Üç oturumlu, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), 8-9 Haziran tarihlerinde yapıldı.
Sınavın dün yapılan ve yerleştirmede belirleyici olan Alan Yeterlilik Sınavı’nın ardından sınava ilişkin tartışmalar da başladı.
Öğrencilere ve eğitimciler matematik sorularının oldukça zor olduğunu belirtirken, kimi eğitimciler, son dört yılın en zor sınavı olduğu ifade etti.
Peki sorular genel olarak nasıldı, ayırt edici sorular var mıydı? Ölçme değerlendirme mantığına ne kadar uygundu? İkinci oturumdaki matematik soruları gerçekten zor muydu? Sınavın zorluğu başarı sıralamasını nasıl etkiler?
Rehberlik Uzmanı Salim Ünsal, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Onur Soğuk ve Matematik Öğretmeni Maksut Balmut, YKS’yi bianet’e değerlendirdi.
Eğitimciler, sınavın ölçme değerlendirme mantığına aykırı olduğu noktasında ortaklaşırken, tek bir dersin “başrolde” olmasına da tepki gösterdiler.
"Matematik başrol diğer dersler figüran"
Salim Ünsal, bu yılki sınavın geçen yıla göre oldukça zor olduğunu, bunun beklenen bir durum olduğunu ancak sınavın beklenin de ötesine geçtiğini söyledi.
Geçen yıl 11 ili etkileyen Maraş depremleri nedeniyle sınavın kolay olduğunu belirten Ünsal, “Geçen sene 12. sınıfın ikinci dönem konuları deprem nedeniyle müfredattan çıkarılınca, nispeten daha kolay bir sınav oldu. Adaylar doğal olarak geçen sene daha yapılabilir sorularla karşılaştılar. Geçen yılki kolaylığın üstüne bu yıl sınavın daha zor olmasını bekliyorduk ama bu şekilde değil. Sınavın bütün yükü tek bir derse, matematiğe yıkılmış diğer dersler ise figüran olarak kalmış. Bir kere bu ölçme değerlendirme mantığına aykırı” dedi.
"Seçiciliği olmayan sorular"
Türkiye’de matematik seviyesinin oldukça düşük olduğunu hatırlatan Ünsal, sınavın; kolaylık, zorluk, ölçücülük, seçicilik, sıralama ve sınıflandırma derecesininde matematik üzerinden yapılmasının seviyeyi çok daha düşürdüğünü söyledi:
“Sınavın, yükünün toplum olarak başarısız olduğumuz bir dersin üzerine yıkılmasını ölçme değerlendirme açısından doğru bulmuyorum. Yani bu sınavı iyi bir sınav olarak değerlendiremem.
“Mesela, AYT Türkçe soruları hemen hemen bütün adayların yanıtlayabileceği kolaylıkta, seçiciliği olmayan sorularken; AYT matematik soruları daha zorlayıcı, fazlaca parametre sorgulanıyor. Dengeyi tutturamamanın en önemli sorun olduğunu düşünüyorum. Öğrenciler, her yıl ‘acaba bu yıl hangi dersten yan yatacağız’ diye düşünüyorlar. Her dersin mutlaka zor, kolay ve normal düzeyde soruları olmalı. Zaten bu tür sınavlarda standart şudur; yüzde 10’çok kolay, yüzde 10 çok zor, yüzde 20’si zor, yüzde 20’si kolay, yüzde 40’ı da normal. Fakat yarım asırdır sınav yapmamıza rağmen hâlâ bir standart tutturamıyoruz.”
"Eşit ağırlık öğrencileri dezavantajlı"
Sınavın sadece matematik üzerinden bir sınıflandırmaya tabi tutulduğunu vurgulayan Ünsal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Matematik yapan sayısal öğrencileri, tıp, mühendislik gibi bölümlere giremediği takdirde eşit ağırlıkta hukuk, uluslararası ilişkileri tercih edip yerleşebilecek. Eşit ağırlık öğrencisini böyle dezavantajlı bir duruma sokan bir sınav ne kadar iyi bir sınav olarak değerlendirilebilir! Sadece matematik üzerinden ölçme değerlendirme yapacaksak, tarih, fizik, kimya, Türkçe, coğrafyadan hiç sınava girmeye gerek yok. O zaman ‘biz bu sınavı sadece matematik performansı üzerinden konumlandırıyoruz’. Adaylar da sadece matematiğe hazırlanır, bunun üzerinden değerlendirme yapılır. Bu açıdan bakınca ölçme değerlendirme standartlarına uygun bir sınav değildi."
