CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu ve çok sayıda belediye başkanını hedef alan soruşturmalarla ilgili verdiği soru önergesine Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan yanıt geldi.
Ancak Tunç’un cevabı, Özel’in ortaya koyduğu somut örneklere açıklık getirmek yerine “Türkiye bir hukuk devletidir” vurgusuyla sınırlı kaldı.
Somut sorular, soyut yanıtlar
Özgür Özel, önergesinde; tutuklu avukatlarla ilgili çifte standart, CHP’li belediye başkanlarına hızla açılan davalar, AKP’li belediyelere dokunulmaması, savcıların hukuk dışı uygulamalarına göz yumulması gibi pek çok örnek sıraladı. Özel, “İktidara yakın olanlarla diğer vatandaşlara farklı mı davranılıyor? İkili hukuk sistemi mi işletiliyor?” diye sordu.
Adalet Bakanı Tunç ise soruşturma ve kovuşturmaların tamamen bağımsız yargı organlarınca yürütüldüğünü, bakanlıkta bilgi ve belge bulunmadığını iddia etti. Yalnızca Anayasa’nın, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ve Avukatlık Kanunu'nun ilgili maddelerini sıralamakla yetindi
HSK şikayetleri de yanıtsız
Tunç, Özel’in, savcıların hukuk dışı uygulamalarına ilişkin HSK’ya yapılan şikayetlerin neden gündeme alınmadığına dair sorusuna ise yanıt vermedi.
Tunç, HSK’nın bazı dosyalarda “işleme konulmama” kararı verdiğini, bazılarında ise işlemlerin sürdüğünü belirtmekle yetindi.

Özgür Özel'den Yılmaz Tunç’a: Adalet Bakanı olarak sorumluluk hissediyor musun?
Özgür Özel'in soruları
İki durum arasındaki farkın sebebi nedir: 1136 Sayılı Kanunun 58’inci maddesi gereğince, avukatlar hakkında görevleri nedeniyle soruşturma açılması Adalet Bakanlığı’nın iznine tabidir. Buna rağmen, İBB soruşturmaları kapsamında 6 avukat, avukatlık fiilleriyle suçlanmış, Adalet Bakanlığı izni olmadan haklarında soruşturma açılmış, gözaltı işlemleri yapılmış, Avukat Mehmet Pehlivan ise tutuklanmıştır. Ancak bir tutukluya gidip hazırladığı ifade metnini imzalamaya zorladığı ve 2 milyon dolar talep ettiği şikayete konu olan, eski Adalet ve Kalkınma Partisi MKYK üyesi Avukat Mücahit Birinci hakkında soruşturma açılmadan önce Bakanlıktan izin istenmiştir. Mücahit Birinci 13 gün sonra ifadeye çağrılmış, bir gün gözaltında tutulmamış, aynı gün serbest bırakılmıştır. Bu iki durum arasındaki farkın sebebi nedir? Türkiye’de iktidara yakın olanlara farklı, diğer vatandaşlara farklı uygulanan, ikili hukuk sistemi mi işletilmektedir?
İkili hukuk sistemi mi işletiliyor: Avukat Mehmet Pehlivan, savcılık tarafından çağrılması üzerine ifade vermeye gitmiş ancak, “kaçma şüphesi” iddiasıyla tutuklanmıştır. Buna karşın, bazı tutuklularla görüşerek, soruşturma savcısı ile konuştuğunu söyleyip, istenilen ifadeyi vermeleri durumunda tahliye olacakları vaadinde bulunduğu belirtilen Avukat Mehmet Yıldırım, Antalya’da yurt dışına kaçmak üzereyken yakalanmasına rağmen tutuklanmayarak ev hapsine alınmıştır. Savcılık “tutuklama yasağı” gerekçesiyle bu kararın verildiğini açıklamıştır. Ancak tutuklama yasağı, cezası 2 yılın altında olan suçlarda uygulanmaktayken, Mehmet Yıldırım’a yönelik “nüfuz ticareti” suçunun üst sınırı 5 yıldır ve takdirle 7 yıla kadar uzatılabilmektedir. Kendi ayağıyla adliyeye gelen Mehmet Pehlivan üst sınırı 4 yıl olan bir suç iddiasıyla tutuklanırken, yurt dışına kaçarken yakalanan Mehmet Yıldırım’ın üst sınırı 7 yıl olan bir suçtan tutuklanmamasının gerekçesi nedir? Türkiye’de iktidara yakın olanlara farklı, diğer vatandaşlara farklı uygulanan, ikili hukuk sistemi mi işletilmektedir?
