Anayasa Mahkemesi’nin Osman Kavala hakkında 7’ye karşılık 8 oyla verdiği ‘ihlal yok’ kararına Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Hasan Tahsin Gökcan, Engin Yıldırım, Hicabi Dursun, Celal Mümtaz Akıncı, Emin Kuz, Yusuf Şevki Hakyemez muhalif kaldı.
Burhan Üstün, Muammer Topal, Rıdvan Güleç, Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu, Selahaddin Menteş, Basri Bağcı ve Kadir Özkaya ise ihlal olmadığına yönelik oy kullandı.
Karara muhalif kalan üyeler karşıoy gerekçesi yazarak neden ‘ihlal kararı’ verilmesi gerektiğini aktardılar. Muhalif oy kullanan Engin Yıldırım, Kavala'ya aksi ispat edilemez soyut suçlamalar yöneltildiğini savundu ve Kavala'nın kendisini "Kafkaesk bir hukuk sarmalı içinde" bulduğunu söyledi.
Yıldırım: Tutukluluk kararının kanuni bir temeli yok
…Başvurucunun telefonunun ve Henri Barkey’in cep telefonunun aynı baz istasyonundan sinyal göndermesinin ayrıntılı delillerin yokluğunda casusluk suçlamasının bir kanıtı olarak sunulması insan haklan açsından kaygı verici durumların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bilindiği üzere bir baz istasyonunun kapsam alanına aynı anda çok sayıda cep telefonu girdiğinden nüfusu kalabalık olan yerleşim bölgelerinde eş anlı olarak pek çok cep telefonu aynı baz istasyonundan sinyal verebilmektedir. Dolayısıyla farklı kişiler tarafından kullanılan cep telefonlarının aynı baz istasyonunun kapsama alanında bulunması ve sinyal vermesi tek başına o kişilerin bir araya geldikleri veya buluştular şeklinde değerlendirilemez. Somut olayda başvurucu da ofisinin bulunduğu yerin merkezî bir yer olduğunu, burada çok sayıda otelin bulunduğunu, telefonunun bu otellerde kalan bir kişiyle ortak baz istasyonundan sinyal almış olabileceğini belirtmiştir. Başvurucu ile Henri Barkey’in cep telefonların zaman zaman aynı baz istasyonu kapsamında sinyal vermesi casusluk suçuna yönelik kuvvetli bir şüphenin delili olarak nitelendirilemez.
AİHM kararından sonra yeni bir delil olarak değerlendirilebilecek tanık ifadesinin de başvurucuyla bir ilgisi yoktur. Tutuklama kararında başvurucunun hangi gizli bilgileri temin ettiğine dair hiçbir açıklama bulunmadığı gibi iddianamede de başvurucunun Henri Barkey ile olan irtibatının casusluk kapsamında değerlendirilebilmesini mümkün kılan herhangi bir bulgu veya bilgi yer almamaktadır. Başvurucunun yabancı bir kişiyle iddia makamınca içeriği ve kapsamı ortaya konulmayan temaslarının bulunmasının, üzerine atılı devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme gibi oldukça ağır bir suç yönünden kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Kafka'nın romanından alıntı yaptı
Kafka’nın Dava romanında Josef K. kendisini aniden bir hukuk sarmalının ve labirentinin içinde bulmuştu. “Josef K. bir hukuk devletinde yaşıyordu… Bütün kanunlar sapasağlam yürürlükteydi..." Somut olayımızda başvurucunun neredeyse aynı olguya dayalı suçlamalarla ve kuvvetli şüphe uyandıracak önemli yeni deliller ortaya konulmadan iki kez tahliye edilip üç kez tutuklanması da Kafkaesk bir hukuk sarmalına benzemekledir.
Açıklanan gerekçelerle başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle Anayasanın 19. maddesinin onüçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucunu ulaştığımdan çoğunluk kararma katılmadım.
Arslan: Casusluk iddiası varsayımsal
Karara muhalif kalan Başkan Zühtü Arslan, karşıoy gerekçesinde şöyle yazdı:
…Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, bireylerin keyfî olarak özgürlüklerinden mahrum edilmemesini güvenceye alan bir anayasal haktır.
Tutuklama tedbiri hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik ağır bir sınırlamadır. Bu nedenle tutuklamaya ancak zorunlu durumlarda ve kanuni şartları bulunduğunda başvurulabilir. Aksi takdirde tutuklama, kişinin kaçmasını ya da delilleri karartmasını engellemeye yönelik bir tedbir olmaktan çıkıp cezalandırma aracına dönüşebilir.
Soruşturma mercileri, başvurucunun Hanri Barkey ile bağlantısıyla ilgili olarak somut veriler ortaya koyamamışlardır. Gerek tutuklama kararında gerekse iddianamede birtakım varsayımlardan hareketle bazı çıkarımlar yapılarak yöneltilen soyut iddialar atılı suçun işlendiğine dair olgular olarak ifade edilmiştir. Bunun ötesinde başvurucunun Hanri Barkey ile telefonla veya yüz yüze yaptığı belirtilen görüşmelerinin içeriğine ilişkin somut hiçbir bilgiye yet verilmemiştir.