"Sayısal dışındakiler sıralamada geriye düşecek"
Sınavın başarı puanlarına yansımasını da değerlendiren Ünsal, son olarak şunları söyledi: “Normal bir sınav yapılmış olsaydı, 200 binlerde olacak olan bir öğrenci matematiği yapamadığı için başarı sıralamasında 250 binlere belki de 300 binlere gerileyecek. Yani sıralamada daha geri noktaya kayacak.
İkinci olarak bazı sayısalcı öğrenciler, matematik netleriyle eşit ağırlık puanında eşitlik ağırlık öğrencilerinin önüne geçecek. Sayısal öğrencisi hukuk tercih etmek isterse eşit ağırlık öğrencisinden daha avantajlı konumda olacak. Yani sınavı bir derse indirgediğinizde bir alandaki adaylara avantaj sağlarken; Türkçeyi, tarihi, coğrafyayı iyi yapan için dezavantaj olacak.
Fakat sıralama geçen yıla göre daha iyi olacak. Örneğin geçen seneki netleriyle 50 bininci olmayı hedefleyen aday, bu sene belki aynı netlerle 45 bini görebilir. Yani burada bir tehdit yok ama esas mevzu bir branşı yüceltip diğer branşları ötekileştirmek. Diğer branşlarda iyi performans gösteren çocukların ne yazık ki daha geri sıralara kaymasına neden olacak.”
"Matematik tüm puan türlerinde etkili"
Onur Soğuk ise YKS’de kat sayıların ölçme değerlendirme ve öğrencilerin alanlardaki farkını ortaya koymak açısından oldukça zarar verici olduğunu belirtti.
Eski üniversite sınavlarıyla YKS’yi karşılaştıran Soğuk, şöyle devam etti: “Eski sistemde sözel, eşit ağırlık, sayısal puan türleri vardı. Hatta sayısalda tıp için ayrı, mühendislik için ayrı puan türleri ve vardı. Fakat bu sistemde sadece sayısal da değil, tüm puan türlerinde matematiğin çok fazla etkili olduğunu görüyoruz. Bu sistemdeki en büyük sakınca da bu zaten. Matematik dışındaki diğer dersler yardımcı oyuncu durumuna geldi ana ders matematik oldu. Öğrencilerin matematik ortalaması düşükken üstüne bir de ana ders olunca sadece matematik netlerine göre sıralamaya giriyorlar.”
"En büyük zararı yeni mezunlar görecek"
Soğuk, matematik netlerine göre yerleştirmenin sonuçlarına da değindi ve en büyük zararı henüz okulda veya yeni mezun olan adayların yaşadığını söyledi:
“Sistemin bu açığını gören çok sayıda üniversite mezunu, öğrencisi ve hatta matematik öğretmenleri matematiği rahatça yapabildikleri için çok rahatlıkla, hukuk, diş hekimliği, tıp fakültelerini doldurabiliyorlar. Bu sistemin en büyük zararlarından biri bu. Bu sistem çalışan emek veren öğrencileri korumuyor aksine onların emeğinin çöpe gitmesine neden oluyor.”
Sözel alan sorularının ise; ölçme değerlendirmeden uzak, özensiz hazırlandığını ifade eden Soğuk, “Edebiyat başta olmak üzere sözel soruları son derece kalitesiz, özensiz hazırlanmış. Öyle ki, sınava öylesine girmiş olan birinin dahi yapabileceği kolaylıkta, seçicilikten uzak” dedi.
"MEB, 12. sınıfların hakkını korumalı"
Konuşmasının sonunda Milli Eğitim Bakanlığı’na seslenen Soğuk, MEB’in 12. sınıf ve yeni mezun öğrencilerin hakkını korumak zorunda olduğunu söyledi:
“Bu sistemde en büyük zararı 12. sınıf öğrencileri görüyor ve bu öğrencilere MEB bünyesindeler. Bakanlığın sınavda bir dahli yok ama öğrencilerin hakkını korumak adına müdahil olması gerekiyor. Gerekli düzenlemelerin yapılması için YÖK ile istişare içinde olmalı.”
"Başarılı öğrenciler dahi tereddütte düşmüştür"
YKS’nin ilk oturumu olan Temel Yeterlilik Testi’nin (TYT) sorularının “normal” olduğunu söyleyen Balmut da ikinci oturum olan AYT'nin geçmiş yıllara göre oldukça zor olduğunu ifade etti.
AYT matematik sorularının sayısalda başarılı öğrencileri dahi tereddütte düşürmüş olabileceğini söyleyen Balmut, “Matematik soruların da bir denge yok, bu soruları sadece sayısal değil aynı zamanda eşit ağırlık öğrencileri de çözüyor. Matematikte seviye zaten düşükken bu kadar zorlayıcı soru sormak mantığa aykırı” dedi.
(RT)