Sokak Dergisi’nin 21 Ocak 1990 tarihinde çıkan sayısında başlattığı “Zorunlu Askerliğe Hayır Kampanyası”, “Öldürmeyin Sevişin” manşetiyle duyuruldu. Dergi 7 ocak sayısında ilk vicdaniredci Tayfun Gönül’ün devleti mahkemeye vereceği haberini “”Askerliğe Savaş Açan Adam” başlığıyla kapaktan duyurmuştu. Vedat Zencir ise 11 Şubat 1990’da çıkan sayıdaki mektubuyla ikinci vicdani retçi oldu.
90’ların Hak Mücadelelerinin önemli hareketlerinden birinin başlangıç metinlerinden biri olan bu açıklamayı yayınlıyoruz.
* * *
"Zorunlu Askerliğe Ifayır" kampanyasını istanbul'da başlatan Tayfun Gönül'ün ardından, İzmirli Vedat Zencir de askerlik yapmayacağını açıkladı
‘Ben Vedat Zencir. Şiddeti, emir alıp emir vermeyi yaşantıma almamaya niyetli ve kararlı olan bir insanım. Yaşantımı bir takım ahlaki ilkeler doğrultusunda götürmeye özen gösteriyorum. Bunun için yaşam anlayışımla çelişecek kurum, kuruluş ve işlerde bulunmuyorum. 20 yaşımdan beri, kendimi ne zaman askere alınmış düşünsem veya bunun rüyasını görsem mide krampları geçiriyorum. Emir almak, vermek benim kişiliğimle, duygularımla hiç ama hiç bağdaşmayan bir şey. Hele kendimi tanımadığım insanları öldürmeye hazır düşünmek-bu hiçbir şekilde kabul edemeyeceğim bir durum.
Bunlar meselenin duygusal yönü. Ben şiddetten ve tahakkümden arınmış bir insanlık için önce insanın kendisinin bütün silahlarını indirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun için hiçbir zorunluluğa, gelecek güvencelerine, ne yapayım herkes benim gibi değillere sığınmamak gerektiğine inanıyorum.
İnsan benim için dinsel boyutta kutsal bir yaratık değil, fakat ben insana tanrısal bir yükleme yapmadan her insanın yaşamını en az kendim kadar kutsal buluyorum. Bu yüzden de gerekçesi ne olursa olsun, öldürmeye yönelik herhangi bir yapı içinde bulunamam.
Benim şu anda bildiğim kendimi savunmak zorunda hissettiğim ne bir insan ne de bir toplum. Bu, devletlerin kendi aralarındaki sorun. Benim sorunum değil.
Kendi değerlerim doğrultusunda yaşamak benim en doğal hakkım. Üstelik benim değerlerim gayet temel safiyane şeyler. Şiddet istemiyorum. Emir almak, vermek istemiyorum. Şimdi bunun dışında bir davranışa zorlanmamı da doğrusu hiç aklım almıyor.
Şu anda devletle benim aramda gizli bir uzlaşma var. Her Türk vatandaşının belirli bir yaşa geldiğinde askerliğin hak ve görev olduğu bir anlaşma. Ben bu anlaşmayı benim en temel değerlerimle uyuşmadığı için tek tarattı bozuyorum. Ve iddia ediyorum ki, benim buna hakkım var. Çünkü istediğim şey bir başkalarının yaşamını tehdit eden değil olanaklı kılan bir şey. Söylediğim gibi ben herhangi bir kavgada taraf değilim, hatta ben değerlerim uğruna dayak yemeye ölmeye hakkım olduğunu düşünüyorum. Devletin bu görevini reddedişimin karşılığında bana verdiği bir takım şeylerden vazgeçmem gerekiyorsa ya da zorunluysa buna hazırım.’