Türkiye bir hukuk devleti ise...: Adalet Bakanı olarak, aynı zamanda Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Başkanısınız. Pek çok açıklamanızda, yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu ileri sürüyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bazı savcıların hukuk dışı uygulamalarına ilişkin HSK’ya resmi şikayette bulunduk. Bir savcının faili meçhul cinayetlerin simgesi olan Beyaz Toros fotoğrafı paylaşmasından, tutukluların aileleriyle tehdit edilerek “itirafçı” olmaya zorlanmasına, savcılarla irtibatlı olduğunu söyleyen avukatların tahliye vadettiği tutuklulardan rüşvet istemesinden, “itirafçı” olmayı reddeden tutukluların en uzak cezaevlerine sürülmesine kadar tüm iddiaları belgeleriyle HSK’ya sunduk. Bu şikayetlerin görüşülmesi için 6087 Sayılı Kanunun 29’uncu maddesine göre yetkili olmanıza rağmen HSK’yı neden toplantıya çağırmıyorsunuz? Açıklamalarınızda şikayet dosyası ile ilgili değerlendirmeler yapıp, iddiaları inkar edip, hüküm cümleleri kuruyorsunuz. Türkiye bir hukuk devleti ise HSK iddiaları araştırmadan bu hüküm cümlelerini nasıl dile getiriyorsunuz?
Açık hukuk ihlaline nasıl göz yumuyorsunuz: Önceki dönem milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu, milletvekiliyken işlediği iddia edilen suçtan dolayı tutukludur. CMK 161’e göre, TBMM üyeleri hakkında görevleri süresince işledikleri suçlarla ilgili soruşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılabilir. Buna rağmen Aykut Erdoğdu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma yürüterek hukukun çiğnenmesine neden sessiz kalıyorsunuz? Seçilmiş Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, 11 yıl önce Adana’da işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle yine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul’da tutuklu bulunmaktadır. Ancak aynı suçlamaya muhatap olan MHP’li eski Kütahya Belediye Başkanının dosyası ayrılmış ve Kütahya’ya gönderilmiştir. Zeydan Karalar’ın soruşturmasının da Adana’da görülmesi gerekirken, bu açık hukuk ihlaline nasıl göz yumuyorsunuz? Türkiye’de iktidara yakın olanlara farklı, diğer vatandaşlara farklı uygulanan, ikili hukuk sistemi mi işletilmektedir?
AKP'li belediyeler hakkındaki iddialara ilişkin neden işlem yapılmıyor? Adalet ve Kalkınma Partili belediye başkanlarına yönelik olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce 37, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce 97 yolsuzluk dosyası hazırlanmış, tamamı savcılıklara teslim edilmiştir. Ancak İçişleri Bakanlığı bu dosyalara el koymuş, hiçbir soruşturma yürütülmemiştir. Ülke genelinde Adalet ve Kalkınma Partili belediyeler hakkında savcılıklara intikal eden ve kamuoyuna açıklanan yüzlerce yolsuzluk dosyası bulunmaktadır. Ancak bunlarla ilgili de yargı süreçleri işletilmemektedir. Yargı bağımsız ve tarafsız ise, Cumhuriyet Halk Partili belediyeler hakkında bir şikayet beyanı, bir gizli tanık ifadesi gözaltı ve tutuklama gerekçesi sayılırken, Adalet ve Kalkınma Partili belediyeler hakkındaki iddialara ilişkin neden işlem yapılmaktadır? Türkiye’de iktidara yakın olanlara farklı, diğer vatandaşlara farklı uygulanan ikili hukuk sistemi mi işletilmektedir?
Gözaltına alınan ve tutuklananlar sadece CHP'li belediye başkanları: Suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla tutuklanan, daha sonra itirafçı olduğu gerekçesiyle serbest bırakılan Aziz İhsan Aktaş; TBMM, Yargıtay, Devlet Hava Meydanları, EÜAŞ, THY, Pamukkale ve Uludağ Üniversiteleri, kamu hastaneleri başta olmak üzere çok sayıda devlet kurumundan ve Trabzon, Kocaeli, Kahramanmaraş, Ordu, Elazığ, Isparta başta olmak üzere çok sayıda Adalet ve Kalkınma Partili belediyeden ihale almıştır. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerden 88 ihale alan bu kişi Adalet ve Kalkınma Partili belediyeden toplam 300 ihale almıştır. Ancak bu kişinin beyanlarıyla soruşturma geçiren, gözaltına alınan ve tutuklananlar sadece Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanlarıdır. Eğer Türkiye bir hukuk devletiyse, amaç hukuku işletmekse, bu kişinin ihale aldığı diğer belediyeler hakkında neden soruşturma açılmamaktadır? Türkiye’de iktidara yakın olanlara farklı, diğer vatandaşlara farklı uygulanan ikili hukuk sistemi mi işletilmektedir?
