Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri ve mezunları 7 Şubat’ta OHAL kapsamında çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile ihraç edilen akademisyenleri Davutpaşa Kampüsü’nde uğurladı.
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi önünde toplanan üniversite öğrencileri ve ihraç edilen akademisyen önce burada açıklamalar yaptı. Ardından Davutpaşa Kampüsü önüne kadar yürüyüş gerçekleştirdi.
“Akademi Susturulamaz Geri Döneceğiz” pankartını açarak yürüyen öğrencileri kampüs kapısında İstanbul ve Marmara Üniversitesinden dayanışma için gelen akademisyen ve öğrenciler alkışlar ile karşıladı.
"Elbette geri dönecekler", “Saraylar sizin üniversiteler bizimdir”, “Boyun eğme üniversitene sahip çık”, “Çayı koyduk hocam bekliyoruz”, "Hakikat ihraç edilemez", "Cübbe iliklenmez, Akademi biat etmez" dövizlerini taşıyan öğrenciler ihraç edilen hocalarına çiçek verdi. Üniversite önünde sık sık “Kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet”, “KHK’lar gitsin biz kalıyoruz”, “Ferman devletin üniversiteler bizimdir” sloganları atıldı.
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında ilan edilen 7 Şubat tarihli 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 48 üniversiteden 330 akademisyen kamu görevinden ihraç edildi.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nden ihraç edilen 27 akademisyenden 14’ü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde görev yapıyordu. Yıldız Teknik Üniversitesi akademisyenler için yarın (23 şubat) günü açıklama yapılacak.
YTÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden ihraç edilen akademisyenler: Ar. Gör. Gülay Kılıçaslan, Ar. Gör. Dr. Ali Yalçın Göymen, Ar. Gör. Alphan Telek, Ar. Gör. Dr. Barış Alp Özden, Ar. Gör. Dr. Berivan Gökçenay, Yrd. Doç. Burak Ülman, Ar. Gör. Doç. Dr. Derya Kömürcü, Ar. Gör. Dr. Ece Öztan, Ar. Gör. Edgar Şar , Ar. Gör. Eylem Tek , Ar. Gör. Ferda Fahrioğlu Akın, Prof. Dr. Fulya Atacan, Yrd. Doç. İsmet Akça, Ar. Gör. Süreyya Algül.
Fakülte önünde açıklamalar
İhraç edilen akademisyenler önce fakülte önünde öğrencileriyle vedalaştı.
Ar. Gör. Süreyya Algül: Bizi ihraç edenler koltuklarından ayrılırken böyle uğurlanmayacaklar. Bu açıdan onlar için çok üzülüyorum. Hayat bazen siyah beyaz renklerden oluşur. Bazen griler kalmaz. Ben isterdim ki, böyle zamanlar geldiğinde üniversite o bildiriye destek verebilseydi bizler bugün buradan gidiyor olmazdık. Bu sitemimi de söylemeden edemeyeceğim.”
Hatice Ahu Hatipkarasulu: Suratımızı asmayalım, ağlamayalım. Üniversite kapısından çıkınca hiçbirimiz buharlaşmıyoruz. Kafamızı da beton dökülmedi. Öğrencilerimize kapılarımız her zaman açık. Dolayısıyla ağlamaya, üzülmeye gerek yok. Tam aksine bu yeni bir olanaktır. Hepimiz için alternatif öğrenme ortamları, biçimleri üretmek için bir fırsat. Ağlayacağımıza gülelim. Bir de kapıda hayrat var isteyen buyursun…
Yrd. Doç. Burak Ülman: Bir yas var içimizde, sizden kopmanın yası. Sizin kadar canlı, enerjik farlılıklara saygılı bir topluluktan ayrılmanın yassı var. Bizi bu binadan atıyorlar ama atamayacakları şeyler var; aramazıdaki bağ ve umut. Ne yaparlarsa yapsınlar koparamayacaklar.
