapısı bozuldu, buna ne kadar dayanılacak bilmiyorum.
"İzinler tartışma konusu oldu ama sağlık çalışanları zaten izin kullanmadı. Şu an hastalık çok daha artmışken izin kullanılması çalışan arkadaşlarımızın yükünü artıracaktı, şu an bir standart gelmiş oldu. Belki ücretlendirmeler yeniden gözden geçirilebilir, ilk zamanlardaki gibi ücretler daha iyi verilebilir, bu moral sağlayabilir.” (RT)