Yaşananlardan rahatsızlık duyuyor musunuz: Tüm bu somut vakalar ortadayken, Türkiye’de yargıya güven pek çok araştırmada %20’nin altına gerilemişken, Adalet Bakanı olarak millete karşı sorumluluk hissediyor musunuz, yaşananlardan rahatsızlık duyuyor musunuz?
Yılmaz Tunç'un yanıtları
I- A) Anayasanın;
- 1- "Yargı yetkisi" kenar başlıklı 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı,
- 2- "Mahkemelerin bağımsızlığı" kenar başlıklı 138. maddesinde, hâkimlerin görevlerinde bağımsız oldukları; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verecekleri, hiçbir organ, makam, merci veya kişinin, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı; görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamayacağı, görüşme yapılamayacağı veya herhangi bir beyanda bulunulamayacağı,
- B) 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;
- 1- "Soruşturmanın gizliliği" kenar başlıklı 157. maddesinde, Kanunun başka türlü hüküm koyduğu håller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemlerinin gizli olduğu,
- 2- "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesinin birinci fıkrasında, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayacağı,
- 3- "Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri" kenar başlıklı 161. maddesinin birinci fıkrasında, Cumhuriyet savcısının, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabileceği,
- 4- "Kamu davasını açma görevi" kenar başlıklı 170. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ise, kamu davasını açma görevinin, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirileceği; soruşturma evresi sonunda toplanan delillerin, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması halinde, Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame düzenleneceği,
Hükümlerine yer verildiği malûmlarıdır.
Sözü edilen bu düzenlemeler çerçevesinde, işlendiği iddia edilen bir suçla ilgili delillerin takdiri ve olayın vasıflandırılması da dâhil olmak üzere, soruşturma yürütülmesi, koruma tedbirlerine başvurulması ve sonucuna göre kamu davası açılmasında tüm yetki ve sorumluluk yargı mercilerine aittir.
Gizli olarak yürütülen ve yargısal faaliyet kapsamında kalan soruşturma aşamasında ne tür işlemler yapıldığına dair Bakanlığımızda bilgi ve belge bulunmamaktadır.
II- 1136 sayılı Avukatlık Kanununun;
- A) "Soruşturmaya yetkili Cumhuriyet Savcısı" kenar başlıklı 58. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, avukatların, avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarındaki soruşturmanın, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılacağı,
- B) "Kovuşturma izni, son soruşturmanın açılması kararı ve duruşmanın yapılacağı mahkeme" kenar başlıklı 59. maddesinin birinci fıkrasında, 58. maddeye göre yapılan soruşturmaya ait dosyanın Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne tevdi olunacağı, inceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde dosyanın, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesine en yakın bulunan ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Savcılığına gönderileceği,
- C) "Suçüstü hali" kenar başlıklı 61. maddesinin birinci fıkrasında, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü halinde soruşturmanın, bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından genel hükümlere göre yapılacağı,
Hükümlerine yer verildiği malûmlarıdır.
Bakanlığımızca avukatlar hakkındaki soruşturmaya veya kovuşturmaya yönelik izin işlemleri yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde yürütülmektedir. Ancak, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü halinde soruşturma bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından genel hükümlere göre yapılmaktadır.
III- Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliğiyle yapılan yazışmaya verilen 15/09/2025 tarihli cevapta; Hâkim ve Savcı Şikâyet Bürosu kayıtlarının tetkikinde, Kurula iletilen mezkûr şikâyetle ilgili olarak bir dosyada Kurul Birinci Dairesinin 23/07/2025 tarihli kararı ve Kurul Başkanının 29/07/2025 tarihli "Olur"u ile şikâyetin işleme konulmaması kararı verildiği, yine diğer bir dosyada Kurul Birinci Dairesinin 11/09/2025 tarihli şikâyetin işleme konulmaması kararına yönelik işlemlerin devam ettiği bildirilmiştir.
(HA)