Ar. Gör. Dr. Ece Öztan: Bugün ayakta durmamı sağlayan şey bana, bizlere attığınız mesajlarınız. Bu tasfiye bizim için şaşırtıcı olmadı. Başından beri bildiğimiz bir durum. Yıldız Siyasal özelinde, ders veremeyen biri olarak, 8 yıldır ders vermesi engellenmiş onlarca kişiden biri olarak zaten ince ince tasfiye ettiler bizi. Bu bölümde ince ince tasfiyenin başka biçimleri yaşandı. İmza bir bahaneydi. Yine de bunca engele rağmen aramızdaki dayanışmaya ve ilişkiye engel olamamışlar. En çok bu beni ayakta tutuyor. Dışarıdayız ama Alnımız ak, yüreğimiz ferah. Biliyor musunuz mesajlarınızı okuyup uyuyoruz bazılarımız. Buradayız, bu toplum için üretmeye devam edeceğiz. Sizleri çok seviyoruz.
Ar. Gör. Edgar Şar: Takdir edilmesi gereken kişiler sizsiniz. Çünkü bugün hukuksuzluğa karşı çıkıyorsunuz. Akademinin yanındasınız. Tek bir kesimden insanlar yok burada ve bu bize güç veriyor. Gencer Hoca’nın dediği gibi burası size emanet. Kimse buranın değerini düşüremez. Sizi ne kadar şiddetle ilişkilendirmeye çalışırlarsa o kadar şiddetten uzak durun. Çalışın. Böylece kazanacağız, göreceksiniz.
Ar. Gör. Ferda Fahrioğlu Akın: Özgür düşünceye inandığım için bu kurumda çalıştım. Barış dediğimiz için de pişman değilim. Fazlasını değil eksiğini yaptık belki ama elimizden buydu. Şiddetsiz bir yol seçtik ve düşüncemizi ifade ettik sadece. Bunun için asla pişman değiliz. Ve yaşanan zulümler düşünüldüğünde, bizim yaptıklarımız da başımıza gelenler yaşananlara kıyasla sadece bir hiç. Ne olursa olsun haksızlığa karşı mücadele ediyoruz. Bunun için asla pişman değiliz.
Öğrencilerden biri de “Bu zalimliğe karşı sesinizi yükselttiğiniz için, ezilenlerin yanında durduğunuz için sizlere çok ediyoruz” dedi.
Kampüs önünden seslendiler
Konuşmaların bitmesiyle Yabancı Diller Yüksek Okulu’na doğru yüründü. “Akademi Susturulamaz Geri Döneceğiz” pankartı arkasında öğrenciler ve akademisyenler yürüdü.
Bu sırada bir süre polisle yürüyüş güzergahı konusunda anlaşmazlık yaşandı. Herhangi bir gerginlik yaşanmadan YTÜ Davutpaşa Kampüsü ana kapısına ulaşıldı. Burada basın açıklaması yapıldı.
Atacan: Umut ediyorum son tasfiye olur
Açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Fulya Atacan, “ Üniversitelerde yaşanan ilk tasviye değil bu. Ama umut ediyorum son tasviye olur. Türkiye bir kez daha siyasi iktidarların tercihleri üzerinden üniversitedeki bilim insanlarını tasviye etmez. Umudumuz odur” dedi.
Gökçenay: Biz barışı imzaladık
Ar. Gör. Dr. Berivan Gökçenay “ Bölümümüzün kurucusu Kemali Hoca ‘bizde akademik özgürlük esastır’ derdi. Biz bu bildiriyi akademik özgürlüğümüzü, ifade özgürlüğümüzü kullanarak imzaladık. Bizi terörle ilişkilendirdiler ama ben inanıyorum ki benim de arkadaşlarımın da erdeminde şiddet yok. Biz barışı imzaladık” diye konuştu.
Akça: Örgütlü kötülükle karşı karşıyayız
İhraç edilen akademisyenlerden Doç. Dr. İsmet Akça yaşananların bir siyasi tasfiye olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasında “Yaşanan sadece üniversitelere yönelik bir tasfiye değildir toplumun inşasına yönelik bir tasfiyedir” dedi. Türkiye tarihinde ihraç edilen ilk akademisyenlerin kendileri olmadıklarını ifade eden Akça son olmayacaklarının da bilincinde olduklarını belirtti.