Soruşturma belgelerinde Barkey’le bir görüşmenin gerçekleştiği kabul edilse bile, bu görüşmenin içeriğine dair herhangi bir iddia bulunmamaktadır. Bu nedenle yapıldığı varsayılan böyle bir görüşmenin başvurucunun üzerine altlı casusluk suçunu işlediğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi mümkün görünmemektedir.
Casusluk suçunu işlediklerinin ileri sürülmesi ancak varsayıma dayanan ve soyut değerlendirmelerle mümkün olabilir.
Somut olayda sunulan delillerin başvurucuya isnat edilen casusluk suçunun işlendiğine dair hangi yönleriyle kuvvetin makul veya basit şüphe oluşturdu ortaya konulamamıştır.
Açıklanan gerekçelerle başvurucunun siyasal veya askeri casusluk suçundan dolayı tutuklanması için ön şart olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucu hakkında anılan suçtan uygulanan tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olduğu kanaatindeyim…
Gökcan: Vicdani kanaatimle karşı oy kullandım
Hasan Tahsin Gökcan ise karşı oy gerekçesinde şunları söyledi:
…Tutuklama işlemi kişi özgürlüğüne ağır bir müdahaledir. Bu müdahalenin meşru sayılabilmesi, kanuni temelinin bulunması ve anayasal güvencelere uygun olmasına bağlıdır.
Çoğunluk görüşüyle yazılan karar gerekçesinde; iddia makamlarınca casus olduğu belirtilen Henri Barkey adlı ABD vatandaşı ile başvurucunun (telefonla, lokantada ve konferanslarda) görüşmeler yapması, bazı sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin desteklenmesi ve flash bellek ve cep telefonundaki bilgilerin siyasal ve askeri casusluk suçu nedeniyle tutuklama için kuvvetli belirtisi oluşturduğu ve ayrıca suçun niteliği, önemi ve ağırlığı gerekçeleriyle tutuklamanın ölçülü olduğu kabul edilmiştir.
Başvurunun incelenmesinde hangi aşamada dosyaya giren delillerin esas alınacağı tartışması bir tarafa, tutuklama kararı ve tutuklamaya itirazın reddine ilişkin gerekçelerde ve sonraki soruşturma işlemleri ile iddianamede gösterilen tek olgu, başvurucunun adı geçen ABD vatandaşıyla bazı görüşmelerinin bulunduğu ve Türk hukukuna göre kurulup faaliyet gösteren bazı sivil toplum kuruluşlarını desteklediği yönündeki emarelerdir.
Mahkememiz çoğunluk kararında da delil olarak bu olgu temel alınmıştır. Bununla birlikte tutuklamaya temel alınan bu emareler içerisinde başvurucunun yaptığı görüşmenin içeriğine dair bir bilgi veya emareye yer verilmemekledir, öte yandan Kanundaki suç tanımı karşısında somut bir devlet sırrıyla bağlantısı kurulamadığı sürece içeriği yukarıda açıklanan flash bellek ve cep telefonundaki belgesel filmlerin casusluk suçuyla bağlantılı olmadığı ise izah gerektirmeyen açıklıktadır…
…İsnat edilen suçtan söz edilebilmesi için; öncelikte devlet sırrı olarak kabul edilen ve fail tarafından casusluk amacıyla elde edilmeye çalışılan (hedef alınan) belli bir konuya ilişkin ve ilgili bir devlet kurumu/görevlisi nezdinde gizlilik kaydıyla tutulan somut bir sırrın var olması gerekir. Böylesi bir suçlama için ilgili merci, hangi devlet kurumlarıyla ilgili, hangi konuyu içeren devlet sırrının hedef alındığını gösterebilmelidir. Gösterilmelidir ki sanık da o bilgilisin niteliğine ve devlet sırrı olup olmadığına ilişkin savunmasını yapabilsin. Şu halde tutuklama kararında hangi gizli bilgilerin suçun konusunu oluşturduğu gösterilmemişse, bu takdirde ortada suçun maddi konusunun bulunmadığı sunucuna varılmalıdır.
Başvurucu tutuklamanın uzun sürmesinden de şikayetçidir. Başvurucuya atılı suçlama ve tutuklama için gösterilen olgunun delil niteliğinde olmadığı ve tutuklamanın kanuni temelinin bulunmadığı görüşünde olduğumdan, dosyadaki sözü edilen bilgiler ve anılan kişiyle görüşme olgusuna ilişkin emarelere dayalı olarak aynı soruşturma dosyası kapsamında 2 yıl 10 aydır tutuklu kaldığı gözetildiğinde tutukluluğun makul olmayan bir süredir devam ettiği sonucuna da ulaşmak gerekmektedir.
Başvuruya konu dosyada tutuklamanın hukukî bulunmadığı, ayrıca bu koşullarda aynı soruşturma dosyası kapsamında 2 yıl 10 ayı aşan tutukluluğun sürdürülmesi nedenleriyle başvurucunun özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiği vicdani kanaatimle karşı oy kullandım.
Kararın tam metni için TIKLAYIN
(HA)