Fotoğraf: Twitter
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Mehtap 35 yaşında, 20 yıllık çalışma hayatının ilk yedi yılını tekstilde geçiriyor. Daha sonra sağlık sektörüne adım atıyor. Özel hastanede temizlik personeli olarak çalışmaya başlıyor. Son altı yıldır da İstanbul'da bilinen bir devlet hastanesinde çalışıyor. Temizlik personeli kadrosunda görünüyor ama yoğun bakım ünitesinde hasta bakıcı olarak görev yapıyor.
Yaptığı işi çok seviyor Mehtap, salgın günlerinde her gün birçok ölümle karşılaşsa da, psikolojik olarak yorulsa da hatta kendisi de koronaya yakalansa da hala yoğun bakımda çalışmayı sürdürüyor…
Niye mi?
Cevabını Mehtap veriyor: “Çünkü işimi yoğun bakımda çalışmayı çok seviyorum. Tüm yoruculuğuna rağmen insanlara yardım ettiğimi bilmek beni mutlu ediyor. Kendi sağlığımı riske atıyor olmak size saçma gelebilir ama ben yaptığım işten mutlu oluyorum.
"Ailem işten ayrılmamı istiyor"
"Annem, babam, eşim, kızım salgından sonra işten ayrılmamı çok istediler. Ama bırakamadım, bir de eşimi ücretsiz izne çıkardılar, ev kirası, faturalar, kolay değil bırakmak, ya sonra iş bulamazsam... Hastane yönetimi ben virüse yakalandıktan sonra yerimi değiştirmek isteyip istemediğimi sordu, değiştirmek istemediğimi söyledim.
"Aslında bizde vakalar 10 Mart'tan önce de vardı. Tabi çok tedirgin oluyorduk. Vakalar artarsa evimize gidememek ve ailemize virüs bulaştırmak en büyük korkumuzdu. Ama yine de bu kadarına ihtimal vermiyorduk. Önceden hafta bir ölümle karşılaşırken şimdi günde beş insan ölüyor. Gencecik insanlar ölüyor gözünün önünde, iyileşecek gibi olurken bir an kötüleşiyor, kaybediyorsun.
"Doktor hemşire kadar bize ihtiyaçları var"
"Yoğun bakım çok kolay bir yer değil, salgından önce de zordu. Yaşamla ölüm arasında gidip gelen insanların mücadelesine tanıklık ediyorsun. Ölümlerini görüyorsun, tabuta kadar yerleştiriyorsun. Tanımadığın insanlar olsa da bu çok kolay bir durum değil. Bir süre sonra gaddarlaşıyorsun, duygu kalmıyor tabi ama yine de zor.
“Ancak salgından sonra her şey başka türlü oldu. Çünkü her an, o baktığın hastalardan biri sende bir sevdiğinde olabilir. Doğal olarak korkuyorsun ama yine de bırakıp gitmiyorsun, gidemiyorsun. Çünkü orada gördüğün insanların en az doktor ve hemşire kadar sana ihtiyacı var.
"Bir ekip olarak çalışıyoruz"
“Hastanede 100 yoğun bakım ünitesi var. Bizim yoğun bakımda 10 hasta var. İki personel çalışıyoruz. Hastaların beşine ben, diğerine beşine arkadaşım bakıyor. Hastalara, doktor, hemşire ve personel beraber müdahale ediliyor.
"Bir ekip olarak çalışıyoruz. Doktor ve hemşire tedavisini biz ise bakımını yapıyoruz. Altını, vücudunu temizliyor, saçını tarıyor, tıraş ediyor, iki saatte bir vücudunda yaralar çıkmasın diye yönünü değiştiriyoruz. Ancak bu süreç içinde yokmuşuz gibi davranılıyor.
"Beş dakikada yemek yiyoruz"
"12 saat boyunca bir tulumun içindeyiz, sırılsıklam oluyoruz. Beş dakikada yemek yiyoruz çünkü her an hasta kötüleşebiliyor ve müdahale edilirken hemşirenin doktorun yanında oluyoruz. Önceden dinlenmek için mola verebiliyorduk ama şimdi tulumu çıkarmak giyinmek zaten başlı başına zaman kaybı bu nedenle soluksuz çalışıyoruz.
"Ama yine de sağlık çalışanı olarak görülmüyoruz, Sağlık Bakanı bizden söz etme gereği bile duymuyor. Bizler de kelle koltukta çalışıyoruz. Ek ödeme açıklaması yapıldı, çok büyük bir şey değil zaten ama bizi resmen yok saydılar. Bu insanı psikolojik olarak etkiliyor, görmezden gelinmek insanı üzüyor.
"Bir hafta önce arkadaşımızı kaybettik"
“Bir hafta önce bir 40 yaşında hiçbir hastalığı olmayan bir arkadaşımızı salgından kaybettik, hala 7 arkadaşımız hastanede tedavi altında. Ben de 23 Mart'ta virüse yakalandım. Sekiz günlük tedaviden sonra iyileştim. Çalışırken şiddetli bir nedef darlığı yaşadım.
"Acile gittim akciğer filmi çekildi, şüpheli görüldü. Test yapıldı ilaç verildi ve 14 gün evde kalmam gerektiği söylendi. Nefes darlığı biraz daha azaldı ama sonra çok şiddetli eklem ağrısı yaşadım. Sekiz günde atlattım. Tekrar film çekildi 15. günde çalışmaya başladım.
"Bizleri yok saymasınlar"
"Zor bir süreçten geçiyoruz. Biz doktorumuz, hemşiremiz ve diğer hastane çalışanlarımızla bunun farkındayız elimizden geleni yapıyoruz. Hepimiz hem kendimizi hem de ailemizi riske atarak çalışıyoruz. Ben kızımı anneme gönderdim bir aydır sadece telefonda konuşuyorum. Hepimiz neredeyse aynı durumdayız. Hastanede ekipmanlarımız var bir eksiklik yaşamıyoruz ama bizleri yok saymasınlar istiyoruz." (RT)