İhraçlarının hukuksuz bir şekilde gerçekleştiğini söyleyen Akça şöyle devam etti:
"Bu saldırı açık bir şekilde kamuda, üniversitelerde emekten özgürlükten barıştan yana olan, demokratik bir üniversiteyi savunmuş olan birikime yönelik bir saldırıdır. Bu ihraçlar hukukla alakası yok. Bizim bu ihraçların hukuksuz olduğunu anlatmamıza gerek yok. Onlarda biliyorlar. Örgütlü kötülükle karşı karşıyayız. Bu kötülüğün yanında deve kuşu gibi kafasını kuma gömenler var. OHAL’den itibaren gerçekleşen ihraçlar bu örgütlü kötülüğün sonucudur. Umutumuz var. Zor bir süreç ama öğrencilerimiz yanımıdaydı. Bizim omurgamız sağlam burdaki gençlerinde sağlam."
Ülman: Umudumuz hala var
Yrd. Doç. Dr. Burak Ülman ise şunları söyledi:
"Bu KHK'lar ile üniversitelerde ihraç edilen arkadaşlarımızın tek isteği barış, demokrasi ve adalet. Biz bunu savunduğumuz için çok onurlu ve vicdanlıyız. Alnımız ak, vicdanımız rahat. Hiç bir şekilde ne pişmanlık var ne de bir umutsuzluk var. Bu öğrencilerimizin bize gösterdiği sevgi ve dayanışma olduğu sürece bizim sırtımız yere gelmeyecek. O yüzden üzülmüyoruz . Herkese umudunu korumasını rica ediyorum bizi ihraç edebilirler ama umutumuz hala var."
Öğrenci ve mezunlar: Hocalarımızın yanındayız
YTÜ öğrencileri ve mezunlarına adına ise mezunlardan Feyza Eyekul açıklama yaptı. Adaletsizliğin Karşısında, Hocalarımızın Yanındayız!" başlıklı açıklamada şu ifadeler öne çıktı:
"Öğrencisiyle mezunuyla biz bir kez daha kefiliz ki hocalarımız akademik hayatları boyunca bütün öğrencilerine eşit mesafede durdular. Hepimize öğretmeye çalıştıkları şeyler bugün başlarına gelenlerin sebebidir. Onlar güler yüzü ve samimiyeti öğrettiler bize. Fedakarlık yapmayı, paylaşmayı, dayanışmayı, ezilenin hakkını savunmayı, mücadeleyi onlardan öğrendik. Bu değerleri ihraç ediyorlar bugün. Nasıl iyi bir hoca olurum diye düşünenler onlara baksın. Hala öğretmeye devam ediyorlar.
"Aktardıkları bu kültürü taşıyan gençler olarak bizler, ülkemizin içinde bulunduğu OHAL ortamından, hukuk mekanizmalarının işleyişinin önündeki engellerden ve hızla yayılan şiddet ortamından derin bir endişe duyuyoruz. Bu ihraçlar ile iktidar, hocalarımızın sadece bilimsel üretimde bulunacakları mecralardan birine değil, toplumsal alandaki tüm görünürlüklerine kast etmeyi hedeflemiştir. Buna karşı durmakta kararlıyız.
"İktidarın hedef göstermesiyle hocalarımıza soruşturma açarak bu hukuksuz süreci başlatan üniversite kurul ve makamlarının ihraçlardaki sorumluluğunun farkındayız. Hocalarımızdan ve bize öğrettiklerinden ne kadar gurur duyuyorsak, mezunu/öğrencisi olduğumuz, köklü bir geleneğe sahip üniversitemizin idari mercilerinin 'akademinin olmazsa olmazı düşünce ve ifade özgürlüğünü' savunmamış olmasından da o kadar utanıyoruz.
"Tüm öğrenci ve mezun arkadaşlarımızla birlikte hocalarımızın yanında olacağımızı, bu adaletsizliğe karşı ses çıkarmak için dayanışma ve mücadele içinde kalacağımızı duyuruyoruz. Her zaman demokratik değerler için mücadele veren, ayrım yapmadan tüm haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı duran bu akademisyenlerimiz için ülkemizin tüm kesimlerini destek, dayanışma ve mücadeleye davet ediyoruz.” (DS/